“ Güzel köpeğim, sevimli köpeğim, gel yanıma yaklaş, kentin en iyi esansçısından aldığım şu güzel kokuyu kokla.”
Köpek, kuyruğunu sallayarak yaklaşıyor ve ıslak burnunu merakla ağzı açık şişenin üstüne koyuyor; sonra dehşetle geriye sıçrayıp, sitem edercesine havlıyor bana.
Ah sefil köpek, önüne bir çıkın dışkı koysaydım zevkle koklar, belki de yalayıp yutardın. Yazık ki sen de, bu hazin hayatımın hazin yoldaşı olan sen de, tıpkı kalabalıklara benziyorsun, önlerine güzel kokular korsan öfkelenir, kızarlar; özenle seçilmiş çöplük isterler.” (Baudelaire)
İnce düşünceler, derin anlamlar, çaplı kavrayışlar kıymetli şeylerdir, onları kalabalıkların arasında bulabilmek imkânsızdır. Hiçbir hakikat çoğunluğun üzerine inmemiştir; o, inzivada beynindeki kelimeleri düşünce anaforunda buharlaştıran insanlara, gecenin karanlığında bir nur gibi parlamıştır. Dünyanın varlık yasası budur ve bu yasa kıyamete kadar da devam edecektir.
Esans, köpeğin fizyolojik yapısına ters bir kokudur; köpeğin ondan nefret etmesi anormal bir durum değildir. Ne var ki insan, esans kokusundan iğrenirse, onun beyninde bir algı kaymasından söz edilebilir.
Kötülüklere odaklanmış bir beynin arızası söz konusudur. Böyle bir beyni, fizyolojisi insana benzeyen biri taşıyabilir, ama onun insan olması artık pek mümkün değildir.
Son günlerde özellikle çocuk ve kadın cinayetleri, tecavüzlerden sıkça söz edilir oldu. “ Bu kadar da mı?” dedirtecek tarzdaki bu kötü eğilimler, elbette bir sapmanın getirdiği belalardır. Hududu aşanların bugün uysal durması bizi aldatmamalı, “uygun” bir zamanda dışkıya doğru koşmaları kaçınılmazdır.
İnsan, insan kaldığı müddetçe ondan korkulmamalı, insanlığını kaybettiğinde de onun fiziğine aldanmamalıdır; çünkü insan, insanlığını kaybedince hayvandan da aşağı derekelere düşer. Bu da varlık yasasının bir başka boyutudur.
Beşeri yasalar bir yere kadar suçları önleyebilir, ama varlık yasasıyla bağdaşmayan beşeri yasalar, uzun zaman sonra felakete yol açabilir. Siz insanları, kendi varlık değerleri doğrultusunda eğitmeden, onların önüne, nefislerini okşayacak objeler koyarsanız, işte o zaman toplumdaki patlama herkesi sarar; “neler oluyor?” sorusu kulakları iğneler.
Rahatsızız, huzursuzuz; birey ve toplum olarak, insanlık olarak bir şeylerin hep eksik kaldığının farkındayız; ama o “bir şey”in ne olduğunda mutabık değiliz. Kutuptaki insan da sever, çöldeki de. Her ikisi de ayrılık acısı duyar, bunun için kelimelerini kâğıda döker. Yani insan ortak paydamız aynıdır, paylarımız sayısız olsa da. Bu, aslında en doğal olan bir durumdur.
Payların farklılığı insanlık için bir zenginliktir de, payda ortak değilse, işlem devam etmez.
İnsanlık ortak paydası nedir?
İnsanlık ortak paydası, insanı Yaratan’ın koyduğu kurallardır. Sevgidir, acıdır, korkudur, hüzündür, sevinmektir; beğenmek, beğenilmektir… Bütün bunlar kıvamında yaşanırsa sorun yok; ama uçlara saparsa işte o zaman insan yönünü dışkıya doğru çevirir ve iğrençleşir.
Bunun adı sapmadır. Sapkınlığı yasalarla bastırabilirsiniz, ama kökünden kazıyamazsınız. Onu kökünden kazıyacak olan fıtri eğitimdir. Fıtratın adının okunmadığı bir dünya eğitim literatüründe insan eğitiminden söz etmek, çölde kardan adam yapmaktan daha komik bir durumdur.
İnsanın, çok iyi bir matematik ve bilgisayar öğretimini aldıktan sonra, hesapları tahriş ederek soygunculuk yapmaması için önündeki engel nedir?
Üniversiteleri bitiren biri, nefsinin azgın halinde, beşeri korkulardan da sıyrıldığında, onu azgın boğadan farklı kılacak olan hangi güçtür? Yoksa dünyayı kana bulayanlar çobanlar mıdır?
Sayısızca sorular sıralayabilirsiniz ve hiçbirine de beşeri ortamda olumlu cevap verme gücünüz yoktur, kendimizi kandırmayalım. Nefsini ilahi nefesle terbiye etmemiş olanlar, şeytanla kucak kucağa yaşarlar. Zihin dünyaları şeytanın işgaline uğramışların uyduruk yasalarıyla dünya idare ediliyorsa!.. Geçtik bunu, böyle oluşumlardan Müslüman zihinler bir medet bekliyorlarsa, işte kıyamet o zamandır.
Çöplükteki yığınlar bizi kandırmasın, evimizdeki helal ekmeğimizin çok büyük bir nimet olduğunu da unutmayalım. O zaman güzel kokulardan rahatsız olmayız.