MHP'li dostlar,
sakın yanlış yapmayınız!
.::Hasan Celal Güzel/Radikal::.
Yarın Alpaslan Türkeş'in ölümünün 11. yıldönümü. Rahmetli Türkeş dostum ve büyüğümdü. Onunla zaman zaman bir araya gelerek Türkiye'nin meselelerini görüşürdük. Benim hep MHP'de olmamı isterdi. Vefatından kısa bir müddet önce, merhum Osman Bölükbaşı ile birlikte bu teklifini tekrarladı. Ancak, 1997'nin başında 28 Şubat despotizmine karşı mücadele veriyordum. YDP genel başkanlığını bırakıp yanına gidemedim.
Milliyetçi Hareket'in siyasî ve manevî lideri merhum Türkeş'tir. Türkeş, siyasî mücadelesinin haricinde, özellikle dış Türkler konusunda, büyük bir ileri görüşlülükle yaptığı çalışmalar ve teşhisler bakımından Türk tarihinde şerefli bir yere sahip olmuştur. Bugün Türk Dünyası'nda en çok tanınan ve sevilen liderlerimiz, Atatürk, Türkeş ve Özal'dır.
'Türklük Ülküsü'nü ve 'Türk Milliyetçiliği'ni temel ilke olarak benimseyen MHP, siyasî hayatımıza olduğu kadar fikir hayatımıza da damgasını vurmuş bir partidir. Milliyetçilik, hiçbir MHP'li lider ve üye tarafından, ırkçı ve ayırımcı ideolojiler gibi anlaşılmamış; aksine iddialara rağmen MHP, her dönemde birleştirici ve uzlaştırıcı olmaya gayret etmiştir. Bu uyum, özellikle Türkeş ve Bahçeli'de dikkat çekici olmuştur. Soğuk Savaş yıllarında, komünist ve darbeci terör çetelerine karşı millî bir refleks şeklinde gelişen 'Ülkücü Hareket', merkez-sağ iktidarlar ve devlet kuruluşları tarafından bazen istismar edilmiştir. Lâkin yapılacak toplu bir değerlendirmede, Türk Milliyetçiliği'ni siyasî arenada temsil eden MHP'nin ve bize mahsus değerlerin koruyuculuğunu yapan ülkücü gençlerin hakları ödenemez.
* * *
Yeri gelmişken, son yılların moda tâbiriyle 'ulusalcılar'ın MHP milliyetçiliği ile en ufak bir benzerliği olmadığını da belirtelim. Şöyle ki;
Milliyetçi dindardır; en azından dine saygılıdır. Ulusalcı, dini irtica olarak görür. Milliyetçi, laik devlete inanır, ancak Müslümandır. Ulusalcı lâikçidir; lâikçilik adına manevî değerleri inkâr eder.
Millîyetçi demokrattır. Ulusalcı, darbeci ve dikta yanlısıdır.
Milliyetçi halk adamıdır; milletin değerlerine önem verir ve halkla iç içedir. Ulusalcı, milleti, halkı, millî ve manevî değerleri hor görür.
Milliyetçi sosyal adalete inanır fakat aslâ solcu ve sosyalist değildir. Ulusalcı, solcu, jakoben ve devletçidir.
Milliyetçi 'Atatürkçü'dür; Atatürk'ün muasır medeniyet görüşü çerçevesinde gelişmeye ve modernleşmeye açıktır. Ulusalcı 'Kemalist'tir; Atatürk istismarı yaparak statükocu, tutucu ve dogmatiktir.
* * *
Ben hiçbir partiyi tutmuyorum. Lâkin milliyetçiliğe ve MHP'ye daima sempatiyle baktım ve millî değerlerimize, millî birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmak için hayatım boyunca elimden gelen gayreti gösterdim.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi seviyorum. Devlet Bahçeli, ismiyle müsemmâ bir 'Devlet adamı'dır. Son derece vatansever, dürüst, namuslu ve ileri görüşlü bir siyasetçidir. Merhum Türkeş'in rahle-i tedrîsinden geçmiştir. Türkiye'nin millî güvenlik sorunlarının bulunduğu bir dönemde O'nun ve MHP'nin TBMM'de bulunması, Türk Milleti için bir şanstır.
Nitekim, MHP'nin ve Bahçeli'nin, Cumhurbaşkanı seçiminde ve başörtüsü yasağının kaldırılması konusunda gösterdiği basiret ve feraset, Türk siyasî tarihine geçmiştir.
Genel seçimlerden önce, 12 Temmuz tarihli 'MHP'li Dostlara Önemli Bir Tavsiye' başlıklı yazımda, CHP'nin ve ulusalcıların MHP'yi nasıl istismar ettiklerini misâlleriyle anlatmış; soldan oy alma fantezisini bırakarak milliyetçi-muhafazakâr tabanın beklentilerine uygun şekilde davranılması gerektiğini vurgulamıştım. Esasen, 2002 Seçimlerinde MHP'nin parlamento dışında kalmasındaki en önemli etken, Ecevit'in başkanlığındaki koalisyondu. Eğer tavsiyelerime dikkat edilseydi, bugün MHP'nin ikinci parti olması, işten bile değildi.
Aynı şekilde, 27 Nisan 2007 tarihli 'ANAP'lı ve DYP'li Dostlara Önemli Bir Tavsiye' başlıklı yazımda da, Cumhurbaşkanı seçiminde ANAP ve DYP'nin, CHP'nin kuyruğuna takılmamalarını, Meclis oturumuna katılmalarını, aksi halde seçimlerde bedelini ödeyeceklerini söylemiştim. Yazdıklarım aynen çıktı.
* * *
Başsavcı'nın, AK Parti'nin kapatılması için açtığı dâvaya, ilk ve en sert tepkiyi MHP lideri Bahçeli, 15 Mart'taki açıklamasıyla gösterdi. Anayasal ilkelerin parti kapatmayla korunamayacağını, yargı kararlarının vicdanlarda karşılık bulması gerektiğini ve AKP'nin tasfiyesinin ancak sandıkta olabileceğini söyledi. Fakat, daha sonraki beyanlarında ve 1 Nisan günü MHP Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bağımsız yargının kuşatma altına alındığını söyleyerek, bir bakıma yargının siyasallaşmasına sahip çıktı. MHP'nin, parti kapatma yerine 'bireysel siyasî yasak' tercihinde bulunması da, demokratik misyonuna uygun düşmemektedir.
MHP'nin, terör ve bölücülük konusundaki endişesini anlıyor ve bu endişeyi paylaşıyoruz. 'Venedik Kriterleri' çerçevesinde getirilecek bir sistem, bu endişeleri bertaraf etmeye yetecektir.
* * *
MHP'yi, bir dost gözüyle uyarmak istiyorum. Milliyetçi-muhafazakâr tabanın da içinde bulunduğu halkımız, AK Parti'nin kapatılma dâvasının, kendi iradesine karşı yapılan bir dayatma olduğunu çok iyi anlamış durumdadır. Milletle, halkla inatlaşmanın hiçbir siyasî getirisi olamaz.
Nitekim, DYP'nin ve ANAP'ın durumu ortadadır.
Eğer, bundan sonraki genel seçimde Meclis dışında kalmak istemiyorsanız, millî iradeye bir darbe niteliğindeki AK Parti'nin kapatılma dâvasında yapıcı tutumunuzu devam ettirmek zorundasınız.