Ne çok Saliha var bu ülkede? Kıyıda köşede kalmış gibi gözüküyor, ama yurt sathını tutmuşlar. Pınar gibi sessiz akıyorlar; bunun için de diriltici soluklara sahipler. Sessiz ve fakat derinden akarak, coğrafyayı vatan haline getiriyorlar.
Birkaç gönül dostuyla küçük bir seyahat için yola çıktık. Bu yaz mevsiminin benim için bereketli geçtiğini söyleyebilirim. Rizeden Trabzona; oradan da Gümüşhaneye doğru tırmanıyoruz.. Yeşil vadiler, dik yamaçlar size bambaşka duygular ilham ediyor. Maçkada Sümela Manastırına sapmadan Zigana Geçidi istikametinde ilerliyoruz. Ziganaya kadar tırmandıktan sonra, keskin virajları takıbederek Gümüşhaneye iniyoruz.
Gümüşhanede hiç durmadan, Ardıç Köyündeki bir dostumuzu ziyaret amacıyla arabamızın direksiyonunu o tarafa doğru kırıyoruz. Ardıç Köyüne giderken, birkaç köyden biri olan Ballıca Köyünden de geçeceğiz.
Tam köyün ortasından geçerken, elindeki Kuran-ı Kerimi iki elleriyle kavrayarak göğsüne basmış on, on bir yaşlarında bir kız çocuğuyla karşılaşıyoruz. Arabayı durduruyor ve minik kıza selam veriyorum. Bizden ürküyor ve ani bir refleksle elindeki Kuranı göğsünde gizlemeye çalışıyor.
Kızım, bakar mısın? diyorum, ama ne yapacağını şaşırmış durumda, sağa sola bakınıyor. Bu kadar güzel ve masum bir yüzü üzmemek için,
Yavrum, Kuran mı okuyorsun? Aferin. gibi sözler söyleyerek onu bize inandırmaya çalışıyorum.
Bize güveniyor ve duruyor. Aman Allahım, bu ne güzel yüz? Mavi gözlerinin derinliğinde sanki umudun bayrağı açmış. Yine iki elleriyle Kuranı kavrıyor. Arabamızın kapısına kadar geliyor ve mahcup ve sevecen bir yüzle bize bakıyor.
Adın ne senin, kızım?
Saliha. diyor.
Saliha kızım, Kuran okuyorsun, öyle mi?
Evet, Kuran okuyorum. Bunu söylerken ışık saçan yüzünü Kurana sürüyor.
Kuranı çok mu seviyorsun?
Evet! Çünkü bu benim Kitabım. Allahımın bana gönderdiği mektup.
Bunları söylerken o kadar inandırıcı ve kararlı ki, gözlerimiz yaşarıyor.
Saliha kızım, sana hediye versek kabul eder misin?
Bilmem, annem kızabilir
Annene de selamımızı söyle, senin gibi bir kız yetiştirdiği için Allah ondan da razı olsun.
Hediyelerimizi ona verirken sevincini görecektiniz. O güzel yüzü, gülücüklerin adeta vatanı olmuş gibiydi.
Bu vatanı ve bu vatan çocuklarını tanıyalım. Nice Salihaların göğsünde Kuran dillenmektedir. Sevginin, umudun, barışın, sonsuzluğun
kitabı olan Kuran bilinmeden, tanınmadan bu vatan çocuklarını yönetmeye kalkışanlar, sonunda hep hüsrana uğramışlardır. Bir zamanlar okunuşunu bile yasaklayanları, bugün sağduyuyla değerlendirdiğimizde, onların insanlık ve gelecek adına uzak görüşlü olmadıklarını görürüz. Neden mi? Hangi kutsal inanç, yeryüzünden tamamen silinebilmiş ki? Veya insanların inançları ve kutsallarıyla savaşarak bir medeniyet kurulabilmiş midir?
Saliha, geleceğin barış elçisidir. Saliha, önü tıkanan Türkiyenin sonsuza açılan kapısıdır. Saliha, dejenere olmuş, aile bağları kopmuş, modernizmin kucağında can çekişen gençlerin, özellikle genç kızların, modeli olacaktır, olmalıdır. Çünkü Saliha, göğsünde Kuranla geleceğe yürümektedir. Hangi gelecek, Kuransız aydınlanabilir ki?
Türkiyeyi germek isteyenlere fırsat vermeden Salihalara sahip çıkılmalıdır. Onların umutlarını kırmak demek, asırlarca İslam kavramlarıyla yoğrulup vatan haline gelen ülkemizin dokusunu tanımamak demektir.
Saliha Kızım! Senin masum ve sevgi dolu duruşun, öyle inanıyorum ki, geleceğimize ışık olacaktır. Bu millet, Kuran ortak paydasıyla, yüzyıllarca dünyanın yöneticiliğini yaptı. Sen kızım, kıyamete kadar bu vatanın mayasını yoğuracaksın.
Saliha kızım! Seni, yaşayan Kuran olarak karşımıza çıkaran Allaha şükrediyorum