“Hayat, ölümün kucağında ninnilerle uyuyan çocuk gibidir.”
Ben böyle deyince, yaşlıca zat yanımdan kalkarken, “ Zamanı mıydı şimdi ölümü hatırlatmanın, başka şeyler söylesene.” diyerek uzaklaşıverdi.
İnsan gidecek olduğu yeri hatırlamak istemiyor, hatırlatanı da azarlıyor; adres sormuyor ve acaba nereye gidiyor?
Bir diziden, güncel bir olaydan, siyasetten; paradan, işten, etrafımızı kuşatan zevklerden söz etseniz, çevrenizde halkalar oluşur, kulaklar dikleşir, merakla dinlenirsiniz. Ya da bu tarz kitaplar çok okunur.
Bu kadar mı sekülerleştik/ dünyevileştik? Davranış haline gelmeyen hiçbir sözün pek bir anlamı yoktur aslında. Müslümanlığımız sözde kalmış da yapıp ettiklerimiz, değer yargılarımızla çelişiyorsa, bunun adı, en azından, ahmaklıktır!
İnsanın özü gür akmadıkça “özgürüm” diye bağırmasının bir anlamı var mıdır?
İslam Medeniyeti’nin ilk işi, insanı nefs terbiyesinden geçirerek hayata hazırlamaktır. Uygarlıkların da ilk yaptığı şey, insanın nefsini azmanlaştırarak onları sokağa salmak olmuştur. İnsan fıtratına ters gelişen hiçbir şey, insanı mutlu etmeye yetmez.
Çevreme bakıyorum, dün aşkla evlenenler bugün boşanıveriyor!
“ Hayırdır çocuklar? Ne bu?..” demeye varmıyor;
“ Elektrik alamadım!” oluyor.
Yahu sizin ruh santraliniz arıza yapmış, nereden alacaktınız elektriği?
Sonra ortada kalakalmış çocuklar!..
Anne babası boşanan çocuklar için hayat, çift kuyruklu yılana dönüşür.
Bütün olumsuzlukların yanında, genç bir kız veya delikanlı, sabah ezanı okunurken “Bismillah” diyerek yatağından fırlıyor, abdest alıyor ve namaza duruyorsa, işte bu çağın pisliklerini, uygarlık denen heyulanın yıldırımlarını, kendine çekerek insanlığa ışık oluyor, rehber oluyor!
Genç insan! Allah katındaki değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, seni hangi işte kullandığına, hangi halde tuttuğuna bak! Sonra da “Ne yapayım, çocukların rızkı için..” diyerek haramları bari meşrulaştırma ve kendini de kandırma.
Hz. Osman ne güzel söylemiş: “ Allah size dünyayı, onunla ahireti arayasınız diye vermiştir; ona meyledesiniz diye değil.”
“Her ne olursan ol, illa ki meşhur ol!” değil, “Her ne olursan ol, ama insan ol!” ölçüsü elden kaçmamalıdır.
Asla ümitsiz değilim; yüreğinde insanlık tohumu patlamış ve filize durmuş nice koçyiğit gençler vardır. Siz kalabalıklara aldanmayın, onlar, sel suyu hükmündedir, diriltici olan pınar suyudur, az aksa da. 15 Temmuz’da pınar olup akmadılar mı?
Gönüllerinde kaybedecek bir şey barındırmayanlar mutludur, çünkü hayatın sonunda her şey kaybedilecek, her şey terk edilecektir.
Siz yine bildiğinizi okuyun, ama arada bir de ölümü hatırlayın; çünkü o sizi hiç unutmuyor!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci