Seksen milyona yakın insan, etle tırnak gibi kaynaşarak bu topraklar üzerinde asırlar boyunca hep birlikte yaşıyoruz. Farklı konuşma dillerimiz ve meşreplerimiz olsa da, ortak bir gönül dilimiz ve ortak bir kaderimiz vardır. Birimizin yüzü gülse, hepimiz güleriz; birimiz üzülse, hepimiz yeise düşeriz. Cumhuriyet kurulurken hep birlikte Türklük ortak paydasın da toplumsal sözleşme imzaladık. O günden beri, bu vatan toprakların da hep birlikte kardeşçe yaşamaya, insanca paylaşmaya, bir ve bütün olmaya yemin içtik.
Cephelerde birlikte savaştık, birlikte toprağa düştük. Şimdi bizlere neler oldu ki, bir birimizle savaşma gafletine düşerek bölünme noktasına geldik. İnsanca paylaşmada, hakça bölüşmede, istendik ölçülerde belki başarılı olamadık ama imkansızlıklardan imkanlar yaratarak, bölgede ve dünyada sözü dinlenilir bir ülke konumuna geldik.
Belli ki, birileri bundan rahatsız oldular kardeşçe yaşamamızdan ve omuz omuza gelmemizden. Geçmişte bu milleti çökertemeyenler son zamanlarda farklı siyaset ve akıl oyunlarıyla dört bir yandan saldırıya geçtiler. Bölücülerin saldırıları bir yana, din adına veya dindarlık adına Cumhuriyete cepheler açıldı bu ülkede. Ümmet; cemaatler ve tarikatlar adı altın da bir birlerine düşman edildiler. Kimi zaman birlikte bu milletin varlığına karşı saldırıya geçen sözde dini çeteler, gün geldi bir birlerine düştüler.
Birlikte hareket ettikleri günde, ayrı düştükleri günde kambur oldular sırtımıza. Mezhep çatışmalarından asırlarca çekmiş olan bu ümmetin, son günlerde başlatılan iktidar partisi ile yandaşı cemaat arasın da ki günahları birbirlerine yükleme savaşı, bir tarafın diğer tarafı imha etmesiyle bitecek bir savaş değildir.
Bu savaş asırlara sarkacak, ümmetin beraberliğini asırlarca kemirecek bir akrep gibidir. Din düşmanlarından ve dış odaklardan yakınan her iki tarafın da, inanan insanlar arasına yerleştirdikleri ayrılık mayını, kardeşliğimize verdiği zararı bütün gavurlar toplansa veremezlerdi bu millete.
Birisi diğerine çete, diğeri karşısında kine kefere diyebiliyor maalesef. Cemaate karşı bizim tutumumuz herkesçe biliniyor. Yüzlerce yazımda cemaat denilen şebekeyi sorgulamış bir insan olarak, ülkeyi yönetenlerce söz konusu cemaate karşı bizden çok daha ağır ithamlar da bulunmaları, karalamaya çalışmaları gönlüme sinmedi. Hele hele haşhaşilere benzetilmesi çok ağır oldu.
Siyasette vefa denilen bir erdem var. Vefanın bittiği yerde gül yerine hep dikenler boy atar. Bu kavga sebebiyle şimdi gönüller gül tarlası olmaktan çıkıp dikenler tarlasına dönüşü verdi. Bundan en çok istifade edecek elbette İslam düşmanları olacak. Ortaya çıkan durumların faturasını cemaate çıkarmak da yanlıştır. Bu oyunda cemaatın konumu olsa olsa garsonluktan öteye geçemez. Mutfakta ki düşmanı perdelemeye çalışmak bize göre ortada ki rezaletlerden daha büyük bir kepazeliktir. İnanan insanları sömürenlerin kavgaları beni hiç ilgilendirmez. Ancak, inanan bir insan olarak inanan insanların kavgalı duruma gelmelerini asla doğru bulamam. Bu noktada inanan insanlarımıza düşen görev daha da sıkı sıkıya bir birlerine bağlanarak bu oyunu bozmalarıdır.