Terry Holdbrooks Guantanamo kampına 2003 yılı yazında içki içmeyi seven, rock müzik hayranı, vücudu döğmelerle kaplı 19 yaşında tanrı tanımaz bir genç olarak gitti.
Bir yıl sonra Küba’dan ayrıldığında ise asker arkadaşlarını dışlayan, gözaltındaki esirler tarafından saygı duyulan ve dahası İslamiyet'i seçmiş bir genç adamdı.
Holdbrooks bir gece yarısı düzenlenen ve kendisine akıl hocalığı yapan tutukluların da katıldığı bir törenle İslamiyet'i seçti.
Şimdi 26 yaşında olan Holdbrooks artık Mustafa Abdullah adını almış ve başında siyah bir takke, kalın bir sakal ve kolundaki “şeytanlar tarafından kullanılmaya izin ver” yazılı dövmeyi örten bir cüppe giyiyor.
Holdbrooks Arizona’da büyümüş ve uyuşturucu kullanan anne ve babası o daha 7 yaşındayken boşanmış.
Daha sonra da eskiden hippi olan büyükanne ve büyükbabası tarafından büyütülmüş.
Holdbrroks, “Guantanamo öncesi İslamiyet hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bu benim için tamamen bir şok oldu. Mümkün olduğunca çok şey öğrenmek istedim ve bu yüzden de tutuklularla siyaset, etik, ahlak ve onların yaşamları ve kültürel farklılıklarımız konusunda sürekli konuşmaya başladım” dedi.
TERRY HOLDBROOKS'LA SÖYLEŞİ
“ŞÜKÜRLER OLSUN İSLÂM’LA TANIŞTIM”
“Guantanamo deyince aklınıza ne geliyor?” sorusuna, “Guantanamo için şunu diyebilirim ki; hayatımın en önemli dönüm noktası orada gerçekleşti ama aynı zamanda en berbat yerlerden biriydi. Hayatımın en berbat yerinde Müslüman oldum. Bu yüzden Guantanamo’nun hem olumlu hem olumsuz olarak, benim için ayrı bir önemi var. Ama artık çok daha mutluyum ve kendimi iyi hissediyorum. Çünkü Allah’a şükürler olsun İslâm’la tanıştım” şeklinde cevaplıyor.
“ÖNCEKİ DİNİM MÜZİK VE ALKOLDÜ”
“Önceki dininizde mutlu değil miydiniz?” diye sorduğumuzda ise Holdbrooks şöyle diyor: “Daha önce bir dinim yoktu benim. Benim tek dinim müzik ve alkoldü. Mutluluğu alkolle arıyordum. Ama mutlu değildim. Şimdi ise çok iyiyim. Bakın, bizim eğitim sistemimizde İslâm diye bir şey öğretilmiyor. İslâm, Müslüman denilince insanlar kaşlarını çatıyor. İslâm’la ilk kez Guantanamo’da tanıştım ve iyi ki tanıştım. Yoksa hayatım bir hiç olarak devam edecekti.”
“ONLARI AYAKTA TUTAN ŞEY İSLÂM”
Holdbrooks, İslâm’a geçiş sürecinin çok çabuk bir şekilde olmadığını ve bunun en az altı ay aldığını söylüyor: “Ben hayatımda hep bir şeyleri sorgularım. Eğer bir şeyi yapıyorsam, onun mantıklı bir sebebi olmalı. Guantanamo’ya gönderilirken, Guantanamo’daki tutuklulara nasıl davranmamız gerektiği konusunda propagandaya tabi tutulduk. Ama ben onların bana sunduğu propagandanın hiçbir mantıki sebebini bulamadım. Sonra Guantanamo’ya geldim ve burada tutuklularla çok iyi iletişim kurdum. Tutuklular, içinde bulundukları o kötü duruma rağmen hâlâ gülümseyebiliyor, şaka yapabiliyorlardı. Oysa ben dışarıda olmama rağmen, hiç gülümsemiyordum. Benim mutlu olmam gerekirken, onlar benden mutlu görünüyordu. Sonra, onları mutlu kılan şeyin inançları, İslâm, olduğunu anladım.”
