Murat Karayalçın, SHP genel başkanı ama CHP'nin Ankara Belediye başkan adayı. Yasa gereği bu ayın sonunda birinci şapkasını çıkaracak ama CHP şapkasını giyip giymeyeceği de, büyük ihtimalle aday olacak Melih Gökçek karşısındaki iki yenilgiden sonra şeytanın bacağını kırıp kıramayacağı da belli değil.
Baykal ve Karayalçın mutabakatı, daha önce yaşanan sorunların hesaplaşması yapılmadığı için bana şimdilik Nuri Bilge Ceylan'ın Üç Maymun'u gibi göründü. Seçim ister yenilgiyle ister zaferle sonuçlansın, zamanında göze alınmamış yüzleşmelerin dramatik sonuçlar doğurmaması mümkün görünmüyor bana. Ankaralı Murat'ın siyasi çevrim analizinin, insan psikolojisi için de geçerli olup olmadığını bize seçim gösterecek.
SHP, başkanını başka bir partiye Truva atı gibi gönderen bir parti mi, yoksa başkanı tarafından terk edilen bir parti mi?
İkisi de değil. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın yasalar öyle gerektirdiği için partisinden ayrılacak. Ve 29 Mart seçimlerinde CHP'den Ankara anakent belediye başkan adayı olacak.
Kendi partisini bu kadar güçsüz bırakan bir genel başkanın başka bir partiye hayrı olur mu?
Bir başka partiye hayırda bulunmak için bu kararı almış değilim.
CHP sizin hayrınızı görmeyecekse niye istiyor sizi?
Çünkü Ankaralılar benim CHP listesinden belediye seçimlerinde bir kez daha aday olmamı istiyorlar. Bu, 'işte talep geldi ben de buna evet diyorum' anlamında düşünülmemesi gereken bir şey. Bu bir siyasetçinin reddedemeyeceği, kaçınamayacağı bir görevlendirme. Böyle bir tanım yapılmış. Ben buna evet diyorum. Sayın Baykal da bunu gördü. Buradan hareketle bana bir öneride bulundu.
Teşbihte hata olmaz; dışarıdan bakıldığında durumunuz evli bir insanın boşanmadan başka birisiyle flört etmesi, eş ile sevgilinin de durumu kabullenmesi gibi görünüyor.
Evet, dışarıdan bakanların çok zorlandıklarını düşünüyorum. Çünkü Türkiye'de kısıtlayıcı bir seçim sistemi var. Kaldı ki Murat Karayalçın tek başına bu süreç içerisinde yer almayacak. İzmir Dikili Belediye başkanımız, Hatay'da dört belde belediye başkanımız, Kırıkkale Hasandede Belediyesi, Tokat Ataköy belediyesi de CHP'den aday olacaklar.
Kendi içinden bir belediye başkan adayı çıkaramayan CHP'nin değirmeni, taşıma suyla döner mi?
CHP'nin değirmen suyu ile ilgili bir yorumda bulunmak durumunda değilim. Ama Murat Karayalçın'ın durumunu da dışarıdan taşınan su olarak yorumlamak çok doğru değil. Ben CHP'nin milletvekilliğini yaptım.
Ve sonra ayrılıp parti kurdunuz. Şimdi CHP'yi size muhtaç kılan şey CHP'nin gücü mü, güçsüzlüğü mü?
Muhtaç sözcüğü ihtiyaç sözcüğünden türetilmiş bir sözcüktür. Ama muhtaç daha keskin bir sözcüktür. İhtiyaç sözcüğü daha nötr sayılabilir. Bir açıdan baktığınızda tabii ki ihtiyaç sözcüğünü kullanabilirsiniz. Ama ben onun yerine halk tarafından görevlendirme sözcüğünün daha doğru olduğunu düşünüyorum.
2004'te CHP'den gelen Ankara Büyükşehir Belediye başkanı adaylığını solda toplu ittifak şartına bağlamıştınız. Şimdi bu şart gerçekleşmeden teklifi kabul etmeniz umutsuzluktan mı?
Siyasetin koşulları sizin tanımlarınızla her zaman örtüşmüyor. O nedenle tanımlarınızda siyasetin koşullarına göre bazı farklılıkları yapmanız gerekebiliyor.
