ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, 3 Aralık günü Rize’de düzenlediği ve bütün bölge televizyonlarının da canlı olarak yayınlandığı basın toplantısında, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen, şahsıma yönelik “Yalancı, hain” gibi ağır, gerçek dışı, küçük düşürücü, hatta hakarete varan, mahkeme kararlarını eleştiren beyanlarda bulunmuştur. Yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla, aşağıdaki açıklamayı kamuoyuna duyurmayı bir görev sayıyorum.
Sütlüoğlu, İki yıl önce, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında yazdığım, bilgilendirme içerikli köşe yazıma, önce Haksız Rekabet Suçu işlemekten Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulundu, yetinmedi, bu yazıma 15.000.00 TL tutarında tazminat davası açtı
Sütlüoğlu, Rize’de başlayan ve Yargıtay süreci de tamamlanan davanın, yargı sürecindeki her aşamasını kaybetti. Doğruları, gerçekleri yazdığım Mahkeme Kararlarıyla tescil edildi. Buna rağmen, kendisi, gerek TBMM KİT Komisyonu’nda, gerekse diğer çeşitli basın yayın organları tarafından başka konulara yönelik olarak eleştirilere maruz kalınca, iki yıl sonra tekrar beni hedef göstermesi, hem şaşırtıcı, hem düşündürücü, hem de şahsi hesapları uğruna benim üzerimden gündemi değiştirme amaçlıdır.
Sütlüoğlu, Milletvekilliği, Bakanlık yapmış ve halende Genel Müdürlük görevini sürdüren bir kişi olarak; kendine yakışmayan bir üslüpla hem de canlı yayında, elimdeki görüntü kasetiyle de tespit ettiğim üzere, bir sayfa tutarındaki demecinde,şahsımı yalancılıkla,hainlikle suçlayıp, hakaretler yağdırarak şunları söyledi;
“Söz açılmışken, bir de Osman Yazıcı diye bir hemşehrimiz var. Onun da yalan haberleri var. biz yalan haber yaptığı için dava açtık. Ama mahkeme ceza vermedi, nasıl ceza vermiyor ben onu da anlamıyorum da. Sen yalan haber yaptığın,halkı tahrik ettiğin için dava açtık.
Yanlış şeyleri topluma aktarırsa o gazetecilik değil. O daha güçlü bir yalancılık olur.
Hemşerimdir, Ardeşenli'dir, bir şekilde bir genel müdür de oldu.Nasıl olduysa yani “
Sevgili okurlarım,
İmdat bey, mahkemelerdeki yenilgilerini içine sindirememiş olmalı ki “Osman bey hemşerimdir. Ardeşenli’dir. Bir şekilde bir Genel Müdür de oldu. Nasıl olduysa yani” diyerek seviyeyi yerle bir eden hakaretler yağdırdı.
Ey İmdat Bey hemşerim, siz nasıl üç aylık Bakan, Milletvekili ve Genel Müdür olduysanız, biz de öyle olduk diyelim. O makamlara nasıl gelineceğini, Bakanlık yapmış biri olarak, onu en iyi sizin bilmeniz gerekiyor. Bilmiyorsanız o ayıp size yeter.
Yok, benim Genel Müdürlüğümü küçümsemek için söylüyorsan, Rizeli sizi de beni de yakından tanıyor, takdiri onlara bırakalım.
***
Her aşaması benim lehime, İmdat Beyin aleyhine sonuçlanmış, bir dava ile ilgili bu yorumları yapabilen, Mahkeme Kararlarını kabul etmeyen, hukukun üstünlüğüne inanmayan, mahkeme kararlarını “ dava açtık, mahkeme ceza vermiyor, ben onu da anlamıyorum ya” şeklinde imada bulunan birisine cevap vermek bile, onu yüceltir.
Sevgili hemşerilerimi bilgilendirmek amacıyla, tekrarında fayda var.
“Çayda kontenjan uygulaması üreticiyi perişan ediyor. Özel sektörün kucağına itiyor. Bunu fırsat bilen özel sektör de, üreticinin çayını düşük fiyata alıyor. Bacalardan çıkan dumanlar çevreyi rahatsız ediyor. Fabrikalar tam kapasitede çalıştırılmıyor mu? ...” gibi konuları, yapıcı bir şekilde köşeme taşımıştım. ÇAYKUR’un açıklamasını de ertesi gün aynı gazetede yayınladık. (İmdat Bey arşivlere bakarsa görecektir.)
Buna rağmen, İmdat Sütlüoğlu, kurumun parasıyla, 6012 sayılı Türk Ticaret Kanununa Muhalefet (Haksız Rekabet Suçu işlediğim) gerekçesiyle, hakkımda Rize Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulundu.
Yahu, benim böyle bir suçu işlemem için, ticaretle ilgilenmem lazım, ÇAYKUR’a rakip başka bir firmanın yöneticisi olmam lazım.
