Kemal Tahir’e, idam edilecek olan birisi için; “Ona bir şeyler söyle.” denildiğinde, “Benim tüm bildiklerim dünyaya dönük, öte ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum ki, ne söyleyeyim?” diye cevap verir!
Romanlarıyla bir döneme damgasını vurmuş, halen okunan çok ünlü bir Türk roman yazarının/aydınının vermiş olduğu cevap tüyler ürperticidir: “Öte ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum ki!”
Aydın, toplumuna ayna tutan insandır. Bu toplum Müslüman’dır ve ahiret inancına sahiptir. Bu inanca sahip olan toplumun davranışları da inancına göre şekillenecektir ve öyle de olmuştur. Romancı, yazar; toplumunun değer yargılarını kaale almadan eser meydana getiremez. Batı’daki yazarların birçoğu ateist olmalarına rağmen, eserlerinde Hıristiyanlık, kilise yer alır; çünkü hayat buna göre kurulmuştur.
“Öte ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsan” ne biliyorsun? diye adama sormazlar mı?
Çanakkale Destanı’nı nasıl yazacaksın? Bu bir tesadüf müdür; Çanakkale Destanı’nı sadece Mehmet Akif yazmıştır. Neden? Orada Kemal Tahir ve onun gibi olan bir sürü insanın bilmediği “ötelerden haberler” vardır ve bu haberleri sadece ötelerin haberine inananlar verebilir de ondan. Onlar da kalmayınca, Çanakkale, çaplı bir roman olarak yazılamamıştır.
Gerçekten bir Çanakkale romanı yazılmamıştır. Bu çok acı bir durumdur. Hâlâ “Harp ve Sulh”, “Kırmızı ve Siyah” gibi romanlarla başkalarının dünyalarında geziniyoruz. Oysa tarihin tanık olmadığı biçimde evrensel bir destanımız vardır, Çanakkale ve biz bunu yazamamışız. Yazamazdık; çünkü yazarlarımızın ötelerle bir alıp veremeyeceği yoktu. Şehadet gibi bir kavramı işleyebilecek gönülden, zihin dünyasından mahrum idiler.
Düşünüyorum da, acaba son asırdaki Türk aydınlarının, yöneticilerinin, sanatkârlarının, devlet adamlarının, eğitimcilerinin seküler dünyası tarzında “ötelerden habersiz” yaşayan, düşünen dünyada başka kimseler var mıdır?
Geçenlerde komedyen bir “sanatçı”nın eşi trafik kazasında hayatını kaybetti; elbette acı bir durum. “Sanatçı” arkadaşları taziyeye gittiler. Gittiler de, özellikle her birinin mesajını okumaya çalıştım, bir tanesinin ağzından “öte” kavramı çıkmadı. Biri, “bu tip durumlar için ne deniliyor bilemiyorum, ama arkadaşımız şöyle şöyle idi…” tarzında beyanlarda bulundu.
Haberiniz var mı öleceğinizden?
“Ölmeyeceğiz” diyemiyorlar, ama ölümü de kendilerine asla yaklaştırmıyorlar, yanaştırmıyorlar.
Pekiyi, ya ölüm ötesinden?
Beyinler donmuş, kulaklar sağır!
Yeter be!.. Siz kimsiniz Allah aşkına? Bu milletten bir asırdır amentüyü çaldığınız yetmemiş gibi, bir de suret-i haktan gözüküp “mürşit”liğe soyunuyorsunuz! Kendinize gelin de öteleri de düşünün; çünkü ölüm var, ölüm ötesi var.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci