Allah Allah… Bu da nedir, nereden çıktı… Böyle bir virüs olur mu diyeceksiniz ama anlatayım…
Bu, dünya gündemini meşgul eden korona virüsünden daha tehlikeli ve kitlelere çok daha çabuk bulaşan, hala varlığını sürdüren eski bir virüstür…
Bu virüs, biyolojik ama kültürel laboratuvarlarda üretilen, beynin bazı fonksiyonlarını etkisiz hale getiren, mikroskop ile görünmeyecek kadar ince, siyasi ve sosyal yapıyı değiştirebilecek kadar etkin, kıyafet değiştirmede de çok yetenekli bir virüstür…
Bir kez bulaştığında insanları öyle şekle sokar ki, terazinin kendini tartamaması gibi akılları da kendi hastalığını anlamaz duruma getirir…
Bulaştığı insanı öz benliğinden uzaklaştırdıkça, düşmanların etki ajanları durumuna getirir…
Düşüncelerini şekilden şekle sokar, hiçbir değere tutunmaz hale getirir. Bu haliyle de kendine âşık, narsis bir karaktere dönüştürür…
Öyle korona gibi hedefinde sadece akciğerlere yapışarak nefesini kesmek gibi bir derdi de yok…
Elinden gelse insanı çok yaşatır ki yaşattığı insanla birlikte kendi de yaşasın...
Koronanın akciğeri hedeflemesi gibi bunun hedefinde sadece ciğer de yok…
Truva atı [1]gibi bir kez insanın zihnine sızdığında, hemen kişinin imanına yönelir…
Septik[2] karakterle zihni kodlar, kurbanının inancını ve kültürel değerlerini bozar…
Kökten değişimi gerçekleştirdikçe şeytanın kölesi yapar…
Köle zihniyetin kölelerini organize ettikçe de imkân merkezlerine yerleştirip cazip kılar…
Kurbanlarını besleyip palazlanmasını sağlar…
Kendine muhtaç ettiklerini yaşlandıkça sıradanlaştırır, geleceğe kötü tecrübe taşıyan ataya dönüştürür…
Dayatılmış alışkanlıkların efendisi, ruhuna düşman olmanın şerefsizine dönüştürür…
İçinde bulunduğu toplumun değerlerine kadeh kaldıran, dili bozuk… Fikir üretmeyen… Akıl yürütmeyen… Sorgulamadan alkışlayan… Duygusal iklimin rüzgârında savrulan… Düşünceleri laçkalaşmış… Ruhundan uzak… İnançsız… Yanılsamanın[3] sözleriyle mest olan, hakikate kulak asmayan ama bir birilerinin alkışları ile coşan tiplere dönüştürür…
Daha sayamadığımız çok etkileri de var…
Dayatılan değerleri alkışlamak için kendi değerleriyle kavga ettiren… Zımparalanmış geleneğin pası ile zehirlendikçe kendi kirine hayranlık duyan… Özgünlüğünü kaybettikçe pohpohlanan tiplere de dönüştürür…
Uydurma enformasyonla inancı dalgalandırılanlar… Ayıt etme erdemi olmayanlar… Korkaklığı kahramanlık sayanlar… Değersizleştikçe deizmin kucağında sırıtan bebeğe dönen tipler de var…
Dikkat edin…
Çok çeşitli karakteri ile bu virüsü tanımak da, tanımlamak da; virüse yakalananları ayırt etmek de, karşısında mücadele etmek de zordur… Lakin ayırt etme erdeminden bir maskeniz varsa korkmayın... [4]
İşte o zaman korunabilirsiniz… Niyetini anlar, tanımlayabilirsiniz… Ne yapacağını bilir ayırt edebilirsiniz…
Ayır etme erdemiyle zihinsel oyunlarına kanmazsanız… Sinsice yalancılık yaptığını, İnsanlara korku saldığını, inananların arasını bozmaya çalıştığını anlarsınız…
DİKKAT EDİN… Yaptıklarını iyilik yapıyorum diye ikna etmeye çalışıyorsa, Allah’ın adını kullanarak saptırmaya çalışıyorsa, yalan vaatlerde bulunuyorsa; kuruntulara ve kuşkulara düşürmeye, kibirlenmeye, fakirlik korkusu vermeye çalışıyorsa ona dur deyin… Gösteriş için ibadet etmeye teşvik ediyorsa, duygularını belirsiz rüzgârla dolduruyorsa ve gereksiz detaylara daldırıyorsa karşısına dikilin; BEN VARRIM DEYİN…
[5]Bu virüsün bulaştığı kişilerin EGO’ları[6] şiştikçe şişiyorsa tefessühe[7] düşmüşlerdir…
Kendileri kokonaya köle olduklarını anlamazlar… Ona tapar gibi hizmet eder, zincirsiz köle olduklarını bilemezler...
