Hoş geldin ey ayların Sultanı!
Hüzünle gelmene biz sebep olduk değil mi yine? Rabbimizden getirdiğin tüm güzelliklere “kan bulaştırdık” öyle mi?
Allah’ın lanetlediği kullar, (İsrailoğulları) ataları Peygamberler şehit ediyordu mübarek beldede, bunlar da çoluk çocuk kanıyla sulamakta… (61 Şehit, binlerce yaralı, şimdilik)
Meleklerin “Ey Rabbimiz! Yeryüzünde fitne çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” serzenişini haklı çıkardık değil mi?
Sen bize “Ramazanı getirmişken biz zamanı ileri alıp Kurbana geçtik.” Kurbanlar vermedeyiz kullardan…
İbrahim’in yurdunda insanlık ölmüş, kuma gömülmüş,
Mescid-i Aksa’nın etrafı, kurban panayırına dönmüş,
Burda şimdi güneş kan renginde, kopkoyu bir karanlık,
Feryatlar arşa dayanmış, eller umutla semaya kalkık. (Y.K)
Geçen bayram seni “dualarla, zikirlerle, tesbihler, şükürlerle, sözler vererek” uğurlamıştık hani. Bayram coşkusuyla vedalaşmış, sözler vermiştik düzelmeye, güzelleşmeye…
Şahit olmuştun mabetlerimizin ıssızlığına, terk edilmişliğine, “Müslümana hasret kalışına…” Çocuk seslerinin duyulmayışına, mescitlerin kabre dönüşmesine şahit olmuştun değil mi ey Ramazan?
Varlığını kendisine borçlu zavallıların “Allah’a meydan okuyuşuna, nefislerini ilahlaştırmasına, dini değerlerle alay edişine, kendilerini Allah’a muhtaç değilmiş gibi hissedişlerine” şaşırmıştın değil mi?
Şahit olmuştun değil mi “şuursuz davranışlarımıza”, ruhsuz ve gönülsüz şehadetlerimize, huşusuz ibadetlerimize?
Ve yine, bir daha geldin öyle mi ey Ramazan? Temiz bir sayfa açmak için. Rabbimizden uzanan yeni bir başlangıç imkânı sunmak için.
Karanlık dünyamızı “Kur’an nuruyla nurlandırmak”, Rabbimizin bizden hala ümit kesmediğini, defterimizi dürmediğini hatırlatmak için geldin öyle mi?
Rabbimizden “selam ve esenlik” getirdin öyle mi?
“Kullarıma söyle! Ben onlara çok yakınım!” diye tembihledi öyle mi?
Rabbimiz “Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun!” buyurdu öyle mi?
Yarın benim huzuruma geldiklerinde “Neden, Neden ey kulum? Neden alnın secdeye varmadı? Neden oruç semtine uğramadı? Neden Rabbin senden razı olmadı?” diye sorduğunda mahcubiyetten başlarını öne eğecekleri bahanelerle kendilerini aldatmasınlar dedi öyle mi?
“Önlerine koyduğum gök sofrasına uzaktan bakmasınlar” dedi öyle mi? Rabbimiz söyledi öyle mi “Nereye gidiyorsunuz?” diye…
Her ferdin, her toplumun, inanç grubunun, milletin bir davası, yolu, yordamı, hayat anlayışı, yaşam felsefesi ve dünya görüşü vardır. Her toplumun yöneldiği bir değerler sistemi, “kıblesi vardır.” Ey mümin kullarım? Sizin bir davanız, bir yöneldiğiniz bir kıbleniz yok mu?
“Nereye gidiyorsunuz?”
Maddi refahınız, bedeni ihtiyaç ve hazlarınız için tüm zamanınız, ömrünüz, paranız, tüm varlığınızı seferber etmişken, “ruhunuzun itminanı için neden kılınız kıpırdamıyor?”
Bilmez misiniz ki, maddi olan hiçbir şey size manevi hazlar getirmeyecek, ruhunuzun açlığını dindirmeyecektir. Dünyevi hazlar ve arzular deniz suyu gibidir. İçtikçe susanır, susadıkça daha fazla içersiniz…
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur, sükûna erer, huzur bulur”
Yine ve yeniden geldin öyle mi ey ayların sultanı? Düzeltmek için, güzelleştirmek için, arındırmak, barıştırmak, bereketlendirmek için… “Kayıp nesli” yeniden inşa/ihya etmek için, fıtratına döndürmek için yeniden geldin öyle mi?
Bizi yeniden imtihan etmek, bize yeniden şahit olmak için geldin öyle mi?
Ramazan imtihan, oruç imtihan, zekât, fitre, fidye imtihan, söz imtihan, göz imtihan… “Her imtihan imana şahit... Samimiyet ve sadakat şahidimiz.”
“Sen ey zamana ve Ramazana maruz kalan insan! Zaman senin şahidindir. Sabah dile gelecek, akşam dile gelecek, seher ve sahur dile gelecek. Şafak, gün ve ay dile gelecek, Ramazan dile gelecek.
Dile gelince senin hakkında Rabbine acaba ne diyecek?
Senin hangi hallerine şahitlik edecek?
Kur’an dile gelirse, oruç dile gelirse, cami dile gelirse nasıl şahitlik edecek?”(Ramazan Yazıları)
Ey ayların sultanı!
Tut elimizden ve bizi “beşer olmaktan çıkarıp” insanlığa, kemale ulaştır. Rıza makamına eriştir.
İbadetlerimizi kabuktan, şekilden ibaret olmaktan çıkarıp, “berekete dönüştür!”
Tut elimizden de bizi “Kur’an sofrasına oturt.” Kurtar bizi bizden! Kurtar bizi nefsimizden! Kurtar bizi içimizdeki şeytani içgüdülerden!
“Arındır bizi tüm hamlıklardan!” Ve batır bizi boyaların en güzeli olan “Allah’ın boyasına” ki, içimiz dışımız bir olsun!
Gözümüz “nur, gönlümüz huzur” bulsun!
Nefesimiz “misk” koksun!
Cennet “özlemle” beklesin bizi… “Affetsin Rabbimiz hepimizi…”
“Ömrümüz Ramazan, sonumuz BAYRAM olsun!”