Osman Kubilay Küçükmustafa
RİZE (İHA) - Rize Merkeze bağlı Engindere mahallesinde yaşayan 67 yaşındaki 4 çocuk annesi Melek Dursun’un başına gelmeyen kalmadı. Henüz yeni evli iken eşinin geçirdiği hastalık, sonrasında ise çocuklarının başına gelenlere rağmen hayata sımsıkı sarılan kadın, bu günlerde ise bir başına kaldığı engelli oğlu ile hayat mücadelesi veriyor. Oğlu Hızır Dursun henüz 4 yaşındayken trafik kazası geçirerek vücudunun bazı fonksiyonlarını kaybetti. Kızı Fatma ise 15 yıl önce geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Üstelik kızının trafik kazası geçirdiğini, kazadan 4,5 ay sonra İstanbul’daki bütün hastaneleri telefonla arayarak öğrendi.
Rahmetli eşi ile tanışma sürecini ve sonrasında yaşadığı sıkıntıları anlatan Melek Dursun, eşi ile zor şartlar altında evlendiği gibi yaşamının da sıkıntılar içerisinde geçtiğini dile getirerek “Eşimin ağabeyi evimizde kiracıydı. O sıra eşim geldi ve beni gördü, beni görünce daha da gitmedi. Geldi beni istemeye ağabeyim ile kavga etti. Ağabeyim beni dövünce bende eşimle beraber kaçtım evden. Cebinde sadece nüfus kağıdı vardı başka da bir şeyi yoktu. Çay topladım, el işi dokudum ve askere gidip gelene kadar eşime ben baktım. Askerden geldiğinde önce sahil de bir çay ocağı açtı. Dalgaların yüksek olduğu bir gün çay ocağını deniz aldı. Bir çocuğumuzla birlikte, öyle elimiz koynumuzda kaldık. Sonra ÇAYKUR’a ait Ziraat Çay Bahçesi’nde işe girdi. Aynı zamanda bronşit hastalığı vardı, orada çalışırken bir anda sıkıştı. Çay bahçesinde üşümesin diye sonrasında eşimi paketleme çay fabrikasına aldılar. Bu sefer orada daha kötü oldu. Bu kez İstanbul’da göğüs hastalıkları hastanesine gittik ve orada 3 buçuk ay yattı. Neredeyse ölüyordu. Teyzem sahip çıktı bana. İstanbul’dan Rize’ye döndük ve yine paketlemeye gitti. Kendisini tekrar çay bahçesine verdiler. Oradan emekli oldu. Benim çocuklarımın hepsi Ziraat Mahallesi’nde doğdu. O mahalleden 5 bin TL taksit ile 2 oda 1 salon bir daire aldık. Orası benim sarayımdı. Ben oranın taksitlerini ödeyene kadar çok çileler çektim” dedi.
Eşinin emekliliğine sevinecekken 4 yaşındaki oğlu Hızır’a araba çarpmasının üzüntüsünü yaşadığını belirten Dursun “Eşimin emekliliğine 3 ay kala oğlum Hızır kaza geçirdi. Trabzon’da hastanede yoğun bakımda yattı. 27 gün yoğun bakımın kapılarında süründüm. Başladı oğlumu kriz vurmaya. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne getirdik ve oradaki profesör 5 yıl gözetim altında olması gerektiğini söyledi. İstanbul’a taşındık, Orada depremi de yaşadık. Sonra oğlumun raporları çıktı Rize’ye geldik” şeklinde konuştu.
