Sinop'tan Sarp'a kadar Karadeniz sahili boyunca son günlerde yaşanan yunus ölümleri bilim adamlarını harekete geçirirken, uzmanlar yunus ölümlerinin önüne 'Pingers' denilen ve ağlara takılan yunusları rahatsız edici sinyal yayıcı cihazla geçilebileceğini söylüyor.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Cemal Dinçer, yunus ölümlerinin bölgede yeni olmadığını ve 10-15 yıldır zaman zaman ortaya çıkan bir tablo olduğunu hatırlattı.
"Ülkemizde, yunusların ölümü yeni değil"
Yunusların neden öldüğü yönündeki soruların, yapılacak incelemenin ardından net olarak ortaya çıkacağını kaydeden Dinçer, muhtemelen ağlara takılmak suretiyle boğularak öldüklerini tahmin ettiklerini söyledi. Dinçer, “Ülkemizde yunus ölümleri yeni değil. Son 10-15 yıla baktığımız zaman daha sıklıkla karşımıza çıktığını görüyoruz. Ancak bu dönemde olması özellikle Kalkan ağlarıyla ilişkilendiriliyor. Bunun doğruluk payı oldukça yüksektir. Yunusların neden öldüğü sorusunu cevaplayabilmek için muhtemelen ağlarla ilişkilerine baktığımızda yunuslar denizde yaşayan bir memeli canlıdır yani balık değildir. Dolayısıyla belli periyotlarla su yüzüne çıkıp nefes alması gerekmektedir. Ülkemizde kalkan ağları oldukça uzun boylarda, denizin dibine adeta duvar görevi yapacak şekilde seriliyor. Yunuslar maalesef buralara takılabiliyor ve ağlara dolaşmak suretiyle kendilerini kurtaramıyorlar. Yani ağlara takılmak suretiyle muhtemelen boğularak öldükleri tahmin edilmektedir. Ancak biz bilimsel olarak Yunus’u görüp incelemedik. Kesin ölüm nedeni ancak bir otopsi ile rahatlıkla anlaşılabilir” dedi.
Yunusların bu dönemin üreme dönemleri olduğuna dikkat çeken Dinçer, “Yunuslar, neden bu durumlarla sık sık karşılaştırılıyor? Bu dönem Yunusların üreme dönemi. Yavrularını besleme ve emzirme dönemi. Dolayısıyla besin ihtiyacının olduğu bir dönemdir. Denizlerimizin doğal verimliliği açısından Yunuslar biraz daha karaya doğru 70-100 metre derinliklere kadar gelerek besin bulma şansını artırması ve dolayısıyla Kalkan ağları ile buluşması söz konusu. Halbuki denizlerin biraz daha açık kısımlarında ağların olmadığı bölgelerde doğal olarak dolaşabilseler bunlarla karşılaşmayacaklar” diye konuştu.
"Yunus ölümlerinin önüne geçmek mümkün"
Yunus ölümlerinin önüne basit önlemlerle geçilebileceğini ifade eden Dinçer, “Sonuçta Yunus bir hayvan. Zeki, canlı da olsa sonuçta bir hayvan. Dolayısıyla bu hayvanın yakalanmamasını, ölmesini önleyecek tedbirlerimiz vardır ve bunları almalıyız. En basiti Yunusları ağlarla çakıştıracak bir ortama getirmemek lazım. Kalkan ağları denizde biraz uzun kalıyor. Öncelikle denizde kalma sureleri bize göre uzun. Bir hafta 10 gün sürekli denizde kalıyor. Aslında avcılığın bu şekilde değil de daha kısa boylarda kullanılarak günü birlik tekrar eden bir avcılık şeklinde olması lazım. Yani günde 12 saat denizde kalarak, daha küçük boyda ağlar kurarak basit yöntem uygulanabilir. Daha gelişmiş modern yöntemi ise şudur? Bu Avrupa’da özellikle Hollanda, Danimarka’da, Norveç’te çok uygulanan bir yöntem. Sadece Yunuslar değil, deniz memelilerinin bütününü ağlarla buluşmasını, ölmelerini engellemek için 'Pingers' dediğimiz cihazları kullanabiliriz. Bunlar elektrik akımıyla çalışıyor, bir nevi sinyal verici 200-250 gram ağırlığında ağlara takılan şekil olarak şamandıralara benzer bir cihaz. Yaydığı sinyal sayesinde bir nevi alarm veriyor. Dolayısıyla Yunus, ağlara yaklaştığı zaman bu sesten ürkerek buraya yanaşmıyor. Dolayısıyla ölümleri durduracak önleyecek bir çözümümüz var” şeklinde konuştu.
"Yunus stoklarının daha sağlıklı bir tespiti ve ekolojiye olan etkileri araştırılmalıdır"
Yunus avının dünyanın her yerinde yasak olduğunu dile getiren Dinçer, “Balıkçılar 'Bizim avlayacak olduğumuz balığı Yunus yiyor' diyor. Bu nedenle avının serbest olmasını istiyor. Bu sadece denizlerde değil, karada da aynıdır diğer canlılar içinde aynıdır. Yani sadece denizle alakalı bir durum değil. Her zaman çevre dostu düşünmek zorundayız. 'Kesinlikle Yunuslar avlanmalıdır' diye bir yaklaşım bugünkü dünyada bu mümkün değil gibi gözükmekte. Her canlı kendi ortamında doğal besinini bulmalı ve yaşamalıdır. Bizlerin bu ortamları bozmayacak veya bozulmasını önleyecek tedbirleri almamız lazım. Yunus avı dünyanın her yerinde yasak” ifadelerini kullandı.
KTÜ tarafından 1986-87 yılları arasında Yunuslarla ilgili bir proje çalışması yapıldığını hatırlatan Dinçer, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Özellikle böyle şikayetlerin artması durumunda daha önce yapılmış olan projenin bir benzerinin yapılması sanki bir ihtiyaç gibi görülmektedir. Dolayısıyla KTÜ’nün 1986-1987 yıllarında yaptığı Yunus projesi çalışması vardır. Onun bir benzerinin mutlaka bugün gelişmiş olan daha akustik sistemlerle tekrarlanarak bölgedeki Yunus stoklarının daha sağlıklı bir tespiti ve ekolojiye olan etkileri araştırılmalıdır. Ortaya çıkacak bilimsel bulgular dahilinde yunus avı serbest bırakılmalı veya bırakılmamalı sorusu da cevap bulacaktır.”