İNSAN OLABİLMEK EN GÜZEL SANATTIR

D. Ali TAŞÇI

             İnsan tohumunun dünyaya düştüğü andan itibaren İNSAN olmaktan başka bir amacının olmadığını bilmek, başlı başına bir ilimdir ve insan olmanın, insan kalabilmenin de bir amacıdır. Bir kişi eğer İNSANLIK vasfına erişirse, bakınız nelere sahip olur:

            Tevazu sahibi olur: Alçak gönüllüdür ve kimseye yukarıdan bakmaz. Çayın içindeki şeker gibi çaya tat verir; yani toplum içinde hayata tat katar.

            Huşû içindedir: İnsan olmanın vermiş olduğu bütün sorumluluğu kuşanmıştır ve bu şuurdadır.

            Yaratıcı’nın emirlerine uyar: Bilir ki hayat, hayatı Yaratan’ın koymuş olduğu düzene uymakla sükünete erer ve mutlu olunur.

            Yaratıklara şefkat sahibidir: Yaratılanı, Yaratan’dan ötürü sever ve onlara merhamet eder. Bir yaralı kuş onun iç dünyasında fırtınalar koparırken, insanlığın, insanlıktan sıyrıldığı olay ve olguları görünce, derin hüzne kapılır ve elinden geleni yapmaya çalışır; “bana ne?” demez ve insanlık görevini yerine getirmeye gayret sarfeder.

            Hududu korur: Bir ülkenin hudutları korunmazsa, o ülkeye düşmanlar kolayca girer. İnsan denen o muazzam ülkenin de hudutları vardır ve onun korunması gerekir. “Haram” denen teröristleri vücut ülkesine sokmayan bir İNSAN, hayatın ve ebediyetin galibi olur. Evet, haram, en büyük teröristtir ve o, insan ülkesini işgal ettiğinde artık ortada bir insan kalmaz.

            Heybet ehlidir: İnsanlarda korku ve saygı duygusu uyandıran etkili bir görünüşü vardır; dostlar ona sığınır, emindir; düşmanlar ondan korkar.

            Haşyet sahibidir: Yürek ürpertisi, gönül titremesi vardır ve fakat ümit ehlidir.

            İhlâslıdır: Riyasız ve katışıksız saf inançlıdır; yaptığını en derin saygıyla ve aşkla yapar.

            Rıza ehlidir: Kalben hoşnuttur, kaderine razıdır ve mutludur.

            İrfan ehlidir: Derin anlayış ve duyuşu vardır; olay ve olguları iyi analiz eder, bilgiyi dosdoğru kullanmasını bilir. Bilgi, onun elinde, doktorun elindeki bıçak gibi dirilticidir; delinin elindeki bıçak gibi öldürücü değil.

            Rıfk sahibidir: Nezaket ehlidir, yumuşaktır, kimse ondan çekinmez, bir ana-baba şefkati gibi varlığı sarmalar; onu gören ondan kaçmaz, ona sığınır, tıpkı vatan gibidir.

            Tahammül ehlidir: Kaldırabilecek olduğu bir yükü yüklenmekten çekinmez, insanların yüklerini omuzlayarak, onların yükünü hafifletmek ister.

            Âtıfet sahibidir: Karşılıksız yardım eder. Hiç kimseden bir şey beklemeden, herkese yardım etmeyi insanlık borcu olarak bilir ve yaşarken bu en kutsal borcunu ödemek ister.

            Nezâhet sahibidir: Üzerinde bir saflık, temizlik vardır ve ayna gibi parlar. İnsanlara bu aynayı tutarak, onlara kendilerini gösterir. Aynası kötülükler tarafından lekelememiştir, berraktır.

            Emanet ehlidir: Emindir, güvenilirdir. Ona canınızı, malınızı, namusunuzu emanet etmekten asla çekinmezsiniz; çünkü bunları o, canı pahasına korur; münafık değildir.

            Teenni sahibidir: Temkinli, ağır ve düşüncelidir. Bir şeye karar verirken veya bir şey yaparken gayet düşünerek yapar ve acele karar vermez.

            Vakarlıdır: Ağırbaşlı, haysiyetli ve şereflidir; toplum içinde sergilediği davranışlar takdire şayandır, bu nedenle saygı görür ve toplum tarafından sevilir.

            Cömerttir: Kendine ait şeyleri kolayca verebilen ve bundan da mutlu olan biridir. Dünya ve içindekiler onu sıkıştırdıklarında, cömertliği vasıtasıyla bu tuzaktan kurtulur. Toplumda sevilmesinin baş nedenlerinden biri de cömert oluşudur; paylaşmayı hayat düsturu edinmiştir.

            Hayâ ehlidir: İmanının vermiş olduğu utanma duygusuna sahiptir, edep timsalidir. Nerede kaldı hemcinslerinden utanmak, bir hayvandan, hatta bir eşyadan bile çekinir, onlara karşı da edepli davranmayı bir insanlık görevi bilir.

            Güleryüzlüdür: Onun yüzüne bakan, yüzünde sanki cennet reyhanları açtığını görür. Yüzüne bakan, rahat eder; çünkü dışlayıcı değil, toplayıcı bir yüz hali vardır.

            Kemal ehlidir: Olgun vasıflara sahiptir, çiğ değil, yetişmiş bir meyve gibi adeta yenmeye hazırdır; bu nedenle de dalına yapışık değil, yere düşmüştür. Yani dünyaya yapışık değildir.

            Kibir, ucub (kendini beğenmişlik), kin, riya (gösteriş), haset, mal ve mevki sevgisi, şehvete düşkünlük, yalan ve bunların doğurduğu zenginlere, zengin oldukları için saygı göstermek, fakirleri, fakir oldukları için hor görmek, tevekkülsüzlük, güvensizlik, pintilik, insan olmanın vermiş olduğu korkudan uzak, uzun emelli olmak, hayatı komedi biçiminde yaşamak, hüzünden uzak olmak, yapmacık davranmak, her şeyden şüphelenmek, yüze gülücü, içi karanlık olmak, katı ve sert olmak, kaba davranmak, gaflet içinde yaşamak, her şeyde aceleci olmak, olur olmaz hiddetlenmek, hayâsızlık, kanaatsizlik, merhametsizlik, göğüs darlığı ve baş olmayı sevmek gibi kötü ahlâklardan uzak bulunmak, İNSAN olabilmek için aranan şartlardır.

            İNSAN olmak sanattır beyim, herkese nasip olmaz. Allah, hepimizi insanlığı nasip ettiklerinden eylesin!

                                               D. Ali TAŞCI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

                                                                   (dalitasci@gmail.com)