“(Çağdaş kâfirler/ şımarık takım dediler ki:
Biz dünyada ekonomik ve sosyal açıdan daha ilerdeyiz. Daha konforluyuz. Servet ve nüfus bakımından daha öndeyiz.
(Yani dünya bizim!)
Bu da doğru yolda olanın bizler olduğumuzun ispatıdır. (Madem dünyada bu kadar nimete nail olduk) ahirette de azaba uğratılacak değiliz!”
(Sebe: 34/35)(Mahmut Kısa Meali)
Sahip oldukları nimetlerin “imtihan için değil de hak ettikleri için” kendilerine verildiği zannına kapılanlar daha baştan yanlış bir yola girmiş demektir.
Küfür mantığı sahibini bir başka yanlış hükme zorluyor.
“Madem dünya bizim elbette ahiret de bizim olacak!”
“De ki: Benim Rabbim rızkı (imtihan etmek amacıyla) dilediğine bol verir. Bu onun takdiridir. Fakat insanların çoğu bu gerçeği anlayamıyor.”(Sebe: 34/36)
Kendisine bunca nimet ve konforu hak ettiği için peşinen verildiği zannına kapılıyor.
Sınava girmeden kazanılmış bir Cennet!
“(Şu hakikati unutmayın!)
Sizi bizim katımızda kıymetli/üstün/ayrıcalıklı kılacak olan mallarınız ve evlatlarınızın çokluğu değildir.
Ancak ve ancak,
Kim gereği gibi iman eder ve bu imana uygun Salih ameller işlerse (kıymetli olan o olacaktır…)”(Sebe: 34/36)
Sahip olduğu nimetlerin gerçek sahibini bilen,
Anlayan,
Tanıyan,
İdrak eden ve
Bu nimetleri “Rabbin rızasını kazandıracak ibadetlere dönüştürenler” kazanacak…
İşte Kurban ibadeti bu manada “kurbiyettir.”
“Allah rızasına yaklaşmaktır.”
Allah rızasına erişmek için,
“Kurbanlık vasfını taşıyan bir hayvanı,
Kurban bayram günlerinde,
Kurban ibadeti kurallarına uygun bir şekilde,
Allah adını anarak, O’nun adına kurban etmek/kanını akıtmaktır.”
Evladına bedel olarak…
Hz. Peygamber (sav):
“Âdemoğlu Kurban bayram günlerinde Kurban kesmekten Allah’a daha sevimli gelen bir amel işleyemez…”(Tirmizi, Edahi, 1)