PEYGAMBER İZİNİ ARAMAK

Yusuf KAMBUR

“Ey Nebi! Biz seni bir şahit (örnek ve model), müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

Allah’ın izniyle O’nun yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.”

(Ahzab: 33/45-46)

Kardeş,

Ayırma bizi koynundan.

Bekliyor Yaratan,

Yoksa bizi çöllerin kumu yutacak.

Güneş kanımızı kurutacak.

Kardeş,

Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna,
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezeli Derya’nın yanına…      (Alman Şair)

Nebevi ahlaka ihtiyacımız var. Yanı başımızda durmasına rağmen görmediğimiz, görmezden geldiğimiz, bilerek ya da bilmeyerek hayatımızdan uzak tuttuğumuz Peygamber ahlakına çok ihtiyacımız var.

Özel hayatımızda, aile hayatında, toplumsal hayatta tüm insanlık ve özellikle Müslümanlar olarak İlahi terbiye ilkelerini/huzur ve mutluluğun şifrelerini barındıran “o muhteşem ahlaka” susamış durumdayız.

Peygamberim!

Bize emanet ettiğin dünyada her şey değişmiş,

Akıllar tütsülü, zihin(ler) bulanık, fikir değişmiş,

Zikir kayıp, şükür sadece kaldı dudak ucunda,

Kullar değişmiş, kurallar değişmiş, yollar değişmiş…

Şeytan ve şeytani düzenin insana vadettiği “pembe rüyalar” bir kâbusa uyandırırdı insanlığı. Salt bilgi, ahlaktan yoksun ilim, bilim, bilim adamı, edebiyatçı, felsefeci, ekonomist, siyasetçi ve bilumum beşeri unvan ve sistemler bugün tam anlamıyla duvara toslamış durumda. “Doğrusu şu ki; şeytanın onlara verdiği sözler, sonu felâketle bitecek bir aldatmacadan başka bir şey değildir!”(İsra: 17/64)

Otomatik makineler, akıllı binalar, akıllı telefonlar, teknoloji “hayatı kolaylaştırdı insanı köleleştirdi.” Aklını aldı, düşünme melekesini yok etti, anlam arayışını bitirdi, insanı yarı robot haline dönüştürdü. “…Ekinleri ve nesilleri yok etti.”(Bakara: 2/205)

Allah Elçisinin, “Bakın, size bir tek öğüdüm var: İster toplu hâlde birkaç arkadaş kafa kafaya vererek, ister tek başınıza, sessiz ve sakin bir ortamda Allah’ın huzurunda durun ve samimi olarak bir düşünün!”(Sebe: 34/46) ayetini düşünecek, tefekkür edecek ne bir insan, ne de zaman kaldı.

Dur yolcu dur!

Kaldır kafanı da durdur şu kervanı,

Sonsuzluk ötesinden mühim haber var,

Dinle fermanı…

Bugün insanlık Nebevi ahlaka, Muhammedi ahlaka her zamankinden çok daha ihtiyaç duymaktadır. Cahiliye dönemindeki şirk bugün rahmetli Faruk Beşer hocanın ifadesiyle “mutasyon geçirmiş” ve insanlığı uçurumun kenarına getirmiştir. Şirkin boyutları değişmiş, etki alanı genişlemiş, maskeleri görünmez hale gelmiştir.

“Tevhid, Nübüvvet, Ahiret” inancını yıkmaya çalışan, İlahi olanı hayatın dışına çıkaran ateizm, deizm, agnostizm, satanizm, Budizm ve bilumum …izm ler insanlığı “korktuklarından emin umduklarına nail” kılmaktan uzak kalmıştır.

Gazze’deki bir avuç mücahit “Allah erleri” beşeri sistemlerin arkasında gizlendiği maskeleri düşürmüştür. Amerikan Kongresinde dünyanın en kanlı katilinin ayakta dakikalarca alkışlandığı gün, “beşeri sistemlerin insanlığın umudu olma yolunda iflas bayrağını çektiği” tüm dünyaya ayan beyan itiraf edilmiş oldu.

“Maskeler düştü kel göründü”

Dünya biliyor ki, “kurtuluş, huzur, saadet, umut İslam’dadır.” İslam’ın “diriltici ruhu” geçmişte cahiliye insanı ayağa kaldırdığı gibi modern cahiliye çağı olarak tanımlanan bugün de ayağa kaldıracaktır.

Ey gül bahçesinin en narin, en latif gülü,

Ey kâinatın hikmetle konuşan bülbülü,

Ey müjdesi hasretle beklenen,

Dünyamıza geliversen de göstersen yolu.

Bu ıssız çölde ne yol kaldı, ne yolcu, ne de iz,

Adres yok, kimse bilmiyor, şu an neredeyiz,

Yüklendik dünyaları, çok ağır yükümüz var, 

Ahiret dursun, günü kurtarma derdindeyiz. 

“(Ey Rasulüm!): Kesinlikle Biz seni bir şahit (örnek ve model), bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. 

(Şu nedenle ki ey insanlar!)  Allah’a ve Elçisine inanasınız, O’nu(n davasını) destekleyip O’na saygıda kusur etmeyesiniz ve sabah akşam O’nun yüceliğini dillendiresiniz.”

(Fetih: 48/8-9)

Yapılacak şey bellidir. Kaybettiğimiz, hoyratça harcadığımız değerlerimize; bize izzet, şeref, onur, haysiyet, kimlik, kişilik, yücelik kazandıran değerlere sımsıkı sarılmak…

(14 Eylül 2024) Mevlid-i Nebi haftamız ve Mevlit kandili İslam ümmetinin “Rabbiyle barışmaya, Peygamber ahlakını kuşanmaya” vesile olsun inşallah…

Yoksa bir hiç olup gideceğiz maazallah…