Muhtıranın en hası burada!

Bugünlerde muhtıra veren verene, ama muhtıraların en mükemmeli geldi: S-Muhtıra!

S-muhtıra
Serdar Turgut


Açıkça söyleyeyim; yargı çevrelerinin öyle sert bildiriler filan yayınlaması bana utandırıcı geliyor artık.

Çünkü yakışmıyor. Modern olmak iddiasındaki bir ülkede yargı etrafa maço laflarla çatan cümleler etmez diye düşünüyorum ben

Eline her kağıt kalem alan ve alfabeyi sökmüş olan, muhtıra benzeri bildiriler yayınlama âdetinde olduğundan memlekette müthiş bir muhtıra çokluğu veya kirliliği sorunu var.

Ben de bu kirlilik ortamından cesaret alarak kendi 's-muhtıramı' yayınlamaya karar verdim. Özetle; 'Yeter artık, kesin sesinizi' demek istiyorum.

Benim bildiğim, alışık olduğum, bu memlekette muhtıra yayınlamak manasızlığı askerlerin tekeliydi. Biz böyle yetiştik, böyle gördük. Deyim yerindeyse; memleket terbiyemiz bunu gerektiriyordu.

'Muhtıra etkinliği faktörü' adıyla bilinen bir gösterge var mı bilmiyorum ama eğer varsa eskiden bu etkinlik faktörü katsayısı 10 civarındayken, AKP yönetimi sırasında muhtıraların etkinlik faktörü katsayısı sıfıra yaklaştı.

Askerler, cumhurbaşkanlığı konusunda bir girişimde bulunarak laf ettiler ve sonunda onların isteğinin tam tersinin yaşanmasına yardımcı oldular.

Katı eğitimden geçmiş ve değişmez olmakla övünen askerler acaba son muhtıra fiyaskosundan ders aldılar mı bilemiyorum ama ders almadılarsa o girişimin muhtıraların sonu olacağı beklentisi vardı ülkede.

Belki askerler açısından muhtıra yayınlama âdetine son verilmiştir ama memleket muhtıralardan mahrum kalmasın diyen çevreler, askerlerin bıraktığı boşluğu doldurup bizi muhtıralardan mahrum bırakmıyor.

Şimdiki favori muhtıra yayınlama kurumu ise yargı çevreleri oldu. İnsana, 'Bir onlar eksikti' dedirtecek bir gelişme.

Açıkça söyleyeyim; yargı çevrelerinin öyle sert bildiriler filan yayınlaması bana utandırıcı geliyor artık. Çünkü yakışmıyor.

Modern olmak iddiasındaki bir ülkede yargı etrafa maço laflarla çatan cümleler etmez diye düşünüyorum ben.

Türkiye'de şöyle bir sosyolojik eğilim var: Atanma yoluyla göreve gelen bazı insanlar kendilerini daima seçilmişlerin üstünde görüyor. Belki kişisel olarak bakıldığında böyledirler de, bilemiyorum. Ama insanda biraz mütevazılık olur, biraz demokrasi nosyonu bulunur ve haddini bilir. Ama maalesef bizim atanmışlarımızda haddini bilmek hiç yok. Cumhuriyetin kuruluşunda da durum böyleydi, Avrupa Birliği'ne üyeliğe hazırlanıyoruz, maalesef hâlâ daha öyle.

Güzel kadroları var, kendilerini ülkenin geneline karşı pek sorumlu hissetmiyorlar yani yaptıklarının ülkeye etkisinin ne olacağını düşünmeye bile yeltenmiyorlar. Kafalarında korumakla yükümlü olduklarına inandıkları bazı kırmızı çizgiler var, o çizgiler neden hep olmak zorunda bunu da sorgulamak istemiyorlar.

Kadrolu işleri de sağlam, her koşulda dünya yıkılsa da maaşları garanti. Yani ekonomik koşulları da, krizleri filan da düşünmek zorunda değiller ve oy alarak gelmiş insanlara karşı ağızları hiç durmuyor.

Bu durum artık sona ermeli. Sıktılar artık. İsterlerse konuştuklarında dünyanın en doğru fikirlerini söylüyor olsunlar, isterlerse de dünyanın en kaliteli düşünürü olsunlar, belirli bürokratik konumdakilerin artık susmayı öğrenme zamanı çoktan geldi geçiyor bile.

Susmaları zor gelecekse onlara şunu anlayacakları şekilde söyleyeyim bari; bakın sizler her konuştuğunuzda, her sert bildiriler filan yayınladığınızda hep talep ettiğinizin tam tersi sonuçlar yaşanıyor.

Bir zamanlar Erdoğan'ı hapsettiniz, adam ondan sonra çıktı ve çatır çatır Başbakan oluverdi. Gül'ü engellemeye çalıştınız, şimdi Çankaya'da keyif çatıyor. Şu aralar da hedefinizde yine AKP var.

Eğer geçmiş bir trendi gösteriyorsa o zaman da AKP tekrar büyük bir patlama yaşayıp yüzde 70 civarında filan oyla iktidara gelecektir.

Bu olunca, yeni hükümet mutlaka zamanında etrafa sert bildiriler yollayanlara mutlaka teşekkürünü net olarak bildirecektir.

YURT VE DÜNYA Haberleri