Jurnalcilik ve ispiyonculuğun kuşattığı veya sindirdiği toplumlar, kurtlar tarafından tırnaklanmış çürük bir ağacın sağlıksız gövdesine benzerler.
Biz insanlık tarihinin her ne kadar genel anlamda milletler arası kavgalardan ibaret olduğunu söylesek de, mikro anlamda en büyük kavga dürüst olanlarla sahtekârlar, namuslu olanlarla namussuzlar arasında cereyan etmekte olduğunu da kabullenmek durumundayız.
Jurnalciliğin veya ispiyonculuğun tarihi ilk insana kadar uzanmaktadır. İnsanlar arası ilişkilerin ilk aşamasıyla birlikte laf taşıma, ispiyonlama, akıl oyunları kurma gibi genel ahlak dışı hastalıklar da zuhur etmiş ve bir kurt gibi toplum sağlığını kemirip durmuştur.
Jurnalcilik illeti yüzünden nice ocaklar sonmuş, nice masum insanlar canlarından olmuş, on binlerce insanın kellesi yine bu illet yüzünden haksız yere uçmuştur.
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışında ispiyonculuk ve jurnalciliğin çok büyük bir payı vardır. İstihbarat örgütlerinin ve toplumların en büyük baş belası düşük karakterli ve karıştırıcı olan bu tip insanlardır.
İspiyonculuk yapacak veya haksız yere başkalarına kara çalacak kadar silik şahsiyetli kimselerin en çok sızmak istedikleri kurumlar istihbarat kurumlarıdır.
İstihbarat kurumlarına sızmayı başaran bu tür kötü niyetli kimseler söz konusu kurumların arşivlerinde bulunan bilgileri ele geçirerek daha sonra bu bilgileri tehdit ve şantaj malzemesi olarak kullanarak çıkar temin ederler.
Osmanlının son zamanlarında İngiliz ajanlarının bizim dünyamızda cirit atmaları veya istihbarat kanallarımıza sızmayı başarmaları bize çok pahalıya mal olmuştur.
İngiliz ajanlarının ispiyonlamaları sonucu nice Türk dostu Arap aileleri Türk düşmanı diye tanıtılarak Osmanlının hedefi haline getirilmişlerdi. Daha doğrusu İngilizler Türk düşmanı olan Arap ailelerini Türk dostu, bizim dostumuz olan Arap ailelerini de Türk düşmanı diye bize tanıtarak çok büyük yanlışlar yapmamıza sebep olmuşlardı.
Bugün Ortadoğu toplumlarının yaşadıkları acıların arka planında hep İngiliz’in akıl oyunları ve hileleri vardır. Arap toplumlarını akraba devletlerine ayıran, kardeşi kardeşe düşman eden bunların kirli siyasetleri ve ispiyonculuk çalışmaları olmuştur.
Son zamanlarda bizim toplumumuzu da eskiyi aratmayacak türden Jurnalcilik ve ispiyonculuk illeti kuşatmış görünüyor. Devletin istihbarat birimleri bile birbirlerini bir takım çevrelere Jurnaller olmuş ve bu ülkede kimin kimlerin altını oyduğu hiç belli değildir.
İnsanların yatak odalarına varıncaya kadar mahremlerine girilmekte, insanların özelleri bazı odaklar tarafından deşifre edilerek veya malum işbirlikçi medyaya servis edilerek tehdit furyası estirilmektedir. Bu görüntü bizim demokrasi seviyemizin utandırıcı göstergesidir.
Bu, çok iğrenç ve iğrenç olduğu kadar da çeşitli tehlikelerde dolu bir süreçtir. İnsanlar hiçbir dönem bugün olduğu kadar ekonomik, siyası, psikolojik veya zihinsel olarak kuşatma altına alınmak istenmemiştir.
Bugün bu ülkede birileri geçmişte ajanda sahibi olarak suçlanıp içeri tıkılırken başka birileri de bugün Türküm diyenleri bile kara listelere alabilecek kadar ileri gidebilmekte ve Türküm diyen bu insanlar teker teker devletin kademelerinden sokup atılmak istenmektedir.
