Sevgili Okurlarım
Son dönemlerde moda oldu.
“Kürt “açılımı” Ermeni “açılımı ve “Alevi “ açılımı ve şimdi de ‘Laz’ açılımı.
Herkes bir açılımının peşinde.
İstekler sıralanıyor, açık oturumlar düzenleniyor.
Her kafadan sesler çıkıyor.
Herkes, her konuda uzman kesiliyor.
Kütçe, Alevi kanallar kuruluyor,
Lazca kursları açılıyor…
İşin kötüsü, bunların hepsini ‘İnsan Hakları’ şemsiyesi altında bizi bölmeye çalışan AB ile sözde dostumuz ABD yaptırıyor.
Allah aşkına, bizden bunu isteyen Avrupa, kendi ülkelerinde; Türkçe yayın yapan televizyon kuruyor mu?
“Türkler Türkçe öğrensin “diye.
Almanya, Almanca bilmeyen Türk işçilerine oturum izni vermiyor.
“Madem benim ülkemde yaşayacaksın, benim resmi dilimi bileceksin” diyor.
Doğru olan da bu.
Türkiye’nin resmi dili, Türkçedir.
Her ne kadar, okullar da dâhil; Türk’ kelimelerini kaldırıyorsak da.
Herkes bu dili bilecek.
Bilmeyen öğrenecek.
Vatandaş olmanın gereğidir bu.
***
20 çocuk yapmasını bilenler, çocuklarına Türkçeyi öğretecek.
Eğitimini sağlayacak, okula gönderecek.
Devletin okulunu yakmayacak, öğretmeni kaçırmayacak.
Diğer diller, mahalli lehçelerdir, ya da kendi dilidir; kendi arasında istediği gibi konuşsunlar.
Bugüne kadar hep öyle olmadı mı?
Bir kültür zenginliğidir.
Karadeniz’in bazı yerleşim birimlerinde ‘Lazca’ dili gerçeği vardır.
Rize-Pazar’dan başlayıp, Kemalpaşa-Sarp arası, oradan Artvin-Borçka ve köyleri Lazca biliyor, konuşuyor.
Mahalli şive olarak kullanılmasına rağmen Lazca bir dildir, kültürdür.
Ben de bu dili bilenlerdenim
İlkokul çağına kadar Türkçeyi fazla bilmezdim.
Şimdi de kendi aramızda kullanırız, konuşuyoruz.
Buna rağmen, resmi dilimiz Türkçedir ve bundan da gurur duyuyoruz.
100 yıldan beri Başka arayışın içine girmedik.
Lazca kursları açmadık.
Şimdi, başka amaçların peşinde olmak için bunlar yapılıyorsa, yarar yerine zarar getirir.
Şimdi açmanın, şov yapmanın anlamı ne? Bu açılan Lazca kursları da AB’nin fonlarıyla olmasın. Bunlar Karadeniz’de oynanan oyunların bir parçası olmasın?
Lazca kursları; iyi niyetle açılmış ise bir diyeceğimiz yoktur.
Çocuklarımıza Türkçeyi öğrettik.
Bunun yanında hem kızıma, hem de oğluma Lazcayı öğrettim.
Şimdi, Lazlar da kalkıp, ‘Laz’ açılımını mı istesinler?
Bunu mu istiyorsunuz?
Bu, Türkiye’yi bölmek isteyenlerin oyunudur.
Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz!
Buna alet olmayacağız!
Kürtlerin yaptıklarını, biz Karadenizliler yapmayacağız.
Bu da benim kişisel görüşümdür…
***
Karadenizliler olarak, dosta düşmana mesajımızdır.
Türkiye’nin çimentosuyuz, çalışkan ve vatanperveriz.
Onurluyuz, gururluyuz, yardımseveriz.
Dahası güzel insanlarız.
Memleketin en zor günlerinde bütün düşmanlar karşısında dimdik ayakta durarak;
Haksızlığa izin vermedik, teröre asla karışmadık, uyuşturucuya bulaşmadık, yanlış işlere girmedik.
Devletimizi, bayrağımızı hep bildik. Saygıyı elden bırakmadık.
Hem dinimize bağlı, hem Cumhuriyetimize sevdalı kaldık.
Demokrasiyi elden bırakmadan; hep lider, başbakan, meclis başkanı, paşa, siyasetçi, bürokrat yetiştirdik.
Çocuklarımızın eğitimine önem verdik
Devletimizin bize verdiği hizmetlerle yetindik, eksiklerini kendimiz tamamlamaya çalıştık.
Karadeniz’in birçok köyünde asfalt yoktur.
Karadenizli bunu sorun yapmıyor, devletini suçlamıyor.
Bakabileceğimiz kadar çocuk yaptık.
Okul yakmadık, devlete karşı gelmedik.
Hiçbir açılımın peşinden koşmadık, ayrıcalık istemedik.
Hiçbir Karadenizlinin yakını, dağda terörist olmadı.
Bizi bölmeye çalışanlara asla izin vermedik, barındırmadık.
Atatürk Cumhuriyetine gönülden bağlı kaldık
Çocuklarımızı asker ocağına davul- zurna ile gönderdik.
Vatan toprağını korumak için cephede en önde koştuk.
Bu uğurda şehit olanları bağrımıza bastık.
Bu özelliklerimizi korumaya da devam edeceğiz.
İşte bizim açılımımız…
Bizi zorlamayın…
Kürtler tamam; şimdi sıra Lazlarda mı?