Milli devletler, dünyanın tek merkezin kontrolüne geçmesi tehlikesi karşısında en önemli ve stratejik bir engeldir. Bundan dolayıdır ki, insanlığı toptan köleleştirmenin peşinde olan sapkın emellerin sahipleri bütün güçleriyle milli devletlere karşı imha planlarını uygulama alanına sürmüş bulunuyorlar.
Dünyanın birçok stratejik bölgesinde söz konusu saldırılar değişik gerekçelerle sürdürülmektedir. Milli devletlere karşı kurgulanan saldırı planların da dış saldırılardan daha çok iç ihanetler kullanılmakta ve özellikle hedef alınan ülkelerin mukadderatlarını ellerinde tutan iktidarlar ele geçirilerek çeşitli sosyal, siyası ve iktisadı operasyonlar yapılmaktadır.
Bizim üzerinde hayat sürmekte olduğumuz coğrafya dünyanın ekseni ve merkezi durumunda olan bir coğrafyadır. Anadolu coğrafyasının tapusu Türklerin eline geçtiği günden sonra Anadolu coğrafyası jeopolitik değer bakımından daha başka bir derinlik kazanmış ve tek başlı dünya ütopyası peşinde olan odakların ilk hedefleri arasında yer almıştır.
Bugün dünyanın her hangi bir yerinde gizli ve sinsi bir hesap yapılıyorsa, o hesabin ilk maddesi Türk dünyası ile alakalıdır. Kürsel odakların hedefinde yalnız Anadolu coğrafyası yoktur. Anadolu coğrafyası ana hedef olmak üzere bütün Türk dünyası ve İslam coğrafyası da gizli hesap ve saldırıların hedef tahtası durumundadır.
Son on yıl içerisinde, özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan yanlış ve batı güdümlü politikalar sebebiyle bahse konu Türk ve İslam dünyası ciddi manalarda jeopolitik kaymalar yaşamış ve asırların birikimi olan psikolojik ve jeopolitik kazanımlar çok ucuzuna heder edilmişlerdir. Batı dünyasının İslam in hamisi olarak gördüğü Türk milleti İslam dünyasının ağabeylik konumundan bir hayli uzaklaştırılmış ve Ortadoğu coğrafyası İsrail merkezli bir güç odağının siyası, sosyal, iktisadi ve psikolojik istilasına terk edilmiştir.
Görünürde ki politikaları ve siyası söylemleri Batı ve İsrail karşıtı gibi görünen AKP iktidarının her icraatı maalesef düşman ilan edilen güç odaklarının çıkarlarına hizmet etmiş ve etmektedir. Özellikle Irak ve Suriye politikalarımızda ki anlaşılmaz yaklaşımlar ülkemizi bölgemizde yalnızlığa mahkum etmiş durumdadır. Bölge ülkelerinin bir çoğu zaten batının güdümünde ki iktidarların kontrolünde olduğundan dolayı bölgemiz bir nevi batının istilasına uğramış bir manzara arz ederken, Türkiye kalesinin de düşmesiyle bölgemiz tamamen batının oyun alanı haline gelmiştir.
Küresel odakların saldırı planlarının en can alıcı önceliği milli orduları imha etmek ve ikinci aşamada da zenginlik kaynaklarını bir şekilde ele geçirerek bölge halklarını kendi topraklarında batı Emperyalizmine hizmetkârlık etme durumuna razı etmektir. Teslimiyetçi ve sözde İslamcı iktidarlar sayesinde bu plan rahatlıkla uygulama alanı bulmuş ve bölgemiz bugün resmen fiili bir işgalle karşı karşıyadır.
Amerika’nın yeşil kuşak projesi on yıl öncesine göre bir hayli ivme kazanmış, çöpe atılması gereken iktidarlar çöpe atılarak yeni işbirlikçi kadrolar çeşitli siyası ve seçim oyunlarıyla iktidarlara taşınarak, en can alıcı alanlarda tehlikeli boyutlarda tahribatlar yapılmıştır.
Anadolu coğrafyası, Asya ile Avrupa arasında bir köprü olma özelliğini ciddi manada kaybetmiş, sıcak karnımız olan Balkanlar ve Hazar havzası tamamen batılıların at oynattıkları bir alan haline gelirken güneyimizde yer alan İslam coğrafyası da tamamen kaybedilmiştir. Önümüzde ki süreçte yeni planların devreye sokulacağını tahmin edebilmek için bugün olup bitenlere bakmamız durumunda bizlere yetecek ipuçlarını verecektir.
Özellikle son zamanlarda mezhepler arası sürtüşmelerin gündeme taşınmış olması, Arap baharı adı altında kotarılmak istenen operasyonların hedefinde bölgeyi yeniden dizayn etme, bölge halkları arasında ki parçalanmışlığı daha da ileri safhalara taşıyarak potansiyel güç olabilecek bölge dinamiklerini tahrip etmek vardır.
Bölgenin en güçlü milli ordusu olan Türk ordusuna ciddi yaralar verilmiş, bölge insanlarının zihinleri tehlikeli manada kuşatılmış, bölge halklarının en önemli ortak paydalarından birisi olan yüce dinimizin içi boşaltılarak adeta cihat ruhu yok edilmiş yapay bir İslami anlayış peyda edilmiş durumdadır.
Bütün bu stratejik kaymalar yaşanırken, bizim jeopolitik avantajlarımız telafisi asırların gayretini gerektirecek yaralar almıştır. Bütün bu operasyonların önünü açan, zemin hazırlayan AKP iktidarının batı güdümlü ve teslimiyetçi siyaset anlayışıdır. AKP iktidarı yalnız bizim toplumumuzu değil, bütün bölge halklarının arasında ki tarihi bağların çözülmesine de sebep olmuştur.
Geleceğin tarihçileri ve sosyal bilimcileri bölgenin nasıl kaybedildiğini yazarlarken AKP iktidarının bugünkü uygulamalarını geniş anlamda konu edineceklerini şimdiden görür gibiyim. Bu vesile ile de bazılarının tarihin karanlık ve utanç sayfalarına adlarını yazdıracaklarını da şimdiden tarihe not olarak düşüyorum.