Birçok insan var ki, namaz kılmak istese bile kılamıyor. Büyüdüğü aile ortamının namaza karşı kayıtsız davranışı ya da ilmihal bilgilerinden mahrum büyümesi veya değişik sebeplerle namazdan uzak duruyor. Kılacak, ama kılmasını bilemiyor.
Hülya Hanım da bunlardan biri. Çocukluğunda, annesinin onu ısrarla namaza yönlendirmesi pek işe yaramamış, namaz surelerini, namaz kılma bilgilerini öğrenmesine rağmen, arkadaş çevresi olsa gerek, namazdan uzak durmuştur. Bazı kandil gecelerinde, ramazan teravihlerinin bazılarında namaz kılsa bile, senenin diğer günlerinde başı secdeye gitmemiş.
Bir gün evine uzaktan akrabalarından yaşlı bir kadınla onun kızı çıkagelmiş. Hülya Hanım onları karşılamış, yedirmiş içirmiş. Yaşlı kadın çok hoşsohbet birisi imiş. Konuşurken ağzından sanki ballar akıyormuş. Çay faslında sohbete başlamış. Hülya Hanım, yaşlı kadının kızı ve Hülya Hanımın beş yaşlarındaki oğlu Emre de sohbeti dinlemeye koyulmuşlar. Yaşlı kadın hikâyelerle, yaşanmışlıklarla namazdan söz ettikçe, hepsi de pürdikkat onu dinlemeye başlamışlar. Küçük Emre de anlatılan hikâyelere kulak kabartmış.
Yaşlı kadın her ne kadar müjdeci haberlerle namazı anlatmaya devam ettiyse de bir ara namaz kılmayanların ahirette çekecek oldukları cezalardan da söz etmiş. Bunları da örneklerle anlatmaya devam etmiş.
Sohbet öyle koyulaşmış ki, Emre’nin sohbet ortamından kalkıp lavaboya gitmesini fark edememişler. Lavabodan bir bağrışma sesiyle Hülya Hanımın ayağa fırlaması ve lavaboya koşması bir olmuş. Emre, sandalye koyarak lavaboya çıkmıştı. Bir ayağı lavabonun içinde diğeri ise dışarıdaydı. Sandalye devrilince Emre lavaboda asılı kalmış.
Hülya Hanım çocuğunu kucağına almış ve onun su içeceğini zannederek: “İsteseydin ben verirdim oğlum, ya düşüp bir yerine zarar verseydin!” diye ona çıkışmış.
Emre ise annesine şöyle cevap vermiş: “ Anne, ben abdest alacaktım. Teyze dedi ya, namaz kılmayanlara Allah ceza verecekmiş diye. Ben de, sen ceza almayasın diye senin yerine namaza başlayacaktım!..”
Namazın değerini, anlamını ancak gerçek manada secdeli alınlar anlar. Fani dünyada her şeyin de fani olduğunu, ancak ibadetlerin ve bunun başındaki namazın, insanın sonsuzluk yolunda yoldaşı olduğunu mümin gönüller bilir.
Dünyadaki en kıymetli şeyimiz imanımızdır. Bunun ardından da namazımız gelir. Bu kadar kıymetli bir hazinemizi yollara saçmak, şeytanın oyuncağı yapmak ve ona sahip çıkmayarak şeytana oyuncak olmak müslümana yakışan şey değildir.
Namaz kılmayan insanın iyiliği, kedinin fareyi görene kadarki uykusuna benzer; fareyi görünce de bir hışımla üzerine atılır.
Namaz kılıp da terbiye olamamış, kötülüklerden sıyrılamamış insan da, çekirdeksiz meyveye benzer; toprağa düşse de filiz veremez. Her namaz kılan iyi değildir, doğru; ama Allah katındaki bütün iyiler namaz kılar; bunu da unutmamak gerekir.
Namaz kılmakta tembel davranan kardeşlerimedir sözüm:
Mutlaka ilmihal kitapları okuyun veya okunanı dinleyin. İslam tarihinden, günümüzden bilincinizi bileyecek, diri tutacak eserler okuyun veya okunan sohbetlere katılın. Kitaptan, sohbet ortamından bir hafta uzak durmak demek, ruh dünyanızı boşluğa atmak demektir.
Okumadan, dinlemeden bir arpa boyu yol alamayacağınızı bilin ve şeytanın, şeytan yüzlü arkadaşlarınızın vesvesesinden uzaklaşın.
Namaza karşı lakayt davranan bir çevredeyseniz mutlaka çevrenizi değiştirin, secdeli yerlere hicret edin. Bir namaz dostu edinin.
Çocuklarınızı daha okula göndermeden onlara namazı sevdirin. Bunun için de evde cemaatle namaz kılın; ev sohbetleri yapın, ilgili kitaplar okuyun. Tohum atmadan ağacın yeşermeyeceğinin farkında olun ve çocuklarınızın fıtrat tohumunu emin ellere teslim edin.
Çocuklarınızın fıtratının, yaradılış doğrultusunda gelişmesinde emeğiniz olmazsa, inanın bu çocuklar yarın sizden çok kötü intikam alacaklardır. Sizin dininize, değerlerinize, örf ve adetlerinize karşı çıkacaklar ve siz yaşarken dünyada size cehennem hayatı yaşatacaklardır. Bunun örnekleri çoktur.
Fakat çocukluğunda iyi bir eğitim almışsa (okula bırakmadan), ergenlik döneminde biraz savrulsa bile, zamanla doğru yolu bulacak ve iyi bir mümin olacaktır. Hayatta tesadüfe tesadüf edilmediğini bilelim, vesselam.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci