“… Dikkat edin! Yalnız O’na aittir bütün yaratılış ve mutlak emir. Âlemlerin Rabbi Allah en yüce, en ulvi bereket kaynağıdır.”(Araf: 7/54)
“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”(Camiü's-sağir, 2/90)
Rahmete muhtacız, berekete ihtiyacımız var. Tamamen dünyevileşen hayatımızda bize ahireti, sevgi ve saygıyı, diğergamlık duygusunu hatırlatacak rahmet iklimine özlem duyuyoruz.
Çok kazanma, çok harcama, çok yeme, çok gezme, çok tüketme yarışı gözümüzün ferini, dizimizin dermanını alıp gitti. Ruhumuzu yordu, imanımızı eskitti.
“Çoğaltma tutkusu sizi oyalayıp durdu. Öyle ki (bu) mezarı ziyaretinize (Kabire gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü.”(Tekasür: 102/1-2)
Halbuki ruhumuzun şifası çoklukta değil, “gönül tokluğunda” dır. Açlığımız, nimetlerin eksikliğinden değil doyumsuzluğumuzdan kaynaklanıyor. Kesrete değil, berekete hasretiz.
Bereketin kaynağı, membaı “Mülkün tamamı kudret elinde olan Allah’tır.”(Mülk: 67/1) O’nun razı olduğu ve mübarek kıldıklarında bereket vardır. Meşruiyetini O’ndan almayan her iş, zaman ve kişi bereketsizdir.
Yüce Kitabımıza baktığımızda tüm vahiyler, kitaplar bereket kaynağı kılınmıştır. Vahyin indiği mekânlar, vahye aracılık eden Peygamberler, vahyin sesine kulak veren müminler bereketli kılınmıştır. Vahyin indiği zaman dilimi bereket kaynağıdır.
“Besmele yemeğin, selam kelamın, cemaat namazın, doğruluk ticaretin, sahur orucun, ihlas ibadetin, ibadet zamanın, iman ise hayatın bereketidir.”
Zamanın kendisi bizatihi mübarek kılınmıştır. Kur’an’da zaman üzerine yemin edilmiş, zamanın değerlendirilmesi konusunda “Asra, zamana dikkat edin!” uyarısı yapılmıştır. Bizzat adı zikredilerek bereketli kılınan zaman içinde yapılan ibadet “Nur üstünde nurdur.”(Nur: 24/35)
Esasen iman ve ibadetle değerlendirilen tüm zamanlar birer “rahmet, bereket ve fazilet” kaynağıdır. Mübarektir, bereketlidir. Rahmet ve bereket pınarlarının coşmasına vesiledir. “Eğer o ülkelerin insanları (gereği gibi) iman edip Allah’a karşı gelmekten sakınmış olsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden nice bereket ve bolluk kapılarını ardına kadar açardık…”(Araf: 7/96)
İman ve ibadetten yoksun geçirilen zamanlar ise birer yürek sızısı olacaktır. “Böylece Allah onlara (iman etmeyenlere), yaptıkları tüm işleri derin bir pişmanlık (kaynağı) olarak gösterecektir…”(Bakara: 2/167)
İman ve ibadetsiz geçirilen tüm zamanlar kayıp üstüne kayıptır, bereketsizdir. “Ve Son Saat gelip çattığı gün suça batmış olanlar, dünyada bir saatten fazla kalmadıklarına yemin edecekler...”(Rum: 30/55)
19 Mart 2018 Pazartesi günü itibariyle “Recep, Şaban ve Ramazan” aylarını kapsayan “üçayların” ilki Receb-i şerife giriyoruz inşallah. Rabbim, hayırlı ve bereketli eylesin.
Özellikle ülkemizde bu üç ay “mübarek, bereketli kılınmış, hayır ve bereketi çok olan” aylar olarak inanç dünyamızda yer almıştır. Bu sebeple bu aylara “mübarek üçaylar” denmektedir.
Recep ayının ilk Cuma gecesi “Regaip Kandili”, yirmi yedinci gecesi “Miraç Kandili”, Şaban ayının on beşinci gecesi “Berat Kandili” ve Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi de “Kadir Gecesi” olarak kutlanmaktadır.
Müslüman toplumu olarak kandil gecelerinde, dini ve milli bayramlarda, Cuma günlerinde birbirimizi arar, sorar ve birbirimizi tebrik ederiz. Aslında yapılması helal ve meşru olan her iş için tebrikleşme, “mübarek olsun! Rabbim bereketli kılsın! Tebrik ederim!” diyerek bereket duasında bulunmak güzel, sünnete uygun bir davranıştır.
Müslümanlar arasında en yaygın olan sünnet olarak bilinen “selamlaşma” bile başlı başına bir bereket duasıdır. “… Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin!”(Nur: 24/61) tavsiyesine fiili olarak katılmadır selam. “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun!”
Mübarek üçaylar önümüze “tebrik edilmeye layık bir hayata ulaşmak adına” çok önemli fırsatlar sunuyor. Yeniden ve tertemiz bir sayfa açma imkânı veriyor. İman ve ibadete susayan gönüllerimize rahmet serpintilerini müjdeliyor.
Aciz ve her zaman rahmet ve berekete muhtaç kullar olarak Rabbimize yakarışımızı yapmamıza hak tanıyor. “Allahım! Selam sensin. Selamet, huzur, esenlik sendendir. Ey Azamet ve sonsuz ikram sahibi! Ömrümüzü, gönlümüzü bereketlendir!”
Nice bedbahtlar mübarek beldelerde imansız gittiler.
Nice bedbahtlar mübarek zaman dilimini heba ettiler.
Niceleri bunca bereket içinde, nankörce yaşayıp sönüp gittiler.
Rableri tarafından tebrik edilmeye layık bir hayat yaşamadan hayatı çöpe attılar. Yüce Allah’ın “Daha ne olsun, sana yazıklar olsun, yazıklar! Yazık ki sana ne yazık!”(Kıyame: 75/35) azarına müstahak oldular.
Ömür sermayesini ebedi hayatın kazanılmasına vesile sayıp, önüne çıkan tüm fırsatları kulluk yoluna seferber edenler ise şöyle tebrik edilecekler: “Rablerine karşı sorumluluk bilinciyle hareket edenler bölük bölük cennete sevk edileceklerdir.
Oraya vardıklarında kapılarının ardına kadar açık olduğunu görecekler ve muhafızlar onlara, “Selam size! Hoş geldiniz! İşte buyurun, içinde temelli kalacağınız bu (cennete) girin!” diyecekler.”(Zümer: 39/73)
Selam olsun ömrünü Allah tarafından tebrik edilmeye layık kılanlara…