İSTİKLÂL MARŞI’NI AĞLATAN EKMELEDDİN!

D. Ali TAŞÇI

 

           

Müthiş! Gaf değil, yaban olmanın getirdiği bir kırılma; bir kültürel erozyon! Medeniyet çizgisinden uzaklaşma, savrulma! Bir utanç tablosu!

            Âkif’in İstiklal Marşı’ndan söz ediyoruz. Üç yaşındaki çocukların bile sular seller gibi okuduğu İstiklal Marşı’ndan. İstiklal Marşı bu milletin ruh kodudur; onunla bu milletin vicdanına, irfanına, medeni dünyasına açılırsınız.

            “Çatı aday”, üstelik Âkif’in kader arkadaşı İhsan Efendi’nin oğlu, Ekmeleddin’den söz ediyoruz. Babasının arkadaşı Mehmet Âkif’in kabrini, Edirnekapı Şehitliği’nde ziyaret etmiş ve oradaki kitabede yazılı bulunan İstiklal Marşı’ndan bir beyit okumuş:

            “…. Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüda,

            Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda…”

diyerek bir göğsünü çekmiş ve fakat ardından dili tutulmuş, tıkanmış; zihnini yoklamış ama nafile! Ve döktürüvermiş:

            “Bu şiir, Çanakkale Şehitleri’nde geçiyor!”

            “Çatı aday”ı Cumhurbaşkanı yapacağız. Bayrakları göndere çekeceğiz. İstiklal Marşı’nı okuyacağız. Cumbaba da buna eşlik edecek; fakat onun zihni başka diyarlarda, başka kültürlerde dolaşacak! Milletinin ruh coğrafyasından bihaber tek başına uçup gidecek!

            Rüyada görsek inanamazdık, ama başımıza bunlar da geldi. İstiklal Marşı’nı bilmeyen birini Cumhurbaşkanı yapmaya kalkıştık!

            Aslında bütün bu olanlar tek başına bir savrulma değil.

            Yavuz Bülent Bakiler anlatmıştı;

            Özal döneminde, bir Kültür Bakanı’nın müsteşar yardımcısıymış, Bakiler. O tarihe kadar da M. Âkif resmen, devlet tarafından anılmamış. Bakiler’in girişimiyle Ankara’da resmen Âkif’i anma toplantısı düzenlenmiş ve devlet ricali de davet edilmiş.

            Konuşma, ev sahibi sıfatıyla Kültür Bakanı tarafından yapılmış. Ama ne konuşma!

            Bakan kürsüye gelmiş ve selam kelamdan sonra, “ey millet” demiş,

            “Âkif’imizin mezarının Mısır’da bulunmasına gönlümüz razı olmuyor, onu en kısa zamanda Türkiye’ye getireceğiz!” demez mi?

            Herkes buz kesmiş adeta; en başta da Bakiler.

            Koskoca bir Bakan, hem de Kültür Bakanı Âkif’in kabrinin Türkiye’de, Edirnekapı Şehitliği’nde olduğunu bilmiyor! Bu nasıl bir aymazlık, cehalet ve savrulma? Kendinden kopuşun resmen ilanı?

            Ama şimdiki Cumhurbaşkanı adayının savruluşu bundan daha ilerilere doğru, daha derin.

Bir toplum, kendi ruh kökleri doğrultusunda münevver, aydın yetiştirememişse, onun ekonomik, sosyal, siyasal olarak kalkınması mümkün müdür veya kalkınsa bile kimin işine yarar?   Yabana atıldık dostlar, yabana. Sözlerin yalama yaptığı bir zamanda zihinlere cıvata tutturmak zor iş. Masalda mıyız, rüyada mı bir anlayabilsek uyanacağız. Masal kahramanları bile gülüyor halimize.

 

NOT: “Ay yüzlü” sanatçı Murat Göğebakan’a Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Gerçek sanatçıydı; çünkü bu milletin ruh kökünün kodlarını keşfetmişti; millet de onu çok sevmişti.