Taraf gazetesinin, “AKP ve Gülen’i bitirme planı” manşeti yankılanmaya devam ediyor. Altında Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek’in imzası bulunan “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin, kamuoyunda “Genelkurmay’ın Toplumu Biçimlendirme Planı” olarak bilinen ve yine Taraf gazetesi tarafından ortaya çıkarılan “Lahika – 1” belgesiyle benzerlikleri dikkat çekiyor. Özellikle irticayla ilgili kısım…
Nisan 2009’da hazırlanan belgenin "Planlama ve Genel Faaliyetler" bölümündeki “İcra edilen propagandalarda dine karşı olunmadığı teması işlenecektir” stratejisi, Genelkurmay'da Eylül 2007'de hazırlanan ve Haziran 2008'de yine Taraf gazetesi tarafından deşifre edilen "Lahika - 1" belgesindeki stratejiyle benzerlik taşıyor. Önceki gün canlı yayında yaptığı haberle ilgili konuşan Taraf muhabiri Mehmet Baransu, yine 2008’de ortaya çıkardığı “Lahika - 1” belgesiyle ilgili Genelkurmay’ın dava açacağını söylemesine rağmen kendisine bir yıldır dava açmamasına dikkat çekti.
Albay Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen planın “Medya Faaliyetleri” bölümünde kendini peygamber ilan eden İskender Evrenesoğlu ve Ömer Öngüt’ün isminin geçmesi, akıllara 28 Şubat sürecindeki Ali Kalkancı-Fadime Şahin-Müslüm Gündüz mizansenini getirirken, yeni bir tartışmanın fitini de ateşledi.
Planda Evrenesoğlu ve Öngüt’ün ismi şöyle geçiyor:
“İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG’ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.”
Genelkurmay çatısı altında hazırlandığı iddia edilen planda yer alan irtica stratejisi için “Hazırda bekletilen elemanlar” kısmı, askerlerin ‘irtibatlı’ olduğu, ‘hazırda beklettiği’, irtica orijinli isimleri, grupları gündeme getirdi. İşte daha önce askerle bağlantısı gündeme gelen isim, grup ve örgütler…
“ALLAH’LA KONUŞUYORUM”
İskender Evrenesoğlu, geçmişinde Türkiye İşçi Partisi saflarında yer almış. Daha sonra yüz seksen derece dönüp birden bire mehdi oluvermiş. ‘Hazırda bekletilen’ Evrenesoğlu, Allah’ın ona yazdırdığını iddia ettiği ‘Risalet Nurları’ adlı kitabı yayınlanınca dikkatleri üzerine çekti. Kendisini Peygamber ilan eden Evrenesoğlu, bu kitabı Allah’ın ona vahiy yoluyla yazdırdığını iddia ediyor.
“Allah’ı gördüm, onunla konuştum” diyen Evrenesoğlu, ne Arapça biliyor, ne de Kur’an’ı düzgün biçimde okuyabiliyor. Bu konudaki evlere şenlik açıklaması ise şöyle: “Biz Kur'an'ı Allah'tan öğrendik. Hiç kimse şu dünya üzerinde bize Kur'an öğretmedi. Biz Kur'an'ı Allah'tan öğrendik, zaten bunun ispatı kesin olarak ortadadır.”
Gelelim Evrenesoğlu’nun asker bağlantısına; Şu an Amerika’da bulunan Evrenesoğlu’nun, Tümamiral Ali Deniz Kutluk ile yolları kesişiyor. Kutluk’un ismi Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün Karargah Evleri soruşturması kapsamında Genelkurmay’a bildirdiği paşalar arasında geçiyor. Kutluk ailesiyle içli dışlı olan Evrenesoğlu’nun en has müritleri bu ailenin fertleri arasında bulunuyor.
Tümamiral Kutluk'un kız kardeşi Hafize Zümrüt Çulhaoğlu, yeğenleri Tarık Gürel, Ahmet Fatih Kutluk ve Kemal Ufuk Kutluk, Evrenesoğlu'nu en has müritlerinden… Kutluk ailesinin fertleri arasında Evrenesoğlu’na mürit kazandırma faaliyetleri devam ediyor.
