Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde 'Ege Lokman' olarak tanınan Şevki Güngör, Latince ismi inula olan acı ot bitkisiyle başta lösemi olmak üzere her türlü kanserin kökünü kazımaya çalıştıklarını, şimdi de acı ota alternatif murt bitkisi ve binbir çeşit bitki karışımı üzerinde çalıştığını belirtti.
1956 yılından beri bitkiler üzerinde araştırma yapan Herbalist Mehmet Emin Güngör'ün oğlu olan Şevki Güngör, "Biz 1954 yılından beri bitkilerle hastalarımıza şifa dağıtmaya çalışıyoruz. Babamın mesleği bu. Ondan devraldım ve 1996 yılından bu yana ben sürdürüyorum. Sürekli dağlarda, ormanlarda araştırmalar yapıyor, yeni bitkiler keşfediyoruz. Karadeniz bölgesine dahi gideceğiz. dedi.
Kırkağaç'ta, içerisinde onlarca bitki türünün yetiştirildiği bir bahçesi bulunan ve bitkilerin işlendiği bir tesisi olan Güngör, uzun bir süredir acı ot ile kanser hastalarına umut olmaya çalıştığını anlattı.
Güngör, "Acı otun kanserli hastalarda kullanıldığında vücuttaki kanserli hücreyi bulup yok ettiğine dair bilgiler var. Bunu Ege Üniversitesi'nde de yaptırdığımız araştırmayla doğrulattık. Aldığımız sonuç bu yönde. Acı otu kullanan kanserli hastalarda hızla iyileşme gördük. Hemen hemen her gün bize gelen hastalar zaten referansla geliyorlar. Bizim verdiğimiz kürlerle şifa bulmuş kişilerin referansıyla bizi buluyorlar" diye konuştu.
Güngör, kendilerine gelen kanser hastalarından patoloji raporlarını da yanlarında getirmelerini istediklerini belirterek, "Çünkü biz muayene yapmıyoruz. Tedavi gördükleri hastanelerden alınan raporları inceleyerek tertip veriyoruz. Ürünlerimiz ilaç değil, tamamen bitkisel otlar ve sulardan oluşuyor. Biz ürünlerimize güveniyoruz, insanlar da bize güvensin" dedi.
ACI OTA ALTERNATİF YENİ BİTKİLER
Çağın vebası kanser hastalığının kökünü kazımak için sürekli araştırma içerisinde olduğunu anlatan Güngör, "Kanser hastalığına karşı bitkisel tedavide acı ottan sonra ikinci olarak 'murt' bitkisini de incelemeye başladık. Bu bitki de kanser tedavisinde ikinci alternatif olabilir diye düşünüyoruz. Ege Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi ve birkaç yere bu bitkiden örnekler vereceğiz. Acı otta olduğu gibi bundan da olumlu sonuç alırsak tedavide kullanmaya başlayacağız. Hastalarımıza bunu sunarken sadece bitki yeterli gelmeyebilir. Yani çay gibi veya suyunu çıkardığımızda etkili olmayabilir. O nedenle özünü eksratını alıp tedavide kullanacağız. Bunun yanı sıra, binbir çeşit bitki karışımıyla acı ota üçüncü alternatif üzerinde çalışıyoruz. Bunun için son günlerde hep dağlarda geziniyor, farklı şifalı bitki türlerini topluyoruz. Karadeniz bölgesine dahi gideceğiz. Bu belki bizim aylarımızı alacak ama sanıyorum 3 ay içerisinde böyle bir ürün daha çıkarmayı düşünüyorum" diye konuştu.
Kendisine başvuran her hastaya farklı tedavi uyguladığını belirten Güngör, şöyle devam etti:
"Mesela bir akciğer kanserli hastaya verdiğimiz bitkilerle, bir karaciğer kanseri olan hastaya verdiğimiz bitkiler farklı. Bir lösemiye verdiğimiz bitkiler farklı. Herkesin şikayetine göre burada listeler düzenliyoruz. Ekstratlar, bitki suları, bitki çayları. Bunların içerisinde şimdi murt bitkisini de ekleyeceğiz. Acı ot zaten bu işi başarıyordu. Bununla daha kısa sürelerde netice almaya başladık. 1.5 yıl süren tedaviler bizim verdiğimiz destekle 6 aya falan düştü. Bu arada kemoterapi, ışın tedavisini etkilemediğinden, birlikte de sürdürülebiliyor. Tıbbi tedaviye hiçbir yan etkisi söz konusu değil. Bu çok önemli. Hastalara verdiğimiz listede, eksratlar, çaylar, sular, arı sütü, macun gibi çeşitli bitkisel şifalı ürünlerimiz yer alıyor. Bir ay içerisinde hasta yemek yiyemiyorsa iştahı açılıyor, yatalak ise ayağa kalkıyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyoruz. Bu iyi belirtileri hasta görünce moral buluyor. Bu moral ile zaten tedavinin olumlu etkileri daha hızlı gelişiyor. Moral tedavide çok önemli. Tedaviye olumlu etkisi yüzde 20 oranında diyebilirim."
Piyasada merdiven altı imalathaneler olarak bilinen yerlerde, steril olmayan, sağlık kuralları hiçe sayılmış yerlerde yapılan üretimle ilgili uyarıda bulunan Güngör, "Piyasada bitkisel tedavi diye o kadar çok hap satışa sunuluyor ki ve hiç biri işe yaramıyor. Bitki yaprağı kurutularak hap yapıyorlar. Çıktığım her televizyon programında bunu vurguluyorum. Bitkinin ekstratından yapılan haplar fayda eder. Hastalar o hapları boşuna alıp tüketiyorlar ve hiçbir faydasını görmüyorlar. Biz Ege Lokman olarak sağlığa son derece önem veren bir kuruluşuz" diye konuştu.
"ŞEKER HASTALARINA 6 AYDA ŞİFA"
Kanserin yanı sıra şeker hastalığının tedavisinde de bitkisel tedavi yöntemleri uyguladığını aktaran Güngör, "Şeker hastalığına iyi gelecek o kadar çok bitki var ki ülkemizde. Yani binlerce bitki var. Biz tabi bunların en etkili olanlarını tespit edip kullanıyoruz. Şeker rahatsızlığını 6 ay içerisinde tamamen iyileştirdiğimiz hastalarımız var. İnsülin kullanan, şekeri 500-600 olan hastalarımız bu bitkiler sayesinde çok kısa sürede şifa buluyorlar. Hastalığın vücutta yol açtığı bir takım hasarları da onarıyor. 6 ay içerisinde, damar tıkanıklığı olanlar, ayağında yara olanlar iyileşiyor. Görme bozukluğu olanlar bu şikayetinden kurtulabiliyor. Çok güçlü bitkiler var. Allah'a hamdolsun; doğada her şey var. Her hastalığın şifası doğada mevcut. Biz de bunları seçip gerekli işlemlerden geçirdikten sonra hastalarımıza veriyoruz. Bizim ülkemizde genellikle 'Tip 2' dediğimiz strese bağlı şeker hastaları var. Stres giderici ürünler de veriyoruz. Bunlar tedaviyi kolaylaştırıyor" dedi.
Teknik anlamda genellikle Ege ve Balıkesir üniversitelerinden destek aldığını belirten Güngör, üniversitelerden öğrencilerin bazı dönemlerde kendi işletmesine gelerek bitkiler üzerine inceleme ve ders yaptıklarını söyledi.