Devekuşu gibi kafamızı kuma sokarak kimseye ne bir şey anlatabiliriz, ne de anlayabiliriz. Her şeye kendi dar ideolojik çerçevesiyle bakan anlayışlar bir yere hâkim olduğu zaman, oradan aklıselim uçup gider ve karmaşa ortamı meydana gelir.
Son günlerde Türkiyede, Güneydoğudaki olaylar nedeniyle, karma eğitim tartışılmaya başlandı. Bu, hayra alamet bir durumdur. Ne var ki, korkarak, yanlış anlaşılırım kaygısıyla konu ile ilgili olarak cılız sesler çıkmaktadır. Türkiye bu konuyu yakın zamanlarda bir çözüme kavuşturamazsa, ileride başına büyük belalar açacaktır.
Seksene kadar zaten Türkiyede kız ve erkeklerin ayrı ayrı okudukları okullar vardı. Her şeyi alt üst eden ihtilal, insan fıtratına uygun olan bu uygulamaya da son vererek, tüm okulları karma eğitime soktu. Güya gençleri ideolojilerden uzaklaştırarak sev genç yapmak istemişlerdi. İnsan nefsinin derinliklerini bilmeyenler veya böyle bir şeyden haberleri olmayanların yönetici konumuna geldiği toplumlar, uzun zaman içerisinde kaosa sürüklenirler.
Bugün TV ve internetin derin dünyasıyla, sadece Türkiye değil, tüm dünya bir cinsellik patlaması yaşamaktadır. Eğer ülkeler bunun önüne gerçek reçetelerle çıkmaz veya çıkamazlarsa, sonucu tahmin edilemeyen belalarla karşı karşıya kalacaktır insanlık. Artık ateşle barut yan yana değil sarmaş dolaş olmuştur ve ülkemizle dünyadaki bir çok olayın altında bu cinsel sapmalar yatmaktadır. Daha çok bavul cinayetleri yaşarız, Allah korusun.
Karma liselerde, cinselliklerinin zirvesini yaşayan gençleri, tahrik edici giysilerle bir arada bulundurmak ve buna eğitim demek neyin nesidir, Allah aşkına? Görmüyor musunuz, Arka Sıradakiler dizisindeki mini etekli kızların halini? Aslında bu dizi, liselerdeki bir gerçeğin dışa vurumudur. Yoksa, o kızların karşısında oturan erkeklerin melek olduğunu mu düşünüyorsunuz? Veya buna çağdaşlık mı diyorsunuz? Eğer bunun adı çağdaşlık ise, çocuklarını böyle çağdaş okullarda okutmayan, okutmaktan kaçınan nice insanımızı, bir eğitimci olarak, saygıyla karşılıyorum! Eğitim, sonsuzluğunu sele vermek değil, insan olma sanatıdır. İnsan olmak için de, belli kuralları gözetmek gerekir.
Erginlik çağındaki gençleri, bazı konularda zaptü rapt altına almadan özgür bırakmak ve sonra da olup bitenlere bilimsel tafralarla yaklaşmak, insanı anlamayanların şovundan başka bir şey değildir. Oysa insanlık şovla yönetilmez.
Test sürüşü yapılmadan araba alınmaz. Evlenmeden önce cinselliği yaşamamak, denemeden kıyafet almaya benzer. Bu sözler, Batı gençliğinin ve onun yolundan giden gençlerimizin adeta parolası gibidir. Her şeye maddi gözle bakmak, ötesi olmayan dünyaların insanlığa sunduğu korkunç zehirdir. Ama biz bu zehirden almak istemiyoruz ve çocuklarımızın da zehirlenmesinden büyük bir endişe duyuyoruz. Birkaç çağdaş kafalının dayatması olan karma eğitimden bir an evvel vazgeçilmesi de bu milletin en büyük dileğidir. Millete bir sorulsun bakalım, referandum yapılsın gerekiyorsa, sonuç ne çıkacaktır?
Hayır! Dinimiz zinayı yasaklar; ona giden yolları da kapatır. Bu milletin çocuklarının tertemiz zihin ve ruh dünyaları, düzeysel birliktelikler, flörtler, çıkmalar
ve daha bilmem neler ve nelerle iğdiş edilemez ve bütün bunlara da göz yumulamaz.
Hiçbir dini endişesi olmayan ( Zaten bu endişeyi vermek adeta suç. ), hayatı sadece cinsellik olarak gören gençlerin arasına insanımız çocuğunu katmaktan korkuyor. (Bunu uzun yıllar gözlemlemiş birisi olarak söylüyorum.) Fakat çocuğunu okutmak da istiyor. Ne yapsın?
Türkiyede bu halkın çoğunluğunun devletten istediği bir şey vardır: Çocuklarını, inandıkları gibi yetiştirmek. Bu da her vatandaşın, vatandaşlık hakkı olsa gerek. Devlet, birey olarak benim dinimi seçemez. Dinimi öğrenmem ve yaşamam için bana mekân ve zaman ayırmak zorundadır. Bunu yapmazsa, halkıyla devlet arasında çözülemeyen problemler doğar ve bundan yalnızca düşmanlar sevinir.
Evet, devlet karma eğitimden vazgeçmelidir. Eskiden olduğu gibi kız ve erkek okulları açılmalıdır. Bu konunun eğitim açısından faydası da bir çok bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur. Batıdaki uygulamalar da bu yöndedir. Bunun çağdaşlıkla da uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Çocuklarımız daha fazla zarar görmeden bir an evvel bu uygulamaya alternatif çözümler geliştirilmeli, hükümet konuya acilen el atmalıdır.
Aile kurmadan heyecanını kaybetmiş gençler, evlendikten kısa bir süre sonra boşanıyorlar. Sır kalmadı gençlerde, sır! Sırrını kaybedenin kıyameti kopmuştur.
Manevi değerlerle donanmamış, ekonomik sıkıntı içinde, köyden kente göç olgusunun şiddetle yaşandığı büyük şehirlerde, TV ve internet vurgunu yemiş gençlerin dünyalarında kıyametler kopmaktadır ve bizler bu kıyametin farkında değilsek, eyvah!
Hükümet artık bu sorunu çözmelidir. Bunu yaparken de, sesi çok çıkanları değil, sessiz çığlıkları dikkate almalıdır.