Deniz Kutluk’un eniştesi Günvar Çulhaoğlu da Evrenesoğlu’nun sağ kolu konumunda. Avukatlık yapan Günvar Çulhaoğlu, İskender Erol Evrenosoğlu’nun kurucusu olduğu MİHR vakfının kurucu üyesi. Çulhaoğlu aynı zamanda İskender Evrenosoğlu’nun ve vakfın avukatlığını yapıyor.
KENDİSİNDEN BAŞKA HERKES KAFİR!
Derin komplo belgesinde ismi geçen bir diğer isim de Ömer Öngüt. Öngüt ismini Hakikat Yayınları’nda çıkan kitaplarıyla duyurdu. Kendisini ‘şeyh’ ilan eden Öngüt, grubu dışındaki herkesi “kafir” ilan edebilecek kadar ileri gidebilen biri.
BÜYÜKANIT’I ŞEYH H.B. İLE VURMUŞ
Başbakanlık’ta 4 Ocak 2006 yılında gerçekleşen Güvenlik Zirvesi Toplantısı’nda konuşulanlar Ergenekon’un ikinci iddianamesinin ek klasörlerinde yer aldı. Toplantıda Erdoğan kendisine “irtica” üzerinden yüklenen Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı, tarikat şeyhi parti lideri H.B. üzerinden öyle bir vuruyor ki, bütün komutanlar o parti liderini savunma pozisyonuna düşüyor.
Ergenekon’un tutuklu sanığı Mustafa Balbay’ın bilgisayarında çıkan güvenlik zirvesi notlarına göre, Erdoğan ile komutanlar arasında sert irtica tartışması yaşanıyor. Komutanlar irticai faaliyetlerin arttığından ve savcıların harekete geçmemesinden yakınıyor. Büyükanıt da TESEV’in araştırmasıyla Erdoğan’a yükleniyor. Bunun üzerine Erdoğan sözü kendisini şeyh olarak sunan parti liderine getirerek şunları söylüyor:
“Kendisi apaçık tarikat şeyhi olan, sakalı olan bir kişinin başkanlığını yaptığı partiye karşı bir uygulama yapıldı mı?”
Bu sözler üzerine AKP’ye bile dinci demeye getiren komutanların, söz konusu tarikat şeyhinin partisiyle ilgili de sert sözler söylemesi gerekirken öyle olmuyor. Komutanlar adeta bu konuda sus pus oluyor.
Erdoğan’ın bu ani çıkışının muhatabı olan Büyükanıt: “Biz hukuk devleti diyoruz. Siz tavır alırsanız birileri etkilenir.” diyor.
İyi bir nokta yakaladığını anlayan Erdoğan, bu konuda bastırmaya devam ediyor ve toplantının başındaki “savcı” polemiğine de atıfta bulunarak, “Savcılar niçin müdahale etmiyorlar.” şeklinde soruyor.
Büyükanıt susunca bu kez söz konusu partiyi savunmak için diğer bir kuvvet komutanı olan Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Cömert devreye giriyor: “Hukuk devletinde savcı yasa neyse onu yapar. Siz hangi kanunu çıkarırsanız savcı onu uygular.”
Başbakan: Sayın Cömert! Yoruma göre değişiyor.
Hava Kuvvetleri Komutanı: Biz hukuk sistemini de suçlamayalım.
Böylece toplantını başında “irticaya” karşı kayıtsız kalmakla savcıları suçlayan komutanlar, irticacı bir partiyle ilgili savcıları savunmak durumunda kalıyor.
Komutanların savunmak zorunda kaldığı tarikat şeyhi parti liderinin, daha önce Özel Kuvvetler’le birlikte birtakım faaliyetler yürüttüğü iddia edilmişti. Hatta toplantıdaki bu tartışma ortaya çıktıktan sonra Erdoğan’ın, söz konusu tarikat şeyhinin Özel Kuvvetler’le temasını bildiği ve Güvenlik Zirvesi toplantısında “irtica” sıkıştırmaları üzerine bu imayı bilerek yaptığı yorumları yapılmıştı.