Akla hayale gelmez tehditler, şantajlar veya baskılar ayyuka çıkmış, her türlü yalanı söylemek veya namuslu insanlara çamur atmak mubah olmuştur. Bu durum çok tehlikeli bir durum ve toplumu derinliğine yaralayıcı olumsuz bir çizgidir. Biz bu düşünce ve kaygılarımızı sesimiz kesilinceye kadar seslendirmeye devam edeceğiz.
Her ne kadar dolapçı ve tezgâhtar varsa hepsi dinci veya cemaatçi kesilmiş ve değişik çıkar beklentisine girmişlerdir. Daha düne kadar taytla veya mini etekle sokaklarda fink atmaktan imtina etmeyenler şimdi dindar kadınımızın başörtüsünü istismar etmeyi tercih etmiş görünüyorlar.
Birilerine sorarsanız bu insanlarımızı hidayete erdirmişler. İnşallah öyledir ve biz bu noktada duacıları oluruz. Ancak işin gerçeği hiç de öyle değildir. Bu milletin mukaddesleri kullanılarak memleket soyulmakta ve yetimin hakkı bu palyaçolara peşkeş çekilmektedir.
İspiyonculuk veya jurnalcilik öylesi pis bir illettir ki, onun hayatiyet bulduğu toplumlarda namuslu istihbaratçıların pabucu dama atılar ve bir takım karakteri düşük kimseler at oynatmaya başlarlar.
Jurnalciliğin veya ispiyonculuğun pirim yaptığı toplumlarda kirli çamaşır avcılığı başlar ve bunun sonunda da toplumu birbirine bağlayan insanı bağlar çok ciddi oranda tahribata uğrar.
Türk toplumu bugün bu tehlikeyle karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Casus teknolojiyi kullanarak, uydurma ve düzmece belgelerle suçsuz ve namuslu insanları töhmet altına almaya çalışan çok sayıda şebeke peyda edilmiş durumdadır.
Geçmişte bu işleri devşirme takımıyla İngiliz İstihbaratçıları birlikte yaparak Osmanlının kimyasını tarumar ettiler ve cihan devletini yerle bir etmeyi ustalıkla başardılar.
Şimdi bu eski ikiliye yenidünya ağalarının istihbarat birimleriyle içimizdeki sözde bir takım güdümlü dini cemaatler de katılınca işler büsbütün çığırından çıkar oldu.
Bu hengâmede koskoca bir devlet ve millet sorgulanır hale gelindi. Eşkıya bozuntularının iftiraları makbule değer bulunurken, yıllarını bu devlete vermiş kocaman insanlar yaka paça yerlere süründürülür oldu.
Emperyalist karşıtı olan herkes bir şekilde bu şebekelerin hedefi olmakta, suçluyla masum insanlar aynı terazide tartılmaktadır.
Bu gidişin sonu hiç de iyi görünmüyor. Bu tür akıl oyunu ve hilelerle Osmanlıyı tüketmek belki mümkün oldu ama Türkiye Cumhuriyeti yıkmak sanıldığı kadar kolay olmayacak.
Biz herkesi akliselime davet ederken, özellikle ülkeyi yönetenlere bu noktalara dikkatle bakmalarını salik veriyoruz. Devletin bütün mahremini şeffaflaşma adına pazara çıkaranların şantaj çetelerinin önünü tıkayacak yasal düzenlemelere gitmesi gereğine de inanıyoruz.
Aksi durumda bugünkü hoş olmayan manzara belki bu Cumhuriyeti yıkmaya yetmeyecek ama birilerinin kellesine mal olabileceği şeklinde de kaygılar taşıdığımızı huzur isteyen bir insan olarak ifade etmek istiyoruz.
Biz düşüncelerimizi yazarız. İsteyenler dersler çıkarır ve istifade ederler. Ancak her şeyin en doğrusunu kendilerinin bildiğine inananlara bizim verebileceğimiz hiç bir şey yoktur.
Çünkü onlar kendilerini dünyanın en akıllı kimseleri bildikleri kadar bindikleri uçağın benzininin hiç bitmeyeceğini düşünen zavallılardır. Allah korusun, uçak yere çakılınca belki akılları başına gelecek ama ne yazık ki o zamanda da ambulansta olacaklar.