Çalıştay sonrası bütün katılımcılarca da onaylanan görüş ve düşünceler TEMA Vakfı’nın Her dem toprak için adlı projesini yürüten aynı zamanda TEMA Vakfı’nın Ankara Temsilcisi Nevzat Özer tarafından açıklandı:
Çay tarımı hem ülkemiz hem Doğu Karadeniz Bölgesi için ekonomik, sosyal ve kültürel olarak büyük önem taşımaktadır. Alternatifi olmayan bu tarımın kuşaklar boyunca kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekmektedir.
Bu düşünceden hareketle bir yıl önce Rize Ziraat Odası Başkanlığı Toplantı Salonunda sürdürülebilir çay tarımı açısından öne çıkan sorunlar, nedenleri, çözüm önerileri, kurumlara düşen roller ve koordinasyon konularının tartışıldığı bir toplantı düzenlenmişti. Toplantıya katılan 30’a yakın kurum, kuruluş ve akademisyenin ortak kararıyla çay topraklarındaki aşırı ve yanlış gübre kullanımının yol açtığı sorunlar öncelikli sorun olarak belirlenmiş ve harekete geçme çağrıları yapılmıştır.
Çay tarımının sürdürülebilir olmasının birinci şartı sağlıklı, üretken topraklardır.
Bu çağrıdan bir yıl sonra TEMA Vakfı’nın davetiyle 21 Nisan 2017 tarihinde sektörün bütün paydaşlarının katıldığı tam gün süren bir değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Burada belirlenen ve bütün taraflarca mutabık kalınan temel başlıklar aşağıda açıklanmıştır.
Çay topraklarında asitleşme bitki yetiştiriciliğini tehdit edecek sınırlara gelmiştir.
Aşırı ve yanlış gübre kullanımıyla doğal gübre fabrikaları olan toprak canlıları önemli ölçüde kaybedilmiştir. Topraktaki besin maddesi açığı suni yollarla karşılanmaya çalışılmış, bu durumu daha da kötüleştiren kısır bir döngüye neden olmuştur.
Topraklar su ve hava kapasitesini kaybederek sıkışmış, yüzeyin sıkışması kök gelişimi yanında besin maddelerinin kolaylıkla yıkanarak kaybolmasına yol açmıştır. Yıkanan kimyasal gübreler su kaynaklarında ciddi nitrat kirlenmeleri yaratmaktadır.
Toprak yapısındaki bozulma kaliteli yaş çay yaprağına, dolayısıyla kaliteli, randımanı yüksek kuru çay üretimine de engel oluşturmuştur.
Uygulanan tarım teknikleri önemli hatalar içermektedir.
Tarımda kullanılan kimyasal gübrelerin seçimi ve miktarındaki yanlışlar kadar uygulama süreçleri de, gübrenin veriliş şekli, zamanı, bir defada verilmesi gibi önemli hatalar yapılmaktadır. Üreticinin eğitimsizliği, çay alanlarındaki parçalanma, hızla yaygınlaşan yarıcılık sistemi bu durumu daha da kötüleştirmektedir.
Bakanlığın organik çay üretimine geçiş kararı memnuniyet vericidir.
Son bir yılda konu sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve basınımızın da önemli katkılarıyla bölge ve ülke gündemine taşınmış, Milli Tarım Politikaları içerisinde yer bulmuştur.
Bu hayati konunun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca öncelikle programa alınmasından bütün paydaşlar memnunluk duymaktadır. Üretiminde hiçbir kimyasal maddenin kullanılmadığı bir tarımın doğaya olduğu gibi insan sağlığına, refahına da değer katacağına inanılmaktadır.
Ancak, tarımdaki bu büyük dönüşümü gerçekleştirirken aşağıdaki hususların dikkate alınmasını çok önemli görüyoruz.
1-Üretici örgütleri, STK’lar, meslek örgütleri, kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör temsilcileri gibi tüm tarafların karar süreçlerine katılımı sağlanmalı, açık ve şeffaf olunmalıdır.
2-Amaç birliği içerisinde stratejik bir planlama yapılmalıdır. Planlamanın önceliği teknik, idari ve hukuki altyapının düzenlenmesine verilmelidir. Organik tarım ve çay kanununda bu hususlar ayrıntılı olarak yer almalıdır.
3-Kimyasal gübrelerin kullanılmaması ile oluşacak bitki besin maddesi açığının nasıl karşılanacağı, uygulama esasları, nasıl temin edileceği net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Organik gübre, toprak düzenleyiciler, mikrobiyal gübreler konusundaki kargaşa giderilmelidir.