"Elinde bir yara vardı, kızımı oradan tanıdım"
15 yıl önce vefat eden kızı Fatma’yı yatalak vaziyetteyken 5 yıl bakan anne Dursun “Kızım trafik kazası geçirdi. Evliydi, 2 tane çocuğu vardı. 5 yıl da onu yatakta baktım. İstanbul’da çalışıyordu. Sigortalı işe girip çocuklarını alacaktı. İftira ile ayırmıştılar onu kocasından. 4 buçuk ay boyunca haber alamadım. Rüyalarıma girdi. Ya bir yerde öldü, ya da bir yerde hasta yatıyor diye düşündüm ve hastanelerin yoğun bakımlarını telefonla aradım. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakımına sorduğumda ‘Fatma Dursun’ isminde bir hastanın olduğunu söylediler. Elinde bir yara vardı, kızımı oradan tanıdım. Sırtında kocaman yatak yarası çıkmıştı. Para yok bir şey yok. Ben bu hastamı Rize’ye nasıl getireyim. Çıktım Kartal Belediye Başkanı’na ‘Tamam’ dedi. 6 tane bilet aldılar bana sedyeyi koyabilmek için. O şekilde uçakla Trabzon’a oradan da Rize’ye geldik. Doktor geldi evde baktı ve ‘Burada bir şey yapamayız, hastaneye gitmemiz lazım’ dedi. Kızım bitkisel hayattaydı” ifadelerini kullandı.
Çocuklarını büyütürken ailesine elişi dokuyarak ekonomik destek verdiğini de dile getiren Dursun “Çocuklarımı çok perişan büyüttüm, el işi dokudum. Babası dışarıda çalıştı ben içeride, çocuklarımı çok zor şartlarda büyüttüm. 1 çocuğum su deposuna düştü, ondan çok çektim. 1 çocuğum ayağı kırık doğdu, Trabzon’da ortopedi doktorlarına taşıdım. 12 Eylül dönemiydi, arabamızı yolda durdular. 1 araba da yandan geçerken cama taş attı. Cam bir anda gözüme döküldü. 1 gözüm hiç görmüyordu, şimdi de az görüyor. En küçük çocuğum da trafik kazası geçirdi. 6 yıl yoğun bakımlarda yattı” dedi.
Çocuklarının büyümesiyle sıkıntılarının biteceğini zanneden ama pek de öyle olamayan anne Dursun, bu kez 4 yaşında geçirdiği trafik kazası nedeniyle 27 yıldır engelli olan oğlu ile baş başa kaldığını, şimdi en büyük endişesinin engelli oğlu Hızır olduğunu da dile getirdi. Dursun “Çocuklarım büyüdü, ‘Biz sağlıklıyız, bu ev sakat kardeşime kalsın’ dedi. Evi ki kardeşlerine bıraktılar askerliklerini yaptırdım, evlendirdim. Engelli olan çocuğum da okula giderken okuma yazmayı söktü ve şiirler yazmaya başladı. Engelli oğlum Hızır yazar oldu. Dönemin valisi kitabını çıkarttırdı. Kapı kapı gezerek o kitapları sattık. Dedim ki helali haram yapmayalım ve bu kazandığımız paraların hepsini altın yaptık. Ağabeylerinin biri borç aldı, öbürü borç aldı, vereceğiz dediler. Çocuğumu mağdur ettiler. Bu kez ben ‘Bu çocuğumun altınlarını verin, ona ayrı daire alacağım, sizin halleriniz benim hoşuma gitmiyor’ dedim. İnkar ettiler ve evde kavga ettiler. Bu durumlara üzülen babasının aort damarı çatladı ve öyle de hayatını kaybetti. Öyle de ben o daireyi satılığa çıkardım, geldim bu daireyi aldım. Bunun da epey bir borcu var, daha bitmedi. Oğlumun hizmetini ben yapıyorum. Bu daire de oğlumun üzerine. Hizmetini ben yapıyorum. Babasının emekli maaşını alıyor. Böyle beraber idare edip gidiyoruz. Havalar iyi oldu mu sahile falan çıkıyoruz, birlikte kitap satıyoruz” şeklinde konuştu.
Anne Melek Dursun’un engelli oğlu Hızır Dursun ise, annesinin yokluğunun düşüncesinden bile çok korktuğunu dile getirerek “Annem olmasa benim halim iyi olmaz. Annemi çok seviyorum. Babam öldü, bir tek annem kaldı yanımda. Annem de ölürse bu evde, bu dört duvar arasında tek kalacağım. Ondan korkuyorum” diye konuştu.