“GEL OTUR HÜSEYİN”
JİTEM-Hizbullah ilişkisini, Hizbullah militanlarının askeri kamplarda eğitildiği iddiasını hatırlatmaya gerek yok sanırım. Ama burada örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun, paşayla yemek yediği iddiasını hatırlatmakta fayda var. Sözü fazla uzatmadan bu olaya şahitlik eden ve 28 Şubat sürecinde darbecileri deşifre ettiği için hapse atılan Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’na bırakalım: “Ben Hatay Emniyet Müdürü'yken, İl Alay Komutanlığı'na Vicdan Başaran'ın atanması nedeniyle Adana Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz, kente geldi. Üçümüz yemeğe gittik. Yemek sırasında uzun boylu birisi hep ayakta duruyordu. Koruma zannettim. Ben de "Temel Paşa, bu arkadaş neden ayakta duruyor, o da yemek yesin" dedim. Temel Cingöz de "Gel otur Hüseyin" dedi. Tabii Hizbullah operasyonundan sonra o adamın Hüseyin Velioğlu olduğunu öğrendik. Velioğlu'nun Beykoz'daki operasyonda öldürüldüğüne inanmıyorum.”
Yıllarca Hizbullah’ın içinde bulunan bir gizli tanığın anlattıkları ile Bülent Orakoğlu’nun söyledikleriyle hemen hemen aynı minvalde. Velioğlu ile Cingöz Paşa’nın sık sık görüştükleri iddia ediliyor.
Yine Hizbullah’ın, Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz döneminde Şırnak’ı “saadet bölgesi” ilan ettiği ortaya çıkmıştı.
ERGENEKON’UN HOCASI ALİ KALKANCI
Ergenekon’un tutuklu sanığı emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk’ün, Ergenekon iddianamesinde yer alan telefon kayıtları, 28 Şubat’ın aktörlerinden sahte şeyh Ali Kalkancı’nın ‘askeri’ bağlarını da ortaya çıkardı. İddianamenin eklerinde yer alan ve 7 Aralık tarihli telefon görüşmesinde Zekeriya Öztürk, Emekli Üsteğmen Palacan’dan Ali Kalkancı’nın telefonunu ‘gazeteci arkadaşları’ için istiyor. Öztürk, Ali Kalkancı için “bizim hoca' diyor ve “salak” diye tarif ediyor. Palacan, Kalkancı'nın Kemal Ermutlu ile görüştüğünü söylüyor. Konuşmanın devamında Öztürk, Kalkancı'ya ulaşırsa göndereceği kişinin yapmasını istediği şeyi de şu cümlelerle tarif ediyor: “O Pez..gi gidip bir becersin yani.” Sözü edilen Kalkancı'nın Ali Kalkancı olduğunu doğrulayan Cengiz Palacan, Mehmet Zekeriya Öztürk'ün Ali Kalkancı'yı yakından tanıdığını, Öztürk'ün 'Kemal' dediği kişinin ise eski asker Kemal Ermutlu olduğunu söylemişti.
TEĞMENLERİN HİZB-UT TAHRİR BAĞLANTISI
Ergenekon’un 7’nci dalgasında tutuklanan 6 muvazzaf teğmenin, Hizb-ut Tahrir örgütüyle bağlantısı ortaya çıkmıştı. Ergenekon’un Hizb-ut Tahrircilerle bağlantıyı genç subaylarla sağladığı belirlenmişti. Teğmenlerden Mehmet Ali Çelebi’nin Hizb-ut Tahrir üyelerine “İrtibatı koparmayalım. Büyük işlere imza atacağız” dediği kayıtlara geçmişti. Hizb-ut Tahrir bağlantısında dikkat çeken isim Teğmen Çelebi’nin, örgütün toplantılarına katıldığı ortaya çıkmıştı. Çelebi’nin ayrıca Karargah Evleri yapılanmasında başı çeken Neriman Aydın’la bağlantısı var. Genç Teğmen Çelebi’nin, Aydın’la yaptığı telefon görüşmeleri de bulunuyor. Ergenekon soruşturması kapsamında da Neriman Aydın’da Hizb-ut Tahrir ile ilgili kitap ve dokümanlar ele geçirilmişti.
Hizb-ut Tahrir örgütü, 2005'te Fatih Camii'nde gerçekleştirdiği "Ya hilafet,Ya Şehadet!" adlı eylemiyle adından söz etmişti.
BİNBAŞIDAN İBDA-C’YE İTTİFAK TEKLİFİ
Bir başka irticai örgüt İBDA-C’ye bir binbaşının ittifak teklif ettiği, bizzat grubun yayın organlarından Yeni Furkan Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Saadettin Ustaosmanoğlu tarafından söylenmişti.