Kendilerini akıllı sanır ama akıl enerjileri farklı çalıştığını bilmezler…
Hamasi duyguların protest karakteriyle bilinçleri düştükçe bir birini iter yatay çalışır…
Hamasetin inadıyla başlarını kaldıramaz, göğe bakamazlar. Düşük algıları ile göksel iletişimleri olmaz…
Önyargı duvarlarını tavana örer, yukarısı ile bağ kuramazlar…
Zihinsel tekâmülleri kendi ördükleri tavana takılır…
Objektif olamayan, yatay akıllarının tepkisel karakteriyle her şeyden yakınırlar…
Takıldıkları yeri zirve sanır, algı seviyelerinin üstünde daha üst bir bilmenin olabileceğine inanmazlar…
Hakikati yok sayar, kendi bilinç seviyelerini zirve bilir, kendi zirvelerinde zırvalamanın bilgesi(!)kesilirler…
Müsademe-i efkârdan baria-i hakikati[8] aramaz, sağlı sollu birbirini iten aklın filozofu kesilirler…
Düşük aklın gölgesine düşer, yarasa gibi aydınlığa küfrederler…
An be an değişen gölgenin yanılsamasını bilgelik sanır, bilgeleri cahil görürler…
Bilgi sahibi olmadan bilgece(!) bilgeliğe söverler…
Egoistliklerini diğerkâmlık[9] bilir; kendi bilinç durumlarıyla ölçüyü kaçırırlar…
Virüsü kaptıklarında bulaşıcı özellikleriyle öyle karakter gösterirler ki Hak getire…
Cehaletlerini bulaştırmadıkları makam olmaz…
Hazır alıcıları çok olur müşterisiz kalmazlar…
Duygusal iklimin hüznüyle neşe paketledikleri halde organizatif yapılarıyla kin pazarlarlar…
Demir demiri, bakır bakırı çekmesi gibi bir birilerini kolayca bulur, çok çabuk bir araya gelir anında organize olurlar…
Ne değerlere tutunur ne de yüksek değerlere tutunanlara fırsat verirler…
Utanma duyguları zayıf, hayâ duyguları sakattır…
Zihin tanımadığını göz görmüyor ya… Erdemlere şaşı, sıradanlığa müsamahayla bakarlar…
Yanılsamanın yatağında baldırı çıplak uyuyanları sağlam… Edebiyle hareket edenleri hasta görürler…
Şeytanlığa kapı açanları kahraman... Allah’ın ipine sarılanları hain görürler…
Erdemin yolunu kesen haklı… İblise engel olanı haksız görürler…
Yanılsamanın sahte hümanistlerini sağlam… Değerlere tutunanları sakat görürler…
Dönem alametlerini göstermeye başladı…
Kokona zihniyetinden arınmak da elimizde, teslim olmak da…
Uygarlığı ayağa kaldırmak da elimizde batırmak da…
Birey olarak karar vermenin zamanı geldi…
Hazır olsak da olmasak da… Anlasak da anlamasak da yeni zaman, karakterini göstermeye başladı…
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
Deccal, ‘bilimin diliyle’ ‘Tanrılığını’ dayatmaya başladı…
Lakin ters dönen kast da düzelmeye başladı…
Yanılsama, yapay zekâya okutmayı düşündüğü marşın güftesini hazırlasa da… Liyakat kendini göstermeye başladı…
İsrafil; sur ’dan önce savaş borusunu çalmaya… Zaman karakterine uygun kahramanları göstermeye başladı…
Ne demiş üstat? [10]“İnsanın dirilişi İslam’ın dirilişini… İslam’ın dirilişi insanlığın dirilişini getirebilir”…
İnsanlar hizmet edecekleri aklı, duracakları safı belirlemeli… Sonra demedi demeyin…
[1] Truva atı: İlk örneği binlerce yıl önce Truva’da tahta at içine saklanan düşmanların hile örneği… Düşmanın içine sızdırılan casus anlamında söylenmiş.
[2] Septik; Felsefede şüpheci yaklaşımdır.
[3] Yanılsama; Hakikatin karşıtı, gölge ya da doğu kültüründeki maya denen şeytanın bir başka adı…
[4] Ayırt etme erdemi: İyiyi kötüden, Hakk’ı batıldan ayırabilmek. Kur’an’ın adlarından biri olan Furkan…
Bu karakterlerin çoğu ayetlerle sabittir…
[5] Ayetler ve numaraları; İbrahim Süresi 22-Ali İmran 175-İsra 53-Maide 91-Araf 20,21-Fatır 5i6-Nisa 119-Bakara 268-Sad 74,75-Nisa 38-İsra 64-Müntehine 1,3-Bakara 67,71.
[6] EGO: Nefs ya da alt benlik…
[7] Tefessüh; kişinin toplum için niteliklerini kaybetmesi. Bozulma, çürüme, kokuşma.
[8] Müsademe-i efkârdan baria-i hakikat doğar; zıtlıkların çatışması ile orta yol bulup hakikate ulaşmak…
[9] Diğerkâm: Bencil olmayan… Bütünsel düşünen ya da başkasını da gözeten duygu ve düşünce…
[10] Bu söz; Sezai Karakoç üstadın bir sohbetinde söylediği sözdür.