Kendimizi kimlere emanet etmişiz...

Hızır TONYALI

Türkiye’nin geldiği noktada yıllarca kimlerin eline emanet edildiği, tüm çıplaklığıyla bir bir yaşanarak ortaya çıkmaya başladı.

Siyasetçisinden bürokratına, askerinden hukukçusuna kadar, çok çok gerisinde kaldığı halkı, koyun sürüsü zannetmiş nice zevatın zavallı hallerini gördükçe insan kendi kendine sormadan edemiyor: Bu gemi şimdiye kadar nasıl batmamış?

Tutarsız, hayatı kendi çerçevesi dışında düşünemeyen, ülkedeki 70 milyonu sadece kendi binasındaki ve çevresindeki insanlar kadar zanneden bürokratlar bir yana, dedesinden vasiyetli seçmenin garanti oylarını cebinde sayan siyasetçiler öbür yana…

Bu ülkenin kaymağına yumulmuş herifler, senelerce gariban milletin dişinden tırnağından artırdığı emeğini, umudunu, hayalini ve sonunda iradesini, yediler de yediler.
Ne gariptir ki bir türlü de bitiremediler.

Kendini bir tarafa bırakıp çoluk çocuğuna mutlu bir gelecek hazırlama fedakârlığındaki mümtaz insanlardan oluşan Türkiye Cumhuriyeti, kralın çıplak olduğuna bugün yaşayarak tanıklık etmektedir.

Evet, dün kralın çıplak olduğunu söyleyen çocuğa gülenler bugün kendi çıplaklıklarını örtemez duruma geldiler.

Halka küfreden, onu yok sayan ve bunu da halk adına yaptığını söyleyen zihniyet bugün anadan üryan bir şekilde toplumun tam ortasına düşmüştür.
Parmaklar onları işaret ediyor şimdi.

Yıllarıca bu ülkenin güvenliği kendilerine teslim edilenlerin, mafyacılık, çetecilik işlerinden tüm ülkede kaos çıkartmaya kadar uzanan yapılanmalarını hayretle takip ediyoruz.

Hiç kimsenin endişe etmekten geri duyamayacağı kadar karanlık yapılanmaların odağındaki isimler dudak uçuklatıyor.

Devlete itaati inancının bir parçası gören Türk toplumunun bugün ortaya çıkan manzara karşısındaki ruh halini tasvir etmek mümkün müdür?

Sabah kahvehaneye gidip, akşama kâğıt oynayan, öğle arasını ekmek içi tavuk ile geçiren ve akşam da televizyon karşısında kurulup ‘ele ole tele vole’ programlarıyla sabahlayan bir toplum projesi gerçekleştirmek amacındaki bu derin ama çukur yapılanmaların ülkeyi getirdiği nokta, artık şaşkınlıklarımıza yenilerini ekletecek boyutlardadır.

Ne hazindir ki bu tele vole kültürü ile başımıza ulema kesilen proje artıkları da hala ‘bildiğim bildik, çaldığım düdük’ misali girdikleri moddan çıkamıyorlar.

Şükür ki bunca badireye rağmen aklı başında insanların sayısı bu ülkede hala çoğunlukta.

Tüm yaşananlara rağmen bugün umutla başımızı kaldırabiliyorsak, bu da geçmişimizin asaletinden kaynaklanıyor.

Bu ülkenin mümtaz insanlarını sürülecek koyun sananlara 3 satırlık bir hatırlatma yapmak isterim;

Bu topluma soysuzluk, dinsizlik gömleğini giydiremezsiniz beyler.

Dere bir gün yatağına döner.

Hem de silip süpürerek!