- Nineciğim, sen de oruçlu musun?
- He ya evladım, oruçluyum; Allah kabul etsin.
- Pekiyi zorlanmıyor musun bu sıcakta, uzun günlerde?
- Zorlansak da Allah’ın sevgisi ağır basıyor evlat! Bir de cehennemin zorluğu daha yakıcı değil mi?
-
Birkaç günden beri köyümdeyim ve köyümün insanlarının ruh halleriyle karşı karşıyayım. Cömert, sevecen, mütevekkil halleri insanı etkiliyor. Ufukları kısa da olsa, entrikanın yiyip bitirdiği ruh haline sahip değiller.
Ramazan ve oruç. Çocukluğumun ramazanları olmasa da atmosferde bir bereket, yumuşaklık ve dinginlik var. Hoş çocukluğumun ramazanlarını değerlendirirken, çocukça bakışımla olayları ele aldığım için hep renkli görünüyor, geçmiş günler.
Fakirlik vardı o zamanlar. İnsanlar iyi yemek yiyebilmek için de ramazanı beklerler, özlerlerdi. Ramazan baklavaları bir başkaydı; her akşam ailece bir tepsi baklava götürülürdü! Şehre vardığımızda ekmek kokusu etrafı tutardı. Akşam, yiyecek bir şeyleri sırtına alabilenler, köyün yolunu yaya olarak tutarlar ve evde bekleyenleri sevindirirlerdi. Köylerin ne yolu vardı, ne iç açacak bir gelişimi içinde barındırıyordu.
Mutluluk bazen bir ekmeğin içinden gülümserdi, bazen da bir horoz şekerinden öterdi içimize; kimi de bayramlık bir elbiseden mutluluk kokuları yayılırdı etrafa.
“Ah eski ramazanlar” demeye getirmiyorum sözü. Her ramazanın kendine has güzelliği, özelliği elbette göz ardı edilemez. Şimdiki çocukların da kendilerine özgü ramazanları vardır ve olmalıdır. Ramazan adına twitleşen, çetleşen; teravih sonrası bir araya gelip kendi zamanlarının eğlencelerini yaşayan gençler de ileride hatıralarını farklı şekilde anlatacaklardır.
Bütün bunlar bir yana, orucun manevi hazzı bambaşkadır. Bu sıcak ve uzun günlerde susamak, şarıl şarıl musluktan, pınardan sular akarken kuru kuru yutkunmak; hatta ağlama noktasına gelmek, ama dinin adına sabretmek ve beklediklerini sadece O’ndan beklemek! Müthiş bir duygudur bu. Beklentileriniz, çapınızcadır. Sevgili beklenir, para beklenir, makam beklenir… Ve Allah’tan merhamet, lütuf, inayet… beklenir. Kim Allah’tan bir şey beklemişse, o, asla mahrum bırakılmamıştır. Ne var ki nice bekleyenler gördük, birilerini ve bir şeyleri, elleri böğürlerinde kalmıştır çoğu zaman.
Ramazan ve oruç. Ruhun miracı, göklere yükselişi. Sabrın şahikası. Midenin saldırısına karşılık kulluk bilincinin zaferi ve özgürlük, özün gür akması. Oruç, aynı zamanda özgürlük testidir de. Ramazanda mazeretsiz midelerine / nefislerine mağlup olanlar ebediyen yenik düşmüşlerdir.
Oruç, yılda bir kez hayatımızı yenilemektedir. Yaşamımıza ahenk, sabır, merhamet; insan kardeşlerini anlama gibi üstün duygular katmakta ve ruhumuzu tatlandırmaktadır. Filanca, falanca değil; ben ne yapıyorum, kimim ve nereye gidiyorum’un cevabını içinde barındırmakta ve ümitsizlik denilen ruh kemirgenini içimizden kovmaktadır.
Ramazan ve oruç, Allah’la birlikte olmanın dünya görüntüsüdür ve bundan daha mutlu bir an yoktur, bilene, anlayana, yaşayana. Köyümdeki ninenin yüz rengi, orucun cennet görüntüsü gibi geldi bana. Ramazanınız mübarek olsun.