Türkiyede yıllardan beri birileri bazı kavramlarla oynamayı adeta marifet saymıştır.
Türk milliyetçiliği ısrarla tartışma konusu yapılan talihsiz kavramlardan bir tanesidir.
Her ağzı olanın konuştuğu, dileyenin işine geldiğince ve kendi aklınca kavramların içini doldurmaya çalıştığı zamanlardayız maalesef.
Daha dün milletin dini duygularını cebellezi ederek, bugün inananlara sırtını döndüğü, şimdi de seçimler yaklaşırken milletin milli duygularını çalmaya niyetlendiği bu densizlikler sürecinde, toplumun ortak paydaları ve yorum dili istenmeyecek ölçüde bozulmaktadır.
Bir toplumda kavram kargaşası doğduğunda ortak anlayış da sarsıntı yaşamakta, toplumun olayları doğru olarak yorumlama yeteneği bundan ciddi anlamda zarar görmektedir.
Milliyetçilik kişiden kişiye değişecek veya her isteyenin istediği şekilde yorumlayabileceği bir kavram değildir.
Milliyetçilik kavramı milletlerin doğuş noktasına kadar uzanan, kendini koruyup kollama ve geliştirme arzusundan kaynaklanan, zamanın şartlarına göre kendisini kendisine ait olan kültür ve anlayış değerleriyle ötekilerden ayıran, ortak kabul gördüğü toplum genelinde birlik ve beraberliği tesis etmede tarih boyunca milletlerin vazgeçilmezleri arasında yerini alan, milli hayatın temel dinamikleri arasında tartışılamaz yeri bulunan bir kavramdır.
Bugün dünyanın her neresine giderseniz gidin, eğer orada bir araya gelmiş, ortak bir yaşam biçimi ortaya koymuş, birlikte yaşamaya karar vermiş, aynı ortak ideallere kilitlenmiş insanlar görürseniz, orada adı her ne olursa olsun, var olan değer milliyetçiliktir.
Elbette her konuda olduğu gibi milliyetçilik anlayışı da toplumdan topluma değişmekte ve farklı argümanlarla ortaya çıkabilmektedir.
Günümüz dünyasında, Demokrat olduğunu iddia eden ve aralarında doksan derecelik farklılıklar bulunan birçok ülke var.
Fransız anlayışından şekil alan batının sömürgeci milliyetçiliğiyle, ilahi mesajdan doyasıya nasiplenmiş Türk milletinin milliyetçilik anlayışını aynı kefeye koyma gayretlerini, iyi niyetten uzak, kasıtlı tavırlar olarak anlıyor ve şiddetle kınıyorum.
Bu konularda ısrar edenleri, gaflet ve delalet erbabı olarak değerlendirmekten başka çaremiz kalmıyor.
Türk Milliyetçiliği; Fransızlar daha tarih sahnesinde görünmeden bile var olan bir realitedir.
Tarih bilgisinden yoksun, mensubiyet duygusu olmayan, yabancı ideolojilerin simsarlığına soyunmuş, Türk düşmanlarının oyunlarına gelmiş veya oralardan beslenen kimselerin, Türk milliyetçiliğini son zamanlarda hedef almaları elbette tesadüf değildir.
Sistemli bir şekilde yürütülmekte olan Türkü imha etme operasyonunun bir parçası olarak değerlendirdiğimiz bu saldırılara katılan bölücü ve ateist çevrelerden çok biz Türk milliyetçilerini inciten, İslamcı diye geçinen bazı çevrelerin son günlerde Türk milliyetçiliğini dillerine dolamış olmalarıdır.
Hem Müslüman geçineceksin, hem de İslamın bayraktarlığını asırlarca yapmış bir milleti, haram kılınan ırkçılıkla, kafatasçılıkla suçlayacaksın!
Bu yanlış veya kasıtlı tutum anlaşılabilir bir durum değildir. İslam dini her hangi bir şeye helal derken, onun zıddına haram der. İslam da ifrat ve tefrit ölçüsü vardır. İslam dininden ve ölçüsünü inanan yüreklerin hislerinden alan Türk milliyetçiliği, ırkçılığı lanetlediği gibi, her türlü soysuzluğu ve nesep fukaralığını da aynı kefeye koyar. İslamın ırkçılık tanımı bellidir ve izahı da yapılmıştır. Haram üzerinde olan, yanlışta olan, Allah yolundan sapmış bulunan her hangi bir kimseye, yakınımdır diye yakın duruyorsan, onun günahlarına hoş yaklaşıyorsan sen ırkçısın der ve İslam bu duruşu lanetlemiştir. İslam toplumu akrabalara bölmeyi de ırkçılık ve günah olarak telakki etmiştir. Ancak; İslam dini hiçbir zaman soysuzluğu, nesepsizliği, zürriyetsizliği, kozmopolitliği asla mubah saymamıştır, hoş görmemiştir.
İslam dini zürriyeti ve aileyi koruduğu gibi, aynı zamanda ailenin ve neslin korunmasını teşvik eder.
Ne yazıktır ki, bu ülkede Türk düşmanlığı değirmenini çevirenlerin kullanmadıkları, istismar etmedikleri kavram kalmadı.
Şimdi de utanmadan, arlanmadan milletin inançlarını kullanarak millet ve milliyetçilik düşmanlığı yapıyorlar.
Herkes şunu çok iyi bilmelidir. Her Türk milliyetçisi insanları rengine göre ayırmanın haram olduğunu, insanları ancak kulluk derecesine göre sınıflandırabilmenin mubah olduğunu, bunu da insanların ölçüp tartamayacağını, bu durumu ancak ve ancak yüce Allahın takdir edeceğine inanırlar.
Ne yazık ki; son zamanlarda bu toplumdan birileri kendilerini, başkalarını iyi veya kötü diye tasnif etmeye yetkili kişiler olarak görmekte ve günah envanterleri tutmaktadırlar.
Bu milletin tarihine donup bakacak olursak, bu gaflet ve delalet erbabını her zaman ve her dönem görmekteyiz.
Türk milliyetçileri olarak şunu açıkça ortaya koymak durumundayız ki; hiçbir Türk milliyetçisi geçmişini inkâr etmez!
Geçmişini reddi miras etme illetine yakalanan zavallılarla da aynı kulvarda siyaset yapamaz.
Türk milliyetçiliğini batı kaynaklı şovenizmle eşdeğer görmek çok büyük bir yanlış olur.
Bu yanlışa hiçbir inanan insan düşmemelidir.
Türk milliyetçiliği düşünce sistemi Müslüman Türk milletinin kendisine has yaşam tarzı ve anlayışında anlam bulur.
Her hangi bir kimse; Metehanın oğlu dahi olsa, kendini Türk hissetmiyorsa bizim anlayışımıza göre Türk değildir.
Bunun aksine, her hangi bir kimse kendisini Müslüman Türk milletinin bir ferdi olarak görürse ve Yorgonun oğlu dahi olsa, bizim anlayışımıza göre o kişi baş tacımızdır ve Türktür.
Macarlar, Bulgarlar ve benzerleri bugün Türk olarak tanınmamaktadır.
Bunun sebebi dinlerini ve dillerini kaybetmiş olmalarıdır.
Dili korumak milliyetçiliğin olmazsa olmazlarındandır.
Dilini unutan dinini de unutur anlayışı bizim milletimiz arasında yaygın bir görüştür.
Küresel güçlerin dünyayı kuşatmaya çalıştığı, milletleri akrabalara bölerek içten çökertmeyi hedeflediği, bir taraftan kürselleşmeden bahsederken, diğer yanda azınlık ırkçılığını sinsice desteklediği günümüzde, aynı şer odaklarının her türlü soysuzluğu, köksüzlüğü de el altından teşvik ettiğinin bilinmesi gerekir.
Şimdi seçimlerin yaklaştığı bu günlerde, yakından tanıdığımız bazı siyaset cambazlarının yeniden sahne alacağını biliyoruz.
Dün bu milletin dini duygularını istismar edip sonra da sırtını dönenler, bu defa vatandaşın kabaran milli hislerini çalmaya niyetlenmiş gözüküyorlar.
Bu millet kimlerin bu ülkede kavramlar kargaşası üreterek, milli ve dini hassasiyetleri kullanarak, küresel güçlerin emrinde icraat yaptığını çok iyi bilmektedir. Yaratılmak istenen kavramlar kargaşası ve oluşturulmak istenen hafızaları kirletme operasyonu başarılı olamayacaktır.
Çünkü; Türk milleti yüzü maskeli siyaset cambazlarını çok iyi tanımaktadır.
Ben bir Türk milliyetçisi olarak, Türk ve Müslüman olmaktan veya kendini bu kimlikle özdeşleştirmekten onur duyduğum kadar, rabbime karşı da şükür duygularıyla doluyum.
Türk olmanın şeref olduğunu, bu milletin Allahın rızasını kazanmak için hayatını düzenlediğini unutmamak lazım.
Türk milletinin, bu rızayı kazanmak için ülkenin güzelliklerinin korunup yaşatılması olarak anladığımız Türk milliyetçiliğini siyasi felsefe olarak seçtiğini düşünüyorum. Aidiyet duygusundan mahrum düşmüş veya düşürülmüş, kendisini soysuz veya köksüz hisseden zavallılara da acıyorum.
Türk milliyetçilerine göre bu vatan toprakları korunmaya değerdir.
Topraklarımızın manevi iklimi olan Türk milliyetçiliği bu milletin dünya görüşü ve var olma felsefesidir.
Biz vatan denilince, bu milletin bir zamanlar Türk-İslam mührünü vurduğu, uğruna milyonlarca can verdiği, her karışı şehit kanlarıyla sulanmış kutsal bir vatan toprağı olarak anlıyoruz. Allah hiçbir kimseyi vatansız, milliyetsiz, bayraksız ve soyunu unutmuş eylemesin. Yüce Allah bu milleti açık ve gizli düşmanlarının şerrinden korusun. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!