“MÜSLÜMAN OLDUĞUMU SÖYLEMEDİM”
Holdbrooks’e Müslüman olduğunda bunun Guantanamo’daki üslerince nasıl karşılandığını sorusuna, “Askerden ayrılana kadar ordudan kimseye Müslüman olduğumu söylemedim” diye cevap veriyor. Peki ya ailesi ve akrabaları, tanıdıkları nasıl karşılık verdi: “Benim bir ailem yok ya da görüştüğüm bir akrabam yok. Dolayısıyla tepki olmadı.” Holdbrooks 6 yaşındayken anne ve babası ayrılıyor ve o da büyük babası ile büyük annesinin yanında yaşıyor. “60’ların hippisi” olarak tanımladığı büyükanne ve büyükbabasının dinsel hiçbir şeye sahip olmadıkları için, kendisinin de dini bir yaşantısının olmadığını söylüyor Holdbrooks.
“MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA 6 AY DAHA GUANTANAMO’DA KALDIM”
Müslüman olduktan sonra Guantanamo’da 6 ay daha görev yapan Holdbrooks’e Guantanamo’daki durumu soruyoruz: “Guantanamo, dünyanın en kötü yeri. Orada insanlar suçsuz oldukları halde ailelerinden binlerce kilometre uzaklıkta tutuluyor ve işkence yapılıyor. Ama şöyle bir şey de var; Guantanamo’dakilerin çok acı içinde olduğunu düşünseniz bile, oradaki insanlar inançlarından dolayı çok mutlu görünüyorlar. Hep pozitif duruyorlar. Onların bu mutluluğu inançlarından, İslâm’dan kaynaklanıyor.”
İBADETLERİNİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİYORDU?
Holdbrooks, Müslüman olduktan sonra 6 ay daha görev yaptığı Guantanamo’da ibadetlerini nasıl gerçekleştiriyordu? Holdbrooks bu soruyu “Yakında çıkacak kitabımda görürsünüz” diye cevaplıyor.
DAHA UCUZ OLAN YEMEN’E TAŞINACAK
Terry Holdbrooks, “Bundan sonra ne yapacaksınız, nerede yaşayacaksınız?” sorumuza ise, “2010 yılında Yemen’e taşınmayı planlıyorum” diyor. “Neden Suudi Arabistan değil de Yemen” diye sorduğumuzda ise gülerek şöyle cevap veriyor: “Yemen, Suudi Arabistan’dan daha ucuz. Mesela Yemen’de peynirli bir burgeri 2 birime alıyorsanız, Suudi Arabistan’da bunun fiyatı 6 birim. Dolayısıyla kutsal topraklara yakınlığı hem de ucuzluğu açısından Yemen benim için ideal bir yer olacak.”
Amerika’da yaşadığı Arizona’da 30 binin üstünde Müslüman olduğunu söyleyen Holdbrooks, kendisinin yaşadığı bölgede çok az sayıda Müslüman bulunduğunu söylüyor. “Cuma günleri 50 kişi toplanıyoruz. İnşallah sayımız daha artar” diye temennide bulunuyor. Holbrooks’a ordudan ayrıldıktan sonra nasıl geçindiğini soruyoruz: “Ben artık bir yazarım. Yakında kitabım yayınlanacak” diye cevap veriyor. Holdbrooks’un bu ay içerisinde çıkması beklenen ve “Traitor” (İhanetçi) ismi taşıyan 200 sayfanın üstündeki kitabı ilk önce ABD ve İngiltere’de yayınlanacak. Guantanamo’da geçirdiği dönemi anlattığı kitabının basımı için şimdilik 3 bin dolara ihtiyacı olduğunu söylüyor Holdbrooks: “İnşallah bu parayı bulduğumuzda, kitabımı da basmış olacağım. Kitabımda beni İslâm’a götüren süreci ve orada yaşanan işkenceleri anlattım.”