İnsanlık tarihi nasıl ki bugünlere gelinceye kadar milletler arası mücadeleler şeklinde geçmiş ise; bugünde, yarınlarda da yine aynı şekilde milletler arası rekabet veya kavgalar şeklinde sürüp gidecektir. Her millet bu gerçeğin ışığında kendi hayatını düzenlemek, iç veya dış politikalarını bu hakikat çizgisinde kurmak mecburiyetindedir.
Geçmişte; ilk zamanlar taşla, sopayla sürüp gelen toplumlar arası kavgalar, savaş teknikleri ve silah teknolojisi geliştikçe eskiye nazaran bir hayli değişikliklere uğrayarak günümüz de korkunç bir hale gelmiş bulunmaktadır. Dünya insanlığı olarak bugün gelmiş bulunduğumuz noktada, yedi milyar olan insan varlığını, insanlığın inşa etmeyi başardıkları bütün birikimlerini ve uygarlığı birkaç dakika da toptan yok edebilecek nükleer silahlar söz konusudur. Ne yazıktır ki, bu silahlar dünya insanlığını toptan köleleştirmek isteyen Emperyalist güçlerin elindedir.
Tarihin ilk devirlerinden beri taşla, sopayla başlayan savaşlar daha sonraki evrelerde kılıçla, topla, tüfekle devam etmiştir. Bugün ise maalesef eski klasik silahlar yerlerini büyük çapta nükleer tehdide bırakmış bulunuyor. Milletler arası cereyan eden savaşlarda bir yandan silahlı mücadele devam ederken, diğer bir yandan da iktisadi, kültürel ve psikolojik alanlarda da acımasızca sürmektedir. Geçmişte cereyan etmiş ve bugünde devam etmekte olan milletler arası savaşlar sonucunda, zayıf düşmüş toplumlar büyük tahribatlara uğratılmıştır.
Biz Türkler; millet olarak bahse konu olan milletler mücadelesinde tarihin her döneminde savaşların kahpece saldırıların ve iç ihanetlerin odak noktasında yer almış bir milletiz. Bunun sebebi, milletimizin hakim olduğu coğrafyaların stratejik önemi veya başka bir ifadeyle bu coğrafyalarda mevcut olan yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarımızın göz kamaştırıcılığıdır. Sahip olduğumuz toprakları stratejik hesaplarına engel görenler; sürekli olarak fırsat kollamışlar, her fırsat bulduklarında da yamyamlar gibi üzerimize gelmişlerdir. Bugünlere gelene kadar düşmanların bizlere yönelik yapmış oldukları bütün saldırılar bu milletin göğsüne çarparak geri tepmiş, hak ettikleri cevaplarını alarak her defasında geldikleri gibi geri gitmişlerdir. Silah zoruyla bu millete diz çöktüremeyen Emperyalist odaklar, şimdilerde çeşitli hileler ve akıl oyunları geliştirerek maalesef savaşlar da elde edemediklerini dost görüntüsü arkasına gizlenerek büyük çapta başarmış bulunuyorlar.
Son iki asırda bizim dünyamızda cereyan eden darbeler, muhtıralar, tekelleşmeler gibi bugün yapılamakta olan sözde darbecileri kovalama operasyonları aynı oyunun farklı perdeleridirler. Oyunun yazarı belli, hedefi belli ama oyuncular her on yılda bir değiştirilmektedirler.
Birazcık akliselim olan, birazcık etrafına bakmasını bilen, bu ülkede olup bitenlere baktığı zaman oynanmakta olan kirli oyunun arka planında döndürülen şeytan değirmenini görebilirler. Eğer dikkat edilirse, şu akıl oyunu çok net olarak görülecektir. Son zamanlarda gerçekleri seslendirmesi gereken şahsiyetler, çeşitli tehdit ve şantajlarla susturulmuş, doğduğu günden beri bu milletin renkleriyle barışık olmayan, millet nezdinde sınıfta kalan bir takım palyaço türü kimseler de avazları çıktığı kadar gerçekleri dillendirerek millet bünyesinde gelişebilecek olan tepkileri nötralize etmektedirler.
Milletin meselelere bakışı tıpkı şu duruma benziyor. Bir cami düşünün, cemaat namaz kılmak için toplanmış olsun, imamın yerine cemaatin çok iyi tanıdığı ve nefret ettiği bir beynamaz sarhoş sarığı başına koyup cemaatin önüne geçsin; bu şartlarda o insanların yapacakları ilk iş namazı ertelemek ve camiyi terk etmek olur. İşte bugün oynanmakta olan oyun buna benziyor. Maalesef bu necip millete oynan oyun bu, yutturulan acı gerçek de budur.
Yapılan yanlışlıklara, milletin kimyasını bozan sinsi gayretlere, Cumhuriyeti hedef alan kötü niyetlere karşı tepki koyanlara bakın ve bir daha düşünün. Düşündükçe bizim işaret etmeye çalıştığımız hinoğlu hinliği çok net bir şekilde görebileceksiniz. Nasıl ki, yanlış bir komutanın ardından asker ölüme gitmez ise, geçmişi kirli ve ya nefret edilen sözde rehberlerin arkasına takılarak da kimse muhalefette etmez.
Medyada ki sözde muhalefet cephesine bakarsanız bu şeytani oyunu göreceksiniz. Bana göre bugünkü iktidarın en büyük destekçisi bu düzmece muhalefet cephesidir. Oyunu yazanlar, oynayanlar işlerini çok ustaca yapmaktadırlar. Bu oyun yıllar önce yazıldı ve şimdi oynanıyor. Bana göre oynayanların, oynayanlara yalandan bağırıp çağıranların beslendikleri adres aynı adrestir. Seyreden kesim ise maalesef bu iki cephenin toz duman ettikleri sokakta gerçekleri görmesine izin verilmeyen millet çoğunluğudur. Milletin uyanması ve titreyip kendine gelebilmesi için susturulanların konuşmasına, yazmasına bağlıdır. İçeri girmeden önce mangalda kül bırakmayan bir takım sözde şişirme kahramanların durumları ne acıdır. Salıverildiklerinde hepsinin de sesi soluğu çıkmaz olmuş. İşte oyunun arka planın da yer alan enteresanlıklardan biriside budur. Şimdi, yeniden düşünelim ve bir daha gözlerimizi bir daha yıkayıp memleket manzarasına yeniden ve tekrar bakalım. Bu defa şu gerçeği açıkça göreceksiniz. Yapay muhalefetle kuşatmacı iktidar paslaşarak işleri kotarmaktadırlar. Yalandan kavga eder görünseler de aynı değirmende ünlerini elemektedirler. Tıpkı İsrail ile olan ilişkilerimizde olduğu gibi.