Arkasından, köşeme yazdığım her satır delil olarak gösterilerek, 15.000.00 (Onbeşbin) TL tutarında tazminat davası açtı.(İmdat bey, dava ve şikâyet dilekçelerine baksın, basın toplantısında söyledikleriyle karşılaştırsın.)
Rize Cumhuriyet Başsavcılığı 2012/3480 no.lu kararıyla; “Kovuşturmaya yer yoktur ”dedi ve gerekçesini açıkladı.
Başsavcılık; “Söz konusu yazıların eleştiri sınırı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, hakaret suçunu oluşturmadığı, ayrıca hakaret suçunda belli veya belirlenebilir mağdurun olmadığı, haksız rekabet suçunun da oluşmadığı, yazıların basın özgürlüğü kapsamında yazıldığı tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır” diyerek:
“Osman Yazıcı’nın ticari bir faaliyetinin olmadığı, ticaretle ilgilenmediği, Karadeniz Bölgesi’nde yapmış olduğu gezi sırasında edindiği şikâyetleri kamuoyunu aydınlatma ve bilgilendirme amacıyla köşesinde yazdığı, belli bir çay fabrikasını ÇAYKUR nezdinde üstünlük sağlayacak şekilde yazısını kaleme almadığı, söz konusu yazıların eleştiri sınırı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, hakaret suçunu oluşturmadığı tespit edilmiştir. Yazılan yazı basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır.” İfadeleriyle hüküm verdi.
ÇAYKUR, Başsavcılığın kararına itiraz etti.
Başsavcılığın bu itirazını görüşen, Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi de “Başsavcılığın Kararı doğrudur” diyerek, ÇAYKUR’un itirazını reddetti.
***
ÇAYKUR Başsavcılığının bu kararından sonra, aynı iddialarla şahsıma 15.000.00 TL tutarında tazminat davası açtı.(İmdat Bey, dava dilekçesine bakarsa, toplantıda belirttiği gibi, sadece kapasite hususunu delil göstermedi. Yazımdaki her iddiayı delil olarak gösterdi.)
15.000.00 Lira tutarındaki tazminat davasını görüşen, Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi de, davayı reddederek “Yazılan yazılar, basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır” hükmüyle örnek bir karara imza attı.
Mahkeme; “Kişinin, köşe yazarı olması, ticari bir faaliyette bulunmaması, haksız rekabet suçunu oluşturduğu iddia edilen haberin bir başka şikâyet ve çay fabrikası lehine üstünlük kurmadığı, haksız rekabet suçunun düzenlediği madde hükümlerinin özellikle birbirleriyle rekabet içinde olan firmaların dürüstlük kuralı çerçevesinde faaliyetlerini icra etmeleri gerektiği, böyle bir durumun söz konusu olmadığı, dolaysıyla somut olayda haksız rekabet suçunun unsurlarının oluşmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.” dedi.
**
İmdat Bey, Mahkemenin bu kararını da beğenmedi ve en üst mahkeme olan Yargıtay’a itiraz etti. ÇAYKUR’un itirazını görüşen, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 2014/11994 tarih ve sayılı kararıyla, Rize 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararını doğru bularak, ÇAYKUR’un itirazını reddetti, Mahkeme Kararını onadı ve bütün süreçler bitti.
Böylelikle, ÇAYKUR, bana açtığı davaların tüm aşamalarını kaybetti. Yazdıklarımın doğruları yansıttığı, tüm Mahkeme Kararlarıyla tescil edildi, onaylandı. Bizim açımızdan dosya kapandı.
İmdat Bey, bütün bu kararlara, belgelere rağmen, hala bana, “yalan haber yazdığın için sana dava açtık” diyor. Beni yalan haber yazmakla, yani yalancılıkla, hainlikle suçluyor. Kendince, hem Mahkeme Kararlarını, hem de benim Genel Müdürlüğümü hafife alıyor. Sadece, “kendisine yakıştıramadığımı, Bakanlık süresinin neden üç ay sürdüğünü şimdi daha iyi anladığımı” söylemekle yetiniyorum.
***
“Ben Rizeliyim” diyen, çay bölgesinde yaşayan her üretici, benim yazdıklarımın doğru olduğunu, yaşayarak biliyor.
Herkes tarafından bilineni yazdık diye, bana ve bunları yazan birçok meslektaşlarıma karşı, kurumun parasıyla dava açtınız. Şimdi kesinleşmiş mahkeme kararları için imada bulunuyorsunuz.
Yalnızca doğruları yazdığım, Mahkeme Kararları ile de tescil edildi. Siz, hala televizyonlara çıkıp, beni yalancılıkla suçluyorsunuz,
Rize’den başlayıp Yargıtay’a kadar giden süreçte yer alan, hukukun üstünlüğünü benimseyen, bütün şerefli hakim ve savcıları “nasıl ceza vermediler, onu da anlayamadım” diyerek zan altında bırakmanın nedenini anlamış değilim.
Yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla konuyu ve İmdat bey’i çay üreticisi hemşerilerimin takdirlerine sunuyorum....