Mahkeme kendini yok saydı!

Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı çiğnediği bir ülkede artık kimsenin hukuka riayet etmesini bekleyemezsiniz!

Söz bitti, sözleşme bozuldu!
Mustafa Karaalioğlu/Star


5 Haziran 2008 Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli günlerinden birisidir.
Çünkü bir kırılma noktasıdır.
Kırılan toplumla devlet arasındaki, toplumla hukuk arasındaki, hukukla sistem arasındaki ve nihayet hukukla demokrasi arasındaki bağlantıdır.
Anayasa Mahkemesi dün kendi kendine bütün erkler üzerinde bir erk olma yetkisi verdi.
Serbest seçimin, Meclis'in yetkisi ni aldı, demokrasi olmanın sağladığı hukuk düzenini yerle bir etti.

Bu öylesine dramatik ve kıyıcı bir karardır ki 'telafi edilemez'...

Türkiye'nin en büyük katılımlı seçimiyle oluşan Meclis'in 411 oyla aldığı, toplumun yüzde 80'inin desteklediği, normalden daha normal bir karar iptal edilmiştir.
Aslında demokrasi ve hukuk iptal edilmiştir.

Anayasa'nın 148. maddesi, 'Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler...' diyor.

Mahkeme, anayasa değişikliklerini bırakın reddetmeyi, görüşemez bile...

Çünkü, Anayasa Mahkemesi anayasa değişiklerini görüşürse, reddeder veya onaylarsa bunun adı demokrasi olmaz. Böyle rejimlere otokrasi denir, diktatörlük denir ama asla demokrasi denemez.

Bugün geldiğimiz nokta işte budur.

Anayasa Mahkemesi, genç kızlar üniversite eğitimi alabilsin, bir ayıp ortadan kalksın, bir hak ihlaline son verilsin diye yapılan düzenlemeyi iptal ederek yetkisini aştı, kendisini var eden hukuku çiğnedi.

Sadece hukuku değil, toplumun dindarlığını, başörtüsü gibi yüzyılların ve inancın mirası bir değeri de ayaklar altına altı.

Devleti ve rejimi temsil eden irade, kendi gizli kitabından ürettiği fetvayla millete yasak koydu. Bunu da en gözü kara, en cüretkar bir yolla; hukuku öfkesine ve düşmanlığına barut yaparak gerçekleştirdi.

Bizim rejim sözleşmemizde böyle bir yetki gaspı, böyle bir ihlal serbestliği, anayasanın mahkeme tarafından çiğnenebileceği garantisi yoktu.

Dolayısıyla, anayasa ile mücessem hale gelen temel sözleşme artık bozulmuştur.

Konu başörtüsünü aşmıştır, parti kapatma davasının nasıl sonuçlanacağı sorusunu sollamıştır.

Anayasa Mahkemesi'nin anayasayı çiğnediği bir ülkede artık kimsenin hukuka riayet etmesini bekleyemezsiniz.

Hukukçular bunu yapabildiğine göre, sıradan insanlar da hukuk tanımayabilir; kim ne diyebilir ki!

Kimse şaşkınlığını bilgisizliğine yormasın. Bu ülkede bir oyun oynanmıyor; aksine her şey çok açıktır. Açık olan bir savaşın başladığıdır.

Anayasal sistem artık ortak bir yükümlülüğün ve düzenlemenin adı değildir.

Hukuk, AK Parti'ye karşı siyaset savaşının, topluma karşı düşmanlık ve kinin koçbaşıdır.

Bu savaşı kutsallaştıranlar için hukuk bir araçtır; savaşı kazanmak için bazen koltuk değneği bazen tank mermisidir.

YURT VE DÜNYA Haberleri