KÂBE’DEKİ PUTLARI KIRMADAN MEKKE VATAN OLMAZ

D. Ali TAŞÇI

 

            İnsan takdir edilmeyi, beğenilmeyi seven bir varlıktır. Ölçüyü kaçırmadan başarının tekdir edilmesi, çevreyi genişletir. Sıkıntıların birçoğu, değer verdiğimiz, yakınımızda olan insanların takdirini kazanamamaktan ortaya çıkar. Hele aile içerisinde eşler birbirlerinin başarılarını, güzel davranışlarını takdir etmemeleri, aileyi cehenneme dönüştürebilir. Burada dikkat edilmesi gereken şey, abuk sabuk teşekkürlerden, “canım, cicim, aşkım” tarzındaki gönülden değil de ağızdan dökülen hormonlaşmış övgülerden kaçınmak gerekir; çünkü bu tarz söylemlerin yapmacıklığı veya bir suça kamuflajı kısa zamanda ortaya çıkar.

            Yaşadığı toplumda takdir görmeyen bir insan dine yönelebilir; çünkü “Allah onu takdir edecektir.” Fakat burada olumsuzluktan yola çıkarak hareket edildiğinden, bir nevi kendini takdir etmeyenlerden, dinin özünü bilerek ve isteyerek ona uymak değil, takdir görmediklerinden takdir görmek için dine yönelmektedir. Münafıkça bir sonuçla karşılaşılabilir;  toplumda bu tür yapılanmalar epeyce de fazladır.

            Suça yönelebilir; kendini takdir etmeyenlerden intikam alacaktır. Ailede takdir görmeyen, sevgiden uzak büyüyen çocukların suça itilmeleri çok kolaydır. Çocuk intikamcıdır, ailesinden görmediği sevginin intikamını, ailesini zor duruma düşürecek davranışlarla almaya çalışır. Aslında birçok insanda da bu durum söz konusudur.

            Ya da kendi içine yönelebilir. Burada dağıtmaz da yeteneklerini tanıyabilirse, sanat dalında başarılı olabilir ve takdir toplayabilir. Burada da dengeyi kaybederse nefsini ilahlaştırabilir.

            Bu durumları çoğaltabiliriz. Hangi dalda yetenekli ise o dala yatırım yaparak nefsini öne çıkarabilir.

            Gerçek Din’den kopuk yaşayanlar, hangi başarıya imza atarlarsa atsınlar, hangi ödülleri ve takdirleri almış olurlarsa olsunlar, sonuçta gelecek oldukları durak, “nefsi emmare imparatorluğu”na kul olmaktır. Çünkü kendi içlerinde akan pınarlardan su içip kanmamışlar, nefsin sel sularında boğulmaya çıkmışlardır.

            Sizi takdir eden, size “iyi” diyen insan, kendi nefs kriterine göre sizi değerlendiriyorsa, bunun sonucu olarak sizin de nefsinizin havalanması ve olumsuzluktur. Siz de bu takdirden havalanıyorsanız, düşüşünüz vahim olacaktır. “Sizi çok övenlerin yüzüne toprak saçın.” Peygamber buyruğunu unutmamak lazımdır.

            Burada irfan ehli dediğimiz insanlar devreye girmelidir. İrfan ehli, karşısındakinin yeteneğini, mertebesini bilip ona göre konuşan, takdir eden ve davranan insandır. Karşısındakinin havuzu on litrelik ise oraya elli litre su doldurmaz, doldurursa taşar. Günümüzde nefs sellerinde insanlığın boğuluşu bu taşan sulardandır. İrfan ehli, karşısındakinin nefs havuzunu taşırmadan ona su dolduran ve onun susuzluğunu giderendir.

            Oysa günümüz eğitim sistemlerinde insanın fıtratını, özünü merkeze alıp eğitimini buna göre gerçekleştiren bir ülke yoktur. İnsanı yaradılış gerçeğiyle tanıştırmayan “eğitim”ler, yapılanmalar, dünya gerçeğinde hüsranla sonuçlanmaktadır. Seni Allah ile tanıştırmayan söz, davranış ve yapılanmalara “eğitim” mi diyorsun?

            Dijital dünyanın, iletişimin bu denli yaygınlaşması sonucunda belki çoğunluk robotlaşacaktır, sanal âlemin masal dünyasında gerçeklerden kopacaklardır. Ama kendi özüyle tanışmış olan insanlar, Kur’an ayetlerinin dünya ölçeğinde bu kadar canlı olarak kendini göstermesinden de mutlu olacaklar, Rablerine secde edeceklerdir.

            Onların uşakları varsa bizim de dostlarımız vardır. Allah’ı dost edinenler için hiçbir zaman ümitsizlik yoktur. Kâbe’deki putları kırmadan Mekke vatan olmaz. Mekke’nin fethi yakındır; çünkü gönül Medinelerinde Secde Devleti kuruluyor, görebilene!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci