Karadeniz'de balık avcılığı tarihi

Hamsi Karadeniz’de tüm zamanların en çok avlanan balığı olurken, Osmanlı salnamelerinde 1900’lerde avlanan yunusların yurtdışına satıldığı anlatılıyor.

AYHAN YÜKSEL
Türkiye'de 1 Eylül’de başlayan ve 15 Nisan tarihinde bitecek olan balık avı sezonunda Karadeniz’de ekonomik anlamda yine profesyonel avlanan balıkçılar para kazanırken, geçimini küçük balıkçılık yaparak sağlayanlar ise umduğunu bulamadı.

Geçmişten günümüze hamsi her av sezonunda Karadeniz’in en çok avlanan balığı olurken, bu yıl ortalama 400 bin ton hamsi avı gerçekleşti. Önceki yıllarda Karadeniz’de görülmeyen Sardalya balığı bu av sezonunda Karadenizli balıkçıların ise yeni umudu oldu.

Balkan ve Anadolu yarımadalarıyla Kafkasya arasında uzanan bir iç deniz olan Karadeniz’de balıkçılık gerek beslenme, gerekse ticari açıdan önemli bir yere sahip bulunuyor. Karadenizli balıkçılar, nesilden nesile aktarılan tecrübelerle balık avı konusunda oldukça bilgi birikimine sahip olurken, 15 ve 16. yüzyıllarda Karadeniz’de önemli bir konuma sahip olan Trabzon şehrinin balıkçılık yönünden çok gelişmiş olduğu biliniyor.

Trabzon Kanunnamesi’nde avlanan her balık çeşidinden öşür alınması, balıkçılığın geliştiğinin bir işareti olarak tarihçilerin dikkatini çekerken, yine, ihtiyaç fazlası balıklardan balık yağı üretildiği ve bu yağın Hıristiyan mahallelerinde satıldığı, satılan bu balık yağından vergi alındığı kanunnamelerde kayıtlı bulunuyor.

Aşık Mehmed’in Menazırü’l-avalim (1598) adlı eserinde Trabzon denizinde nefis balıklar avlandığını bildirmesi, Evliya Çelebi’nin, Seyahatnamesi’nde (1640) Trabzon halkının uğraştığı yedi iş kolundan birinin balık avcılığı olduğunu kaydetmesi, balıkçılığın ve balık avcılığı ile uğraşanların önemli bir sayıya ulaştığını gösteriyor. Yine, Aşık Mehmed ve Evliya Çelebi, Trabzon denizinde bol miktarda hamsi, mezgit, kalkan, levrek ve kefal, kızılca tekir, kolyoz, uskumru balığı avlandığını kaydediyor.

Karadeniz’deki balıkçılık faaliyetine dair kaynaklar arasında Şakir Şevket, “deniz kenarında bulunan ahalinin balıkçı olduklarını, bunların çok miktarda yunus balığı avladığını” kaydediyor. Darüşşafaka Müdürü Binbaşı Hüseyin Bey, 1885’de kaleme aldığı ders kitabında Karadeniz’de kalkanın ve hamsinin en çok Trabzon ve Samsun vilayeti sahillerinde avlandığını; Tüccarzade İbrahim Hilmi ise eski Trabzon denilen sahillerde petrol gazı damar ve kaynakları olduğunu, açıktan denize akıp gittiğini, bu nedenle avlanan balıkların etlerini kokuttuğunu ifade ediyor.

Trabzon vilayeti hakkında bilgiler veren 1888 tarihli salnameye göre ise denizde avlanan ve satılan balıklar arasında hamsi, kalkan, mercan, mezgit, palamut, tekir, turna ve zargana başta geliyor.

KARADENİZ’DE YUNUS AVCILIĞI

Salnamelerde Karadeniz’de yunus avcılığının yapıldığı belirtilirken, Yunus Balığı’nın yağlarının çıkarılıp Avrupa’ya satıldığı ve birçok ailenin geçimini sağladığı bildiriliyor. Yine kaynaklarda Sürmene Limanı’nda “Kurd” denilen bir balığın bulunduğu ve gemileri kemirerek zarar verdiği ifade ediliyor.

1900 tarihli salnamede, vilayette avlanan ve ihraç edilen balıklar arasında yine hamsi, kalkan, mercan, mezgit, palamut, tekir, turna, zargana gösterilirken, yunus balığının çok miktarda avlandığı, sahil halkı içinde, özellikle Sürmeneliler’in bu balığı avlamada çok usta oldukları, yağını çıkarıp sattıkları, yılda yaklaşık 10 bin liraya yakın bir ticaret hacmi olduğu, hamsinin ise bol olduğu zaman gübre olarak tarlalara döküldüğü ifade belirtiliyor.

Salnameler, Rize balıkçılarının, Sürmene balıkçıları gibi yunus balıklarını avladıklarını, bundan “don yağı” denilen balık yağı imal ederek dışarıya sattıklarını kaydediyor. Trabzon, Rize, Araklı, Tirebolu, Kozağzı ve civarda bulunan diğer akarsu ağızlarında ilkel av araçlarıyla 5 ton kadar yılanbalığı avlandığı bildiriliyor.

İstanbul Balıkhanesi eski müdürlerinden Karekin Deveciyan, Karadeniz kıyılarında İnebolu-Hopa limanları arasında avlanan ve satılan balık türleri arasında ağırlıklı olarak barbunya, berlam, hamsi, istavrit, izmarit, kalkan, karagöz, kaya, kefal, kılıç, levrek, lüfer, mersin, mezgit, minakop, orkinos, palamut, pisi, sarıgöz, tirsi, torik, yunus ve zargana olduğunu belirtiyor.

1950’li yıllarda Doğu Karadeniz’de çok miktarda avlanan balıklar arasında yunus, istavrit, hamsi, tirsi ve mezgit bulunurken, mezgit balığının eti bu yıllarda makbul tutulmazken, günümüzde aranan bir balık olarak yer alıyor.

1950’li yıllarda Rize’de avlanma mevsimi olan Ağustos-Haziran aylarında 3 bin ton, Sürmene’de 2 bin ton, Tirebolu’da bin ton, Samsun’da bin 500 ton hamsi avlanırken, Rize bölgesinde 1951’de 100 ton tirsi, Sürmene’de 1950’de Ocak-Mart aylarında günlük 7 ton tirsi avlanırken, Trabzon balık pazarında 1950 ve 1951 yıllarında 55 ve 40 ton tirsi kaydedildi.

Bugün baktığımızda pek çok yerde olduğu gibi Karadeniz’de de balık avlama tekniğinin çok farklılaştığı görülürken, artık denizlerde trol balıkçılığı, sonar denilen cihazlarla donanımlı tekneler tarafından yapılıyor. Artan kirlilik, balıkların yumurtlama yerlerinin bozulması, avlanan balık miktarı ve türlerinde bir düşüşe yol açtı.

ARAŞTIRMA Haberleri

RİZE'YE DAİR
GÜRCİSTAN'DA İFTAR
34 ÜLKEDE ÇALINIYOR
RAPOR SUNULDU
TARİHTEN YAPRAKLAR