Nereden başlamalı? Nasıl, ne zaman başlamalı?

Yusuf KAMBUR

“Sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak yönünü doğru ve asıl dine/ tevhid dinine (İslam’a) çevir. 

Allah’ın insanların özüne nakşetmiş olduğu o saf, temiz ve doğal yaratılış hâline!..”(Rum: 30/30) 

Birebir konuştuğumuzda ‘kendilerini, inançlı fakat bu inancın gereğini tam anlamıyla yerine getiremeyenler olarak tanımlayan’ kardeşlerimizin epeyce bir kısmı “bu gidişattan memnun olmadıklarını” ve bu hallerinin kendilerini huzursuz ettiğini söylemektedirler.

“Ne zaman, nereden ve nasıl başlamalı” konusunda tereddütler,  kararsız kalmalar, ağırdan almalar, tembellik etmeler, ilk adımı atamamalar… Kötü gidişattan memnun değil ama iyiye doğru da adım atamıyor…

“Bilgi eksikliğini” mazeret olarak sunanlar var. Namaz kılacağım ama nasıl kılınacağımı bilmiyorum, sormaya utanıyorum, gülünç duruma düşmekten korkuyorum…

“Kötü alışkanlıklardan/haramlardan vazgeçemediğini” söyleyenler var. İçki, kumar, at yarışı vb. kötü alışkanlıklarımdan vazgeçemiyorum. Onlara tövbe etmeden de bu işler olmaz diyor.

“Mükemmel olma arzusunun” engellediği kişilerin sayısı da az değil. Beş vaktin tamamını kılamadıktan sonra namaz kılmışsın neye yarar? diye düşünmekte…

“Devamlılığının olmamasını” mazeret olarak sunanlar da var. Aşk ile şevk ile başlıyorum, ilk başta çok iyi gidiyor ama bir zaman sonra tekrar eski halime dönüyorum.

“Kötü örnekler sebebiyle savrulduğunu” söyleyenler işin ilginç yanı. Çevremdeki şu hacılar, hocalar, namaz kılanlar, sakallılar… gibi olmaktansa bu halim daha iyi diyor…

Örnekleri çoğaltmak mümkün…

Nereden, nasıl ve ne zaman başlamalı?

Bu soru önemlidir ancak bu sorudan önce açığa çıkarılması gereken çok daha önemli bir konu bulunmaktadır. Nedir o?

“Bir yerden mutlaka başlanması gerektiğine inanıyor muyum?” Yürekten yükselen bir ses “durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak!” diye feveran ediyor mu? Bu hayat böyle devam ederse “bize hüsran getirir” kanaatine varılmış mıdır? Yani gözler hakikatleri görmeye, kulaklar dinlemeye, yürekler dizginlenmeye hazır mıdır?

“Evet” diyenlere söylenecek birkaç sözümüz var.

Mümin ve Müslüman kardeşim!

Düşün ki, evinin yukarısındaki dere, yatağından taşmış evini dövmeye başlamıştır. Su yavaş yavaş aktığı için ilk başta yıkıcı gücünün farkında olamıyorsun. Önce bahçe duvarın çöktü önemsemedin. Sonra evin avlusu bozuldu umursamadın. Gün geldi hem suyun yıkıcı etkisi arttı hem de evin temellerine çarpmaya başladı. İş ciddiye bindiği halde eğer hala kılını kıpırdatmazsan “korkulan olacaktır.”

Ve iş işten geçtikten sonraki “feryatlarının” bir anlamı kalmayacaktır.

Aynen bunun gibi, terk ettiğin her ibadetle birlikte Rabbinden gelen huzur, bereket, saadet kesilirken onun yerini kavga, gürültü, çekişme, huzursuzluk, bereketten mahrumiyet, iç daralması, bunalım, geçimsizlik almaktadır. “Kim Benim zikrimden yüz çevirirse/Beni anmayı terk ederse artık onun için sıkıntılı bir hayat vardır.”(Taha: 20/124) İlahi kanun budur.

Eğer ağırdan alır, düşüncelere dalar, zamana oynarsan bu yıkıcı darbeler karşısında ne kendin durabilirsin ne evlatların ne de aile hayatın. Geriye dönüşü zor bir keşmekeşin içinde kalakalırsın.

Tereddüt etmeyi bırakıp bir an önce harekete geçmeli; hayatına, ruh dünyana, huzur ve saadetine akan bu kirli ve yıkıcı suyun akışını durdurmalısın. “Erteleyenler helâk olmuştur” Peygamber(sav) sözüne dikkat kesilmeli ve behemehâl çareler üretmelisin. 

Ertelemeden, ağırdan almadan, ne getirir ne götürür hesabına girmeden, “bu kötü gidişata tövbeyle DUR demelisin!”

Hemen şimdi başlamalı, kolay olandan başlamalısın.

“Suyu bulduğun yerde al abdestini, ezanı duyduğun yerde kıl namazını…”

Çekme dünyanın nazını,

Kıl beş vakit namazını,

Yarın yaparım diyenin,

Bugün kıldık namazını…

Cuma namazını kılma konusunda tam kararlı ol, beş vaktin ne kadarını kılabiliyorsan o kadarıyla başla. Kötü alışkanlıklarına rağmen ibadetlerini yerine getirmeye çalış. “İyilikler kötülükleri yok eder” ayetini aklında tut…

İslam’ın ilk yıllarında içki örneğinde olduğu gibi kötü alışkanlıkların “zamana yayılarak peyderpey haram kılındığını” unutmadan, bunun bugün bizler için de geçerli olduğunu dikkate almalısın.

Olumsuz örneklere de şu gözle bak!

Etrafında gördüğün tutarsız insanları “mükemmel Müslümanlar” olarak görme. Onlar da senin gibi bir bocalama içindedirler. Tüm olumsuz davranışlarına rağmen “namazla, oruçla, hac ile, sakal ile İslam’a tutunma” çabasındalar.

Yani başarmak için çaba sarf etmektedirler ve senden sadece bir adım öndeler. Onlara bakıp dini değerlere mesafe koymak yerine baştaki ayet-i kerimeye odaklan.

Bilgi eksikliği ise telafisi en kolay olandır.

Gaflet uykusundaki yüreğine de ki:

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

“Tüm başarılar ilk adımla başlar. Haydi, koşmaya başla!”