Rize'deki bazı bürokratlar, Rizeliye zarar veriyor.
Telefona çıkmamayı marifet, Toplantıdayım demeyi üstünlük sayan, beceriksiz bürokratlar Rizeliye zarar veriyorlar...
Rize, de görev yapmak hem zordur, hem de onurdur. Valiler için daha da zordur. Çünkü Rize, de görev yapan valiler ya terfi eder, ya da merkeze alınır.
Rize, yüzölçümü ve nüfusu bakımından, diğer illere göre küçük olabilir. Ancak etkisi büyüktür.
Benim de memleketim olan Rize, üç başbakan, bir cumhurbaşkanı, TBMM başkanı, bakan ve siyasi parti genel başkanlarını yetiştiren önemli bir ildir.
Cumhurbaşkanının ilinde görev yapmak çıplak ayakla, bıçak üstünde yürütmektir. Bu bakımda, bu ilde görev yapacak bürokrat, hem deneyimli, hem de tecrübeli olmak zorundadır.
Rize’de siyaset yapmak da zordur.
İktidar partisi il başkanı olmak ayrı bir sorumluluk gerektiriyor. Şaibe kaldırmaz, gözler onun üzerindedir. Muhalefet partilerin temsilcileri için de aynı sorumluluk gerektirir.
Rize’deki tüm gelişmelerden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direkt haberi oluyor. Bu ildeki gizli güç, tüm gelişmeleri, Sayın Erdoğan’a bildiriyor.
*
Dolaysıyla Cumhurbaşkanı, her şeyden haberdar. Rize Milletvekillerinden, bugün Rize’nin yükünü Muhammet Avcı çekiyor. İyi niyetle gece gündüz çekiyor. Parlamento çalışmaları dışındaki tüm zamanını Rize’de geçiriyor. Bazıları gibi vitrine oynamıyor
Bunun yanında, Rize'deki birçok bürokrat metal yorgunu. Cumhurbaşkanı ve bakanların Rize’ye olumlu bakışlarını biliyorum. Ancak bunlara ayak uyduracak, sorunu çözecek, siyasilerin yükünü alacak, vatandaşın derdini çözecek bürokrat sayısı az.
İnsanlara tepeden bakmayı, telefona çıkmamayı , ‘toplantıdayım’ dedirtmeyi marifet sayan bürokratlar var. Bunlara ayar verilmezse, zararını Rizeli çekecek.
*
Milletvekilinin kardeşi, yeğeni, partilinin şunu, bunu, ya da ‘bizdendir, gerisi önemli değildir’ mantığı ile atamalar yapılırsa, liyakat ve tecrübeye bakılmaz ise neticesi bu olur.
Geçmişte, genel müdürlük yapmış, başbakan ve bakanlarla çalışmış üst düzey bürokrat olarak, açık ve net söylüyorum, Rize'deki birçok bürokrat, Rize gibi, özelliği olan bir ile yakışmıyorlar. Onların başarısızlığının faturasını siyasiler ödüyor ve ödeyecekler.
“Doğduğun coğrafya kaderindir “ derler. Sel ve heyelanla yaşamak, Rizelinin kaderidir. Ama önlem almak, üç adım ötesini görmek, devleti temsil eden bürokratların görevidir. Ebetteki vatandaşların sorumlulukları da vardır.
Dere yataklarında ev yapmak, tarihi ve turistlik yerlerini betona çevirmek yanlıştır. Bunun önlemini de devlet alacaktır. Yapılmadan önce önlemini alacaktır. Ayder yolunda, gelişigüzel binalar yapıldı, görevliler görmedi, sonra yıkım kararı ki bunlar da adamına göre işlem yapıldı. Önemli olan, yapılmadan, meydana gelmeden önlem almaktır. Bu da deneyimli bürokratlarla mümkündür.
*
Sadece bir örnek. Ardeşen Yukarıdurak köyü benim de köyümdür. Sonra bölündü, bir köyden üç köy çıkardılar. Kaçkar köyü Yazıcılar Mahallesi benim de baba ocağıdır. TV’lerde izlediniz bir heyelan sonucu bir mahalle haritadan silindi, çay bahçeleri, evler sular altında kaldı.
Allah’tan, bu felaket gece olmadı, olsaydı 30-40 kışı hayatını kaybederdi. Yaylalara yapılan yeşil yolun yapımı esnasında biriken toprak ve kayalıklar, bir ırmak üzerinden felakete dönüştü, canavarlaştı.
Asıl sorun şu: Mahalleyi bu tür sel ve heyelanlardan koruması için dere tahkimatı gerekiyor. Toplam bir kilometre bile yok. 10 yıldan beri, en az 10 defa dilekçe verildi. Ama dilekçeler, kurumdan kuruma havale edildi. Neticesi bu oldu.
Son felaketten hemen sonra, mahalleye, ilgililer ve de siyasiler geldiler “Yaralar Sarılacak“ dediler. Köye bir kepçe ve iş makineleri gönderdiler. Çünkü Rize’de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki günlük programı vardı. Cumhurbaşkanı Rize’den ayrıldı, yaraları sarmayı bırakın, rutin çalışmalara bile Ekim sonuna kadar ara verilmiş.
Önce, 10 yıldan beri, işi sürüncemede bırakan anlı şanlı sorumlular nerede? Böylesi bir felaketin yaraları niye sarılmıyor?
Bu nasıl anlayış?