Köşk seçimlerinde Meclis'e girilmemesi hem DP'yi hem Anavatan'ı bitirdi. Partisi 22 Temmuz seçimlerinde baraj altında kalan Mehmet Ağar, aynı gün istifa etti. Erkan Mumcu da bugün genel başkanlıktan ayrılıyor, siyasete veda ediyor.
Mumcu, gelinen nokta için "Bir yenilgi olduğu kuşkusuz. Başarısızlık mı evet, yenilgi mi evet." itirafında bulunuyor. Hemen ardından ekliyor: "Yine de pişman değilim."
2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde vicdanının sesini dinlediğini söylüyor. Tarihin kendisini haklı çıkaracağına inanıyor. Meclis'teki kritik oylamayı hatırlatırken, "O gün Meclis'e girip dostu güldürmek ve düşmanı ağlatmak vardı. Çevremdeki herkes girmem gerektiğini söylüyordu. Kamuoyu araştırmaları da bu yöndeydi. Bir politisyen olarak ben de girmem gerektiğini biliyordum. Fakat vicdanımı dinlediğimde 'Bu adamlara beytül mal emanet edilemez' dedim ve girmedim." ifadelerini kullanıyor. Siyaseti bırakırken zihinlerde nasıl yer ettiğinin farkında. "Muhafazakar kesim beni ihanet etmiş olarak görüyor." diyor. Bunun kendisinde 'gönül yorgunluğuna' yol açtığını anlatırken, "Kenara çekiliyorum. Çünkü halk kendini temsil edenleri görmek ister." değerlendirmesinde bulunuyor.
Mumcu, siyaseti bırakma kararında toplumla ayrı düşmesinin etkili olduğunun altını çiziyor: "Sorunları aynı gözle görmüyoruz, çözümlerimiz ortak değil. Geriye iki seçim kalıyor; ya kendi akledişimi değiştireceğim -ki bu ihanet olur- ya da temsil etme iddiamdan vazgeçeceğim."
Toplumun, 'kendini temsil ettiğine inandığı insanları seçtiği' tespitini yaparken 22 Temmuz seçimlerinde AK Parti'ye oy veren yüzde 47'nin tutumunu övüyor: "Daha önce Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın arkasında niye durdularsa AK Parti'nin arkasında o nedenle durdular." Bu kesimi, "acısını, çilesini, duygusunu önemsediğim, ciğerden duygudaş olduğum insanlar" diye tarif ediyor. Mumcu, şöyle devam ediyor: "Onlarla böyle bir iletişimsizlik içinde olmak beni yaralıyor. Belki de gönül yorgunluğu dediğim şey bu." Mumcu, her ne kadar, "Pişman değilim." dese de şu cümleleri dikkat çekici: "Bir politisyen gözüyle baksaydım o gün girmem gerekiyordu. Kamuoyu araştırmaları da partimin eğilimi de bunu gösteriyordu. Üniversitede böşürtüsü mağduriyeti yaşamış kız kardeşlerim ve ailemin tavrı da toplumsal ortalamadan farklı değildi. Bunu ben de öyle hissettim aslında. Yüreğim gümbür gümbür oraya gidip Meclis'in iradesine karşı birtakım yapay engeller yaratanların karşısında durmayı söyledi bana. Aynı duyguları paylaştığım insanların üzülmesi söz konusuydu. Bunu biliyorum ama sonuçta iş vicdan muhasebesine geldi ve böyle karar verdim. Sonuçta ne oldu? Anayasa değişikliği yapıldı. Demek ki yapılabiliyormuş. Buna önayak olmanın onuru bana yeter."
27 Nisan gecesi verilen e-muhtıra, Mumcu'nun kararını değiştirmiş. İkinci tur oylamaya katılmaya karar vermişler. Ancak hükümet kendisinin talep ettiği anayasa değişikliklerini yapacağını açıklayınca vazgeçmişler. Mumcu, "Bu imkanı baltalayamazdım." diyor. Siyasete, 'ihanet etmiş adam' imajıyla veda etmenin burukluğunu yaşayan Mumcu, geçmişin unutulmamasını istiyor. 28 Şubat'ın en ateşli günlerinde dik durduğunu, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'na demokrasi dersi verdiğini, Genelkurmay Başkanlığı'nın aleyhinde bildiri yayımladığını hatırlatıyor.
Karadayı, 'Meclis'e girmeyin' mesajı vermiş
Mumcu'yla ilgili en çok merak edilen soru şu: "Meclis'e girmemeleri için bir yerden telefon aldı mı?" 26 Nisan 2007 tarihinde yapılan son MKYK toplantısında Mumcu'ya telefon geldiği ve bundan sonra kararını değiştirdiği iddiaları hâlâ taze. Bizzat MKYK üyelerinin ağzından Mumcu'nun "367 saçmalıktır. Meclis'e girmemek alçaklık olur." dediği aktarıldı, fikir değiştirdiği sorgulandı.
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'un sivil bir şekilde Mumcu'yu evinde ziyaret ederek oylamaya katılmamaları konusunda telkinde bulunduğu ileri sürüldü. Mumcu, bu iddiaları kabul etmiyor: "Telefon aldım, o yüzden girmedim demem çok isteniyor. Fakat ne yazık ki almadım." Bu söylentileri ise şuna bağlıyor: "Cumhurbaşkanlığı seçiminde DYP ile birlikte hareket etme ve DP çatısı altında birleşme kararı almıştık. O günlerde İstanbul havalimanında eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile karşılaştık. Bana, 'Tebrik ederim sayın genel başkan. Muhalefette CHP'yi yalnız bırakmamak lazım. Sizin de merkez sağ olarak birleşmeniz iyi oldu. Cumhurbaşkanlığı oylamasında da aynı tavrı göstermenizi bekliyoruz' dedi. Ben de 'Efendim bizim tavrımız belli. Oylamaya katılıp katılmamaktan ziyade anayasa değişikliği üzerinde duruyoruz. Bırakalım halk seçsin.' karşılığını verdim. O 'Ama onun da mahzurları var. Halk seçerse sürekli bunların istediği kişiler seçilir' cevabını verdi. Ben de 'Demokrasi böyle bir şey' dedim. O efsaneler buradan üretildi."