Seçimi kaybederseniz faturayı CHP yönetimine mi çıkarırsınız yoksa kendinize mi?
Seçimi inşallah kazanacağım. Böyle bir fatura çıkarıp postalamak düşüncesinde de değilim.
Ama 2004'te yapmıştınız bunu. "CHP'nin adayı Yılmaz Ateş çekilseydi ben kazanmıştım." diyerek topu onlara atmıştınız. Bu sefer mazeretiniz ne olur?
Şimdi CHP'nin adayı olmadığı için, bu sefer böyle bir şeye de ihtiyaç kalmayacak. Kaybetmenin koşulları tabii ki tahlil edilir. Ama ben bunu fatura çıkarma anlamında düşünmemek gerektiği kanısındayım.
Kaybederseniz bu size CHP genel başkanlığı mücadelesine girmeniz için itici bir güç mü olur, yoksa kös kes SHP'ye geri mi dönersiniz?
Böyle bir mücadele içinde olma düşüncem yok. Bu Sayın Gökçek'in fantezisidir. Ben CHP'nin Ankara anakent belediye başkan adayıyım. Kazanırsam Ankara anakent belediye başkanlığını kazanmış CHP adayı olurum. Kaybedersem Ankara anakent belediye başkanlığını kaybetmiş CHP adayı olurum. Nokta.
Yani kazandınız varsayalım, ben CHP'liyim demez misiniz?
CHP'li olmak benim için uzak bir kavram değil. Ama ben SHP genel başkanıyım. Ben yasaların ve siyasi ahlakın gerektirdiği her türlü uygulamayı yapmak durumundayım.
Siz zaten 2009 Mayıs'ında SHP'nin genel başkanlığını bırakmak zorundaydınız, tüzüğünüz gereği. İnsanın aklına şöyle bir şey geliyor. Madem SHP'nin genel başkanı olamayacağım, bari gideyim başka bir partiden belediye başkanlığı şansımı üçüncü kez zorlayayım diyorsunuz...
Hayır, öyle değil. 1999'da SHP kurulmamıştı. CHP'nin adayıydım. 2004'te SHP'nin belediye başkanı adayıydım. 2004 yılında iki yıllık genel başkandım. Yani sürem bitiyor, hiç olmazsa kapağı böyle bir yere atayım düşüncesini taşımak durumunda değildim.
CHP Ankara'yı bu sefer de kaybederse Baykal CHP'nin başında kalabilir mi?
Bilmiyorum. Bir öngörüde bulunmak da istemem.
Ama öngörüde bulundunuz daha önce. "Eğer Ankara'yı kaybedersek yalnızca bu benim meselem olmaz. Bu her şeyi bitirir." dediniz. Bu durumda CHP'yi bitiren adam olarak anılmak gururunuz mu olur, utancınız mı?
Eğer kayıp olursa ben bunun CHP'yi bitireceği ve Sayın Baykal'ı zora sokacağı kanısını taşımıyorum. Ama bu yerel seçimde istenilen sonuçlar elde edilmezse Türkiye solu için yeni bir dönemin başlaması söz konusu olacaktır. Bunu bir bütünsellik içinde söylüyorum. Özel olarak Sayın Baykal için ya da CHP için söylüyor değilim. O sizin alıntı yaptığınız görüşmede de benim ifadem bu çerçevede ortaya konulmuştu. Yani eğer seçimler kaybedilirse Türkiye için yeni bir dönem başlayacaktır. Ayrıca Türkiye'nin klasik siyasi çevrimi son bulacaktır.
Siyasi çevrim?
58 yıldır Türkiye'de bir siyasi çevrim işlemekte. Bir parti bir seçimi kazanıp tek başına hükümet kurarsa onu izleyen belediye seçimlerini ve sonraki millet meclisi seçimlerini yine kazanıyor, ikinci kez hükümetini kuruyor. Ondan sonraki belediye seçimlerini ise kaybediyor. Kaybettiği belediye seçimlerinden sonra yapılan millet meclisi seçimlerinde ise iktidardan düşüyor. Siyasi çevrim dediğim bu. Bu ortaklık hükümetleri için değil, tek başına kurulan hükümetler için geçerli olan bir gözlem.