Ergenekon soruşturması süreci İBDA-C sempatizanlarını da ikiye böldü. İBDA-C’nin ulusalcılarla bağlantısı dikkat çeken “Barancılar” kolu Ergenekon soruşturmasına ateş püskürürken, “Furkancılar” ise Ergenekon soruşturmasını destekliyor.
Yeni Furkan dergisi Genel Yayın Yönetmeni Saadettin Ustaosmanoğlu, Aktüel dergisinin 158. sayısına verdiği röportajda ittifak teklif eden binbaşı ile İBDA-C'nin diğer bir yayın yayın organı Baran dergisi hakkında şunları söylemişti: “Baran'ın bu çizgiye kayması tabii olarak kendilerini ilgilendirir... Biz bu mevzunun biraz daha arka planına gidelim isterseniz, yani ulusalcı-Kemalist taifenin Müslümanlara el atma meselesinin arka planına... Mesele 2003 yılında başladı diyebiliriz. Kendilerine Sultan Galiyevci diyen ulusalcı ekipten emekli bir binbaşı (adını vermiyor) arkadaşlarımızla bir görüşme yaptı ve şu tekliflerde bulundu; Vatansever Güçler Birliği adında bir oluşum düşünüyoruz, bu oluşum dergi ve dernek faaliyeti şeklinde tezahür edecek, ilk etapta üniversite gençliği etrafında çalışma yapacak, sonra büyük illerde dernekler açılacak, daha sonra da bütün illerde kuvayı milliye yapılanması gibi örgütleneceğiz. Bu hareket kitle gösterileri organize edip bir takım propagandif ve manipülatif işlerde bulunacak. Sokağa ve gençliğe hakim olmaya çalışacak..."
Yine Ergenekon davasının 2. iddianamesinin eklerinde yer alan bir raporda İBDA-C ile Jandarma arasındaki ilişkinin boyutları hakkında önemli bilgiler veriyor. Raporda İBDA-C'li Fazıl Duygun isimli şahsın, Ergenekon tutuklu sanığı İsmail Yıldız ve tutuksuz sanık Hayrullah Mahmud ile düzenli olarak görüştüğü belirtiliyor. İsmail Yıldız, Jandarma İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ile sık sık görüşen bir isim olarak biliniyor.
İSMAİLAĞA CEMAATİ’NE AJAN SOKMUŞLAR
Ergenekon kapsamında teknik takibe takılan bir telefon görüşmesi, örgütün Olayların merkezi haline gelen ve gündemden düşmeyen Çarşamba İsmailağa Cemaati’ne yönelik faaliyetlerini de gözler önüne serdi. Ergenekon’un tutuklu sanığı Erol Ölmez’in, Kuvvai Milliye Derneği Genel Sekreteri ‘İmam Hüseyin’ lakaplı Hüseyin Görüm'ün yardımcısı Kahraman Şahin’le yaptığı telefon görüşmesi, ilginç bir sızma girişimini ortaya çıkardı. Ölmez, Görüm’ün yardımcısı Şahin’e İsmailağa Cemaati’ne sızma girişimini anlatıyor.
İşte o konuşma
- Kahraman Şahin: Neredesin?
- Erol Ölmez: Taksim'e geçiyorum. Ordan da Çarşamba'ya geççem. İftardan sonra akşam 8, sabah 8 nöbete devam yani. Sen ne yapıyorsun ne var, ne yok?
- Erol Ölmez: Biz de molların arasına takıldık. Girdik işte ne yapalım. Soktunuz bizi o taraf Çarşamba'ya.
- Kahraman Şahin: Hayırlısı olsun kardeşim , görevini tam yerine getir.
- Erol Ölmez: Görevi getiriyoruz, ne var ne yok? Ne yapıyorsun?
- Kahraman Şahin: Kartal'dayım. İşim var öyle. Görülmüyorsun hiç?
- Erol Ölmez: Yarın karargaha geliyorum. Ne yapıyon? Oruçlu musun?
- Kahraman Şahin: Yok değilim.
- Erol Ölmez: Yok ben tutarım. Ben hoca adamım biliyorsun. Sakal bıraktım. Molla oldum ben de.
- Kahraman Şahin: İmam Hüseyin de bıraktı (Kuvvai Milliye Derneği Genel Sekreteri Hüseyin Görüm). Yarın geldiğinde görüşürüz.
Erol Metin/Aktifhaber