Mübarek bir Ramazan ayına daha yaklaşmanın heyecanını yaşıyoruz elhamdülillah. (28 Şubat 2025 Cuma akşamı ilk teravih ve ilk Sahur, 01 Mart 2025 Cumartesi ilk orucumuzu tutacağız inşallah.)
Üç ayların sonuncusu, Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başladığı, Orucun farz kılındığı, içinde “bin aydan hayırlı” Kadir gecesinin bulunduğu, gündüzü ayrı gecesi ayrı güzelliklerle süslenen ayların sultanı Ramazan ayı, Cenabı HAK’tan kullarına ikram edilen eşsiz nimetlerin farkında olan müminlerin teşekkürlerini en yoğun şekilde ve hep birlikte sunduğu müstesna bir aydır.
İman eden kullar olarak Ramazan ayının fazilet ve bereketinden “en yüksek faydayı” elde edebilmek için dikkat etmemiz gereken hususlar vardır. “Zira vadedilen muhteşem ödül/tam mükâfat ancak tam ibadetin karşılığıdır.”
1-Her zaman olduğu gibi Ramazan ayında da Allah rızası için yapacağımız hiçbir iyiliği küçük görmeyelim. Peygamber (sav) in “Bir hurmanın yarısı ile dahi olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun! Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun!” tavsiyesini hep hatırımızda tutalım. “Mükemmel, iyinin düşmanıdır” demiş mürekkep ehli. Mükemmel şeyler yapacağız diyerek birçok iyiliği farkında olmadan ıskalamaktayız.
“Bu zor günlerde/bunca meşguliyete rağmen orucumuzu tutuyoruz daha ne yapacağız” anlamına gelecek tavırlar ibadetimizin sıhhatine zarar verir.
2-Niyetimizi sağlam yapalım, geniş tutalım. Sadece oruç tutmaya değil, elimizden gelen her türlü iyiliği yapmaya gönüllü ve istekli olalım.
(Orucumu tutacağım, nefsimin isteklerine gem vuracağım, ağzımdan asla kötü söz çıkmayacak, ihtiyaç sahiplerine maddi manevi yardımda bulunacağım, teravih namazını kılacağım, ailece camilerde namazlarımızı cemaatle kılmaya çalışacağız, mukabele okuyacağım ya da dinleyeceğim, Kur’an okumayı bilmiyorsam öğrenmeye gayret edeceğim, Kur’an meali okuyacağım, sahura kalkacağım…) Her gün için yeniden niyet edelim.
3-Oruç tutmak Allah’ın kesin emridir. İslam’ın şartlarından yani olmazsa olmazlarındandır. Allah ile kul arasındaki “kulluk sözleşmesine” sadakat göstermektir. Geçerli bir mazereti olmadan oruç tutmamak büyük günahlardandır. Hele, açıkta, ulu orta yiyip içmek “Allah’a meydan okumak” anlamına gelir ki bir Müslümanda var olan iman kırıntısını bile yok edebilir.
Doktorların “oruç tutamazsın” dediği hastalık, meşakkatli yolculuk, oruç tutamayacak derecede yaşlılık, Hamile ve süt emzirme durumu oruç tutmamayı mubah kılan mazeretlerdir. Samimi bir Müslüman “oruç tutmak için çare arayan/nasıl yapsam da bu Ramazan orucumu kaçırmasam” diye düşünen kişidir. Bu konuda en iyi çözüm, “kişinin kendini denemesidir. Oruca başlar eğer bir sıkıntı yaşamaz ise devam eder aksi takdirde tutmaz.”
Mazeretleri en iyi bilen Allah’tır. Değerlendirecek olan da O’dur.
“Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacağım” sözü ilk bakışta masumane gelebilir, mertlik olarak algılanabilirse de insanları günahına şahit tutmak demektir. Kötülüğün yayılmasına öncülük demektir ve vebali ağır olur.
