“(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlığa rehber olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran Kur’an işte bu ayda indirilmiştir.
Sizden biri bu aya ulaştığında Oruç tutsun!
Hasta ya da yolcu olan kimse de başka günlerde kaza etsin