4-Gübreyi üreticiye ulaştıran Kooperatif, Oda gibi üretici örgütlenmelerinin teknik kapasiteleri güçlendirilmelidir. Bu kuruluşlar gübre fabrikalarının manipülasyonlarıyla karşı karşıya bırakılmamalıdır.
5-Organik tarım çay üretiminde bir düşüşe neden olmamalıdır. Gerekirse toprak yapısının düzeltildiği bir süreç içerisinde kademeli bir geçiş düşünülmelidir. Ülkemiz yılda 1250 bin ton yaş çay üretimi ile kendi iç tüketimini zorlukla karşılamaktadır. Hatta önemli miktarda yabancı çay tüketimi de söz konusudur. Organik tarımdan doğacak çay açığının ithalatla kapatılması, bunun halkın damak tadında hızlı değişikliklere neden olmasının yaratacağı riskler en kritik konudur.
6-Organik tarım destekleri birim alandan alınacak verim ve kaliteyi artıracak, ekolojik, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğe hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir. Destek arazi durumuna göre değil mutlaka ürüne uygulanmalı ve üretimi teşvik edecek ciddi disiplinler içermelidir. Bölgede arazi mülkiyet durumundaki belirsizlikler nedeniyle desteklemeler de tapu şartı yerine çay ruhsatları dikkate alınmalıdır. Organik gübre ve ekipman desteği düşünülmelidir.
7-Budama projesi kolaycı yanlış tekniklerle amacından uzaklaşmaya başlamıştır. Bu proje doğru budama, çapalama, çay atıklarının toprakla buluşturulması gibi uygulamalarla yeniden düzenlenmelidir.
8-Projenin uygulanabilirliğinin yegane koşulu üretici eğitimleridir. Ne yazık ki bölgede eğitim çalışmaları birkaç gönüllü kuruluşun çabalarından öteye gitmemektedir. Üreticiler organik gübrelerin kullanımı, tarımı konularına ilişkin teknik uygulamalar konusunda bilgilendirilmelidir. Eğitimlerde güven, inandırıcılık, bilimsellik, yöntem, eğitim tekniklerinin önemi artık görülmelidir. Eğitimlere toprak konusunda uzmanlaşmış sivil toplum örgütleri, meslek ve çiftçi örgütlerinin aktif katılımı sağlanmalıdır. En doğru önerilerin bile yanlış uygulamamalarla hayal kırıklığı yaratabileceği unutulmamalıdır.
8-Bölgede üreticiye hizmet verecek toprak analiz laboratuvarları hızla kurulmalıdır.
9-Çay bahçelerinde başlatılan gübre denemeleri en az 3 yıl sürdürülmeli ve ciddiyetle takip edilmelidir. Önerilen organik gübreler ve tarım teknikleri örnek bahçelerle üreticilere gösterilmelidir.
10-Sektörle ilgili bütün gelişmeleri düzenli izleyen, bilgiye kolayca ulaşabilen, sivil toplum kuruluşlarından oluşacak bir izleme komitesi oluşturulmalıdır. Bu komite daha sık aralıklarla paydaşları bilgilendirmelidir.
Çay tarımı 70 yılda bölgenin kaderini değiştirmiştir. Göçü, yoksulluğu önlemiş ekonomik sosyal gelişimin dinamiği olmuştur. Toprağın oldukça kıt, arazinin dik, yağışın yüksek olduğu bu bölgede çay tarımı alternatifsiz bir ürün durumundadır.
Bu topraklarda nice 70 yıllar daha çay üretmek istiyorsak toprağı verimli ve üretken kılmak zorundayız.
Bizler bu topraklarda yaşayan son nesil değiliz, gelecek kuşakların hakkını korumak gibi ahlaki, vicdani bir sorumlulukla da karşı karşıya olduğumuzun farkındayız.
Sağlıklı topraklar, sağlıklı ürünler, sağlıklı insanlar…
TOPRAK YOKSA ÇAY DA YOK !
Nevzat ÖZER
TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi
TEMA Vakfı, Rize Ziraat Odası, Rize Merkez Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Rize Muhtarlar Derneği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Rize Şubesi, Rize Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası, T.Ziraatçiler Derneği Rize Şubesi, Rize Ticaret Borsası, Çay Üreticileri Dayanışma Derneği, Çayeli Muhtarlar Derneği, Fındıklı Organik Tarım Derneği, Fındıklı Ziraat Odası, Ardeşen Ziraat Odası, Senoz Yöresi Derneği, Rize Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çamlıhemşin Ziraat Odası, Karasu Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Pazar Ziraat Odası, İkizdere Muhtarlar Derneği