Erkeklerde kanserden ölümlerde akciğer kanserinden sonra prostat kanserinin 2. sırada yer aldığı belirtildi.
Trabzon İmperial Hastanesi Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Ekrem Sağlam, erkekler arasında prostat kanserinin, kanser ölümlerinde akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer aldığını belirterek "50 yaş altı erkeklerde daha seyrek görülürken 60 yaş üzerinde belirgin derecede artar" dedi.
Dünyadaki toplumların yaşlanmaya eğilimli olduğundan 20 yıl içersinde bu hastalıkta artış olacağını tahmin ettiklerini ifade eden Dr. Sağlam, "Prostat kanseri gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, orta yaş veya üzeri erkekleri etkileyen en yaygın kanserlerdir. Erkekler arasındaki kanser ölümlerinde akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer almaktadır. Batı ülkelerinde, yaşam boyunca mikroskobik prostat kanseri gelişme riskinin yüzde 30 olduğu tahmin edilmektedir. Ancak bu kanserlerin pek çoğu yavaş geliştiğinden hastalıklı bir şekilde kliniğe başvurma oranı yüzde 10, ölüm oranı ise yüzde 3'dür. Son yıllarda ise bütün dünyada yaygın olarak bu durumda istikrarlı bir artış söz konusudur. Ayrıca prostat kanseri 50 yaş üzerinin etkileyen başlıca hastalık olduğundan, dünyadaki toplumun yaşlanmaya eğilimli olduğu da düşünülünce önümüzdeki son 20 yıl içersinde hastalıkta bir artış olacağı tahmin edilmektedir diye konuştu.
Amerika Birleşik Devletleri"nde prostat kanserinden ölüm oranlarının düşmeye başladığını kaydeden Dr. Ekrem Sağlam Bu düşüş erken tanı çabalarına bağlanmaktadır. Prostat kanseri yüksek görülmesine rağmen hastalığın temel nedenleri nispeten az bilinmektedir. Bunlardan yaşlanma prostat kanserini etkileyen en önemli faktördür. 50 yaş altı erkeklerde daha seyrek görülürken 60 yaş üzerinde belirgin derecede artar. Ancak bunların bir kısmı ilerlemeden kalabilir. Prostat kanseri coğrafi ve etnik açıdan da önemli farklılıklar gösterir. Amerika"nın kuzeyi ve kuzey Avrupa'da fazlayken, Uzakdoğu ülkelerinde ise düşük seviyededir. ABD'de siyah ırkta beyazlara göre hem daha yüksek oranda hem de erken yaşlarda görülmektedir. Çin ve Japon toplumlarında ise düşük seviyededir. Erken yaşta prostat kanseri tanısı almış kişilerin birinci derece yakınlarında kanser gelişme riski 2-3 kat artar. Ayrıca tanı alan kişi sayısı arttıkça riskte artmaktadır" şeklinde konuştu.
BESLENME ALIŞKANLIĞI PROSTAT KANSERİ RİSKİNİ ETKİLİYOR
Dr. Sağlam, beslenmenin prostat kanser riskiyle ilişkili olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
Beslenme şekli doymuş yağlar yada kırmızı et ile olan kişilerde prostat kanseri arasında yakın bir ilişki vardır. Bu dolaşımdaki beta karoten düzeyinin düşmesine neden olan A vitamini emiliminin azalmasına veya serbest radikallerin üretimi ile ilişkilidir. Prostat kanserinin az görüldüğü Asya ülkelerinde öğünlerde yüksek A vitamini içeriği olduğu ve kanser önleyici olabilen fitoöstrojenlerin bolca tüketildiği bilinmektedir. Son zamanlarda ise bu ülkelerde artmakta olan prostat kanseri ise beslenme şeklinin batı toplumlarına kaymasıyla açıklanmaktadır. Son zamanlarda bir antioksidan olan E vitamini ve Selenyumun düzenli kullanılmasının prostat kanserini önleyebileceği bildirilmektedir. Domateste bulunan likopenlerin de bu hastalıkta önleyici bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Endüstriyel kimyasallara bağlı çeşitli çevresel faktörler potansiyel prostat kanseri olarak tanımlanmaktadır. Kadmium içeren merkezlerde ve nükleer güç merkezlerinde çalışanlarda prostat kanseri riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Prostat kanseri son 15 yıl içersinde gittikçe artan sıklıkta erken evrelerde saptanmaktadır. Genel olarak kilo kaybı, kemik ağrısı, yorgunlu ve idrar yapma güçlükleri olan hastalar lokal ilerlemiş veya kemik yayılımları olan hastalardır. Ancak hastalık giderek artan sıklıkla daha genç ve şikayeti olmayan hastalarda henüz ilerlemeksizin tespit edilmektedir. Prostata sınırlı kanserlerin hiç şikayetleri olmayabileceği gibi zayıf idrar yapma, bekleme, idrar kalmış hissi, sık sık ve acil idrara gitme, idrar kaçırma gibi şikayetleri olabilir. Prostatın dışında taşmış hastalıkta ise idrarda kan, yanma hissi, prostat bölgesinde ağrı, cinsel yönden düşüklük hissi, idrar kaçırma, böbrek yetmezliği şikayetleri, meninin kanlı gelmesi gibi şikayetler görülebilir. Prostat kanseri ne kadar erken teşhis edilirse tedavi ya da kanserdeki ilerlemenin durdurulması o kadar elverişli olur. Ürolojik muayene ve prostat spesifik antijen (PSA) hekimi yönlendirilebilecek en önemli iki materyaldır. Prostat kanseri korkulu bir rüya gibi görünse de erken teşhis ve etkili tedavi yöntemleri ile artık kontrol edilebilir hal almaktadır."