4-Her iddia bir ispat/şahit ister. Oruç tutmak ve diğer ibadetler Müslümanlığımızın şahitleri ve delilleridir. Şahitsiz ve delilsiz “ben de Müslümanım” cümlesi sahibini ilahi rızaya ulaştıramayabilir. “… Elbette Allah imanlarında samimi olanların kimler olduğunu bilecek, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.”(Ankebut: 29/3) Oruç ibadeti imanın en güzel şahididir.
5-Bu zor zamanda “İbadetler cennetten bize açılan rahmet kapılarıdır.” İbadete ihtiyacı olan bizleriz. Rabbimizin bizim ibadetimize ihtiyacı yoktur. “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olanlar sizlersiniz! Allah’a gelince, O kendi kendine yeten sonsuz zenginlik sahibidir ve övülmeye layık olan sadece O’dur.”(Fatır: 35/15)
Huzur ibadette, bereket ibadette, ebedi kurtuluş ibadettedir.
6-Allah’ın emrettiği her emrin, yasakladığı her nehyin bir hikmeti, mümini ulaştırmak istediği bir gayesi vardır. Orucun hikmetini Cenabı Hak “takvaya ulaşmak” olarak açıklamıştır.
Takva, müminin “hem Rabbine hem de insanlara karşı görev ve sorumluluklarını bilmesi” demektir. Kıldığımız namaz bizi insan kılmalı, tuttuğumuz oruç bizi yanlış işlere bulaşmaktan alıkoymalıdır. Öfke, hırs, kin, kavga, küfür, şiddet, kul hakkı ihlali ve bilumum kötülüklerden alıkoymalıdır.
7-Ramazan ayında “bize hayat verecek ruh” olarak indirilen Kur’an ile olan ilişkimizi gözden geçirmeliyiz. Dinliyor, okuyor, anlıyor ve hayata tatbik ediyor muyuz? Hz. Peygamberin (sav) Kur’an’ı anlama ve hayata uygulama biçimi olan sünnet konusunda hassas/dikkatli ve titiz olmalıyız. “Kim Rasule/elçiye itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur…”(Nisa: 4/80) ayetini dikkate almalıyız.
8-Kur’an-i Kerim’i terk edilmiş kutsal kitap, Camileri terk edilmiş kutsal mekânlar olmaktan mutlaka çıkarmalıyız. Kitap ve sünnet Müslümanca hayatın kaynağı, Cami ve mescitler Müslümanca hayatın mektepleridir. Teravih namazı hem bizim hem aile bireylerimizin manevi inşasında çok önemli rolü olan bir sünnet namazdır. Gündüzünü ibadetle geçirdiğimiz Ramazan ayının gecesini ibadete dönüştürmektir.
9-Diyanet İşleri Başkanlığımızca açıklanan Fitre miktarının asgarisi 180 TL dir. Bu miktar en alt seviyedir. Esas olan bir Müslümanın aylık mutfak masraflarını hesaplayıp otuza bölmesi sonucu çıkan miktardır. Her Müslüman sofrasındaki nimetlerin kalite ve çeşitliliğine göre elini vicdanına koyarak bu asgari miktarın üzerinde Fitresini vermelidir.
10-Sahura kalkmak tıka basa yemek için değildir. Böyle kabul edenler “ben sahura kalkmadan da oruç tutabiliyorum” deyip sahur kalkışını yapmıyorlar. Sahura kalkmak bir sünnettir. Sabah ezanına yakın kalkılır, ilaçlar içilir, mümkünse teheccüt namazı kılınır, sabah ezanı okunduğunda sabah namazı kılınır ve hayat devam eder.
Gece yarısına kadar oturup, bir şeyler atıştırıp yatanlar çoğu kez sahura kalkamıyor, sabah namazını da kılamıyor.
Rabbim, Ramazan ayını en güzel şekilde idrak edip rızasına ulaşmayı cümlemize nasip eylesin. Bu mübarek gün ve gecelerden en yüksek kârı elde etmeyi, çoluk çocuğumuzla birlikte Allah’a layık bir kul, habibine layık bir ümmet olabilmeyi nasip eylesin… Müjdeler olsun, mübarek olsun…