Ama bu sefer böyle olmayabilir...
Tabii olmayabilir. Eğer AKP kaybederse siyasi çevrim devam ediyor demektir. Ama eğer AKP bu seçimleri kazanırsa 58 yıldır süregelen işleyiş son bulacak ve Türkiye yeni bir dönemin içine girecektir.
Size geçmişte en ağır ithamlarda bulunan, Öcalan'ın adamlarını seçtirmekle suçlayan, CHP'de sizi barındırmayan, geçinemediğiniz Baykal'ın bugün size el uzatması, onun geçmişte hata yaptığını kabul etmesi, sizin de onu affettiğiniz anlamına mı geliyor?
Benim Sayın Baykal ile bireysel tartışmam hiç olmadı. Benim CHP'den ayrılıp, ayrı bir partinin kuruluşunda yer almam da Sayın Baykal ile Sayın Sav ile ya da CHP'nin öteki yöneticileri ile bir husumet içinde bulunmamdan kaynaklanmıyordu. Çok sayıda konuda farklı düşüncelerimiz vardı. O düşünce farklılığı nedeniyle ve parti içi işleyişe göstermiş olduğumuz tepki gerekçesiyle biz ayrıldık. O süreçte bu tür sözlerin söylenmiş olması bugün geliştirilen yeni ilişkiyi olumsuz etkilememeli. Biz Sayın Baykal'la mutabakatımızda bu işin öncesini de sonrasını da hiç konuşmadık.
Üç Maymun filmini gördünüz mü?
Hayır görmedim. Göreceğim ama.
Görseniz iyi olur. Çünkü zamanında konuşulmayan, halledilmeyen sorunların, kapatılmayan, açık bırakılan dairelerin bir süre sonra ilişkileri trajik sonuçlara taşıyabileceğini anlatıyor. Siz de sanki şimdi üç maymunu oynuyorsunuz.
Ben daha önce söylemiş olduğum ve şimdi önüme çıkan bir açıklamamdan rahatsızlık duyuyor değilim. Ama insanların hem bireysel olarak hem siyasi olarak bir tarihte söyledikleri sözleri daha sonra çok da uygun bulmadıkları, daha sonra eğer aynı ortam ortaya çıksaydı kullanmayacakları da söz konusu olabilir.
Yakın zamana kadar solda birliğe yanaşmayan Baykal'a feci şekilde giydiriyordunuz. Baykal birleşmenin CHP çatısı altında olacağını söylüyordu. Ve siz bunun ittifak değil iltihak olduğunu ifade ederek, "Ben bu otobüse binmem." diyordunuz. Şimdi siz de CHP'ye girdiğinize göre "Aslında Baykal haklıymış, ben haksızım." demiş olmadınız mı?
Hayır öyle demiş olmadım. Bu kez farklı bir durum var. Daha önceki görüşmelerimizde çok geniş kapsamlı müzakereler yapıyorduk. İşte ittihattı, iltihaktı, alan boşaltmaydı gibi çok ihtiras düzeyi yüksek hedefleri ortaya koyuyorduk. Şimdi bunlar yok. Şimdi yalnızca nokta mutabakatı var.
Nokta dediniz de, Baykal'la ortak noktanız ikinizin de biraz agresif ve geçimsiz olarak tanınmanız. İki agresif ve geçimsiz bir ipte nasıl oynayacak?
Biz Sayın Baykal ile aynı ipte değiliz. Ben SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, CHP'nin Ankara anakent belediye başkan adayıyım. O kadar.
Siz iki lider nokta atışı yaptınız ama partilerinizde o kadar da kabul görmedi yani...
CHP'yi bilmiyorum. Bizim partide bu gelişmelerden rahatsızlık duyan arkadaşlarımız var. Bunu doğru bulmayanların tepkilerini SHP'nin sahiplenilmesi olarak görüyorum. 11 Ekim günü SHP parti meclisi toplantısında SHP'nin seçimlere katılması için karar aldık. Ve seçimlere katılma olgusunun nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin düşüncelerimi parti meclisi üyelerime sundum. CHP ile DSP'nin 22 Temmuz seçimlerine girmeden önce almış oldukları karar siyasi olarak hangi nitelikleri taşıyorsa, 15 Ekim günü benim Deniz Bey ile yapmış olduğum görüşmede almış olduğumuz kararlar da aynı niteliği taşımaktadır.
Seçildiğiniz takdirde Ankara'nın CHP'li mi SHP'li belediye başkanı olacağınız belli değil...
Deniz Bey ile görüşmemizde bu işin öncesini ve sonrasını görüşmediğimizi söyledim. Deniz Bey ile konuşmadığımız bir konuyu sizin aracılığınızla kamuoyu ile konuşmayı doğru bulmuyorum. 12 Ekim günü ben Ankara'da İnşaat Mühendisleri Odası'nda düzenlenen bir toplantıda dedim ki şimdiye kadar size SHP genel başkanı olarak seslendim. Şimdi konuşmamın sonunda Ankaralı Murat Karayalçın olarak sesleniyorum.
Ankaralı Turgut gibi oldu bu. Bir kaset doldurursunuz artık...
Keşke öyle bir yeteneğim olsa. Mesele benim belediye başkan adayı olup olmamam değil, mesele Ankara'nın bu başarısız, beceriksiz yönetimden kurtulması meselesidir. Buna katkıda bulunmam için ben nerede durmak durumundaysam, orada dururum.
Karşımda Gökçek'i görmek isterim
Karşınızda daha evvel iki kez yenildiğiniz Gökçek'in olması şimdi şansınız mıdır, şanssızlığınız mı?
Sayın Gökçek'in AKP'nin adayı olarak gösterilmesini tercih edeceğimi belirtmek isterim.
Turgut Altınok aday olsa sizi daha mı zorlar?
Yeni bir ismin tabii ki şansı daha çok olacaktır. 15 yıldır gerçekten Ankara'da yapılanlar çok ciddi olumsuzlukları ortaya koymuştur. Metro için bunu söylüyorum. Doğalgaz için bunu söylüyorum. Su için bunu söylüyorum. Başka örnekleri de var. Ve buradan hareketle Sayın Gökçek'in AKP'nin adayı olmasının benim için çok iyi olacağını düşünüyorum.
Siz aslında Gökçek'ten intikam alma şansınızı seviyorsunuz...
Yo yo.
İki kez yendi sizi. Rövanş almak istemiyor musunuz?
Yok. Ben yenilmedim. Sayın Gökçek de kazanmadı. Biz Sayın Gökçek'e Ankara Belediyesi'ni armağan ettik. El birliği ile. 94'te ben aday değildim. 94'te armağan ettik. 99'da armağan ettik. 2004'te armağan ettik. Evet, tabii ki Melih Bey kazandı sonuç itibarıyla. Ama kazanmasının nedeni bölünmüşlüktür.
Meclisin girişindeki askerî birliğin duvarında bir yazı yazar: Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz...
Ben mazeret için söylemiyorum. Açıklamada bulunuyorum. Bu nedenle Sayın Gökçek seçimi kazandı. Bu nedenle biz seçimi kaybettik.
Hatice mi önemli netice mi?
Hatice'yi neticeye dönüştürmenin yolunu söylüyorum ben size. Bu nedenle Hatice oldu. Bu nedenle şimdi netice olacak diyorum.
Ama yine bölünme var. Solda birlik yok. DSP sizi destekleyecek mi? ÖDP destekleyecek mi belli değil...
Bir sorun olmayacağını düşünüyorum. Ben bunu ayrıca sol birliktelik olarak da görmüyorum. Ben sağ partilere, hatta AKP'ye oy vermiş hemşehrilerimin oyuna talip olduğumu söylüyorum.
Ankaralı Murat olarak?
Evet. Yani mesele SHP, CHP, DSP, ÖDP meselesi değildir. Ben Ankara için bir birlik inşa etmeye çalışıyorum. Bunun için bu seçimde çok farklı bir sonuç elde edilebileceğini biliyorum.
Yüzde kaç oy alırsınız?
Şu aşamada son derece yanlış olur bir tahminde bulunmak.
(Nuriye Akman)