Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan işsizlik, göç ve ekonomik sorunların çözüme kavuşturulması için 1917 yılında Gürcistan'a giden bir heyet rapor hazırladı. Bu rapor doğrultusunda da 1924 yılında, TBMM'de, ''Rize ili ve Borçka kazasında fındık, portakal, mandalina, limon ve çay yetiştirilmesine dair 407 Sayılı Kanun'' kabul edildi. Kanunun kabul edilmesiyle bölgedeki çay tarımı yasal güvenceye kavuşturuldu.
Söz konusu kanunun yürürlüğü girmesinin ardından yapılan çalışmaların olumlu sonuç vermesi üzerine Gürcistan'ın Batum kentinden 1937'de 20 ton, 1939'da 30 ton, 1940'ta da 40 ton çay tohumu ithal edilerek, bölgede çay bahçesi tesisi çalışmalarına başlandı.
İlk yaş çay yaprağı hasadı ve kuru çay üretiminin 1938'de gerçekleştirildiği bölgede ilk çay fabrikası ise 1947'de Rize'de kuruldu. Bölgede, 1963'e kadar ithalat ile karşılanan iç tüketim talebi ise 1963'ten sonra yurt içi üretim ile karşılanmaya başlandı.
Çay üretiminin özel sektöre açılması ise 1984'de Çay Kanunu'nda yapılan değişiklikle oldu. Bu tarihten günümüze kadar bölgede 420'si özel sektör tarafından kurulan irili ufaklı pek çok yaş çay işleme fabrikası kuruldu.
Rize Ticaret Borsası (RTB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, çay sektörünün 1984'de özel sektöre açılmasının ardından 1987'ye kadar geçen 3 yıllık süreçte 86 fabrika kurulduğunu söyledi.
Bölgede, 1994'de yaşanan ekonomik kriz dönemine kadar 300'e yakın firma kurulduğunu bildiren Erdoğan, ''1984'den günümüze kadar özel sektörde 420 fabrika kuruldu, bunların 230'u kapandı. Günümüzde Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin'de halen 190 civarında yaş çay fabrikası faaliyet gösteriyor. Yani bugün faaliyette olanlardan daha fazlası çeşitli nedenlerden dolayı kapanmış. Haliyle üreticiye de borç bırakarak batmışlar'' dedi.
Sektörde uzun yıllardır yaşanan sorunlara rağmen halen bir yasal düzenleme yapılmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Sürekli ağzımız sütten yanmış, ama yoğurdu üfleyerek yememiz gerekirken hala sütü bile üflemeden yemeye devam ediyoruz. Dolayısıyla sütten yanmaya devam ediyoruz. Bu nedenle çay kanun taslağı çalışmalarımızın başlangıç noktası budur'' diye konuştu.
Erdoğan, sektörde bugüne kadar 100 milyon dolardan fazla paranın şehir dışındaki paketlemecilere kaptırıldığının belirlediğini, ancak kayıtlı olmayanların da dikkate alınmasıyla bu rakamın çok daha fazla olduğunu tahmin ettiğini kaydederek, şöyle devam etti: ''Bu paranın tamamına yakını da müstahsilin cebinden çıkmıştır. Burada art niyetli olan fabrika sahipleri olduğu gibi iyi niyetli bazı fabrika sahipleri de fabrikalarını kaybetti, mağdur olanlar da oldu. Ama nihayetinde hepsinin, yağmur altında tarlada büyük zahmetlerle çay toplayan müstahsile takılmış bir miktar parası vardır. Bu, bölge ekonomisine büyük darbe vurmuştur. Bunlar kaybolan alın teri, emek, varlıklarımızdır. Bunların bir değer olarak bölgemizde kalmasını istiyoruz.''
Sektörün çağa ayak uydurmak zorunda olduğunu belirten Erdoğan, ''Sektörümüzü, malımızı ve bölgemizi değer kaybetmeyen hale getirmek zorundayız'' dedi.
Erdoğan, sektörün, özel sektöre açıldığı ilk yıllarda kurulan fabrikaların az bir kısmının faaliyetine devam ettiğini anlatarak, ''Şu anda ilk yıllarda kurulan fabrikalardan ancak yüzde 10'u faaliyetlerine devam ediyor. Bugün üretimde olan firmaların büyük çoğunluğu 1990'dan sonra kuruldu. Son yıllarda ise artık pek fabrika kurulmuyor'' ifadelerini kullandı.
Mehmet Erdoğan, üreticileri de kapanan firmalar konusunda uyararak, üreticinin, çayını verdiği firmayı sorgulaması gerektiğine de dikkati çekti.