(17 Aralık 2017) Mevlâna’nın ahirete intikalinin (şeb-i arus) 744. yılı. Her ölüm hüzün vericidir; fakat âşıkların ölümü düğün gecesine benzer; çünkü onların ölümü sevgiliye kavuşmak olarak algılanır.
İslam medeniyetinin doğu kolunun oluşumunda Ahmed Yeseviler, Mevlânalar, Yunus Emreler büyük rol oynamışlardır. Daha derinlere inildiğinde İbn Ârabilerin izleri görünür. İslam medeniyeti, akıl ve kalbin evliliğinden doğan, fıtratı doğrultusunda gelişmiş, aydınlık yüzlü gürbüz bir delikanlıya benzer; kılıcı bizzat merhamettir. O insanlığa düşman değil, insanlığı yok eden mikroplara düşmandır ve kılıcını yalnız onlar için kullanır.
Önce insan yetiştirmek, bu medeniyetin asıl hedefidir. İnsan, insanlık seviyesine gelmeden dünya bir cehennemden farksızdır; çünkü insanlık seviyesini yakalayamamış insancıklardan daha tehlikeli bir varlık yeryüzünde mevcut değildir.
“Kızgınlık cehennem ateşinin tohumudur; kendine gel de şu cehennemini söndür.” der, Mevlâna. Kendi ateşini söndüremeyen biri başkalarının ateşini nasıl söndürsün?
Mevlâna’nın Mesnevisi başlı başına şaheserdir. Yaklaşık yirmi altı bin beyit içeren Mesnevi’de, yedi yüz civarında ayet-i celile ve iki binin üzerinde de hadis-i şerif vardır. Hz. Mevlâna, çağının anlayışı ile İslam medeniyeti perspektifinden hayata bakan bir bilgedir. İki yüz yirmi altı hikâye /kıssa anlatılır Mesnevi’de. Mesnevi, aynı zamanda müthiş bir eğitim kitabıdır. Somuttan soyuta ilkesi ile insanlara seslenir. Çağımızın eğitim anlayışı da bu değil midir? İnsanlar önce somut/ müşahhas olanı görür, duyar, dokunur; sonra onun ne demek istediğini idrak eder. Bence Mesnevi’nin yaklaşık 750 yıldır ayakta kalmasının nedenlerinden biri, eğitimde somuttan soyuta ilkesini çok güzel işleyebilmesindendir.
İmam Gazali’nin bir cümlesini hatırlıyorum; şöyle der: “ Allah, en vurucu ayetlerini kıssalardan sonra söyler!” Bugün dünyada ve Türkiye’de herkesi ekranlara bağlayan dizilere bir de bu gözle bakınız, olayları daha net göreceksiniz. Soyut düşünceye ulaşmak herkesin işi değildir. O, düşünce adamlarının geldiği bir duraktır. Halk somut düşünür. Halka somut bir şeyler vermediğinizde, sizden uzaklaşır. Din, bir soyutlamadır, son tahlilde; ama onu somut olaylardan yola çıkarak anlatmıyor ve yaşamıyorsanız havanda su döversiniz! Kur’an-ı Kerim’de Allah, geçmiş ümmetlerin yaşantılarını somut olarak gözlerimizin önüne sermiyor mu?
Bir İslam bilgininin Kur’an ve Sünnet dışında kelam sarf etmesi, kalem oynatması düşünülemez. Kendi zaman dilini, İslam kaynaklarından beslenerek kullanır ve insanlara yararlı olur. Mevlâna, hem içerik, hem de söylem ve şekil olarak evrensel bir deyiş yakaladığı için bugün de gündemden düşmemektedir. Toprak, su, hava, ateş varlıktaki dört unsur. Bunların zamanı hiç geçmez; milyonlarca yıl önce de aynı idiler, şimdi de aynı, gelecekte de aynı olacaktır.
İnsanın fıtratından söz eden, aşktan, sevgiden söz eden, ölüm ve ötesinden, neftsen, şeytandan ve insan-ı kâmil olmaktan söz eden ve bütün bu sözlerini güzelce ve sanatlı olarak aktarabilen biri, her dönemde anılmaz, okunmaz mı?
Şu sözü, günümüz dünyasının bir özeti niteliğinde değil midir?
“ Cihad, delilerin ellerindeki kılıçları alsınlar diye müminlere farz kılınmıştır.” Bu sözün anlamı hiç eskir mi? Bir delinin eline kılıcı vermişler, dünyayı doğramaya kalkışıyor bugün.
“Mayası kötü olan kimseye ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkıyanın eline kılıç vermeye benzer.” “Bilim” adına insanlık katlediliyor ve buna da dünya seyirci kalıyor. Anlamak için dünyamızda olup bitenlere bakmak yeterlidir.
“Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin; çünkü bülbül güle, karga pisliğe götürür.”
“Kalp denizdir, dil de kıyı; denizde ne varsa kıyıya o vurur.”
“Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme; işte orası kaderinin değişeceği noktadır.”
Türkiye işte bugün bu noktadadır. Söylem, tazeliğini koruyor; çünkü evrenseldir. Sabredersek gelecek bize gülecektir.
Bu vesileyle Mevlâna’ya rahmet dilerken, İslam âleminin tekrar uyanıp, delilerin elinden kılıcı alarak dünyaya barış ve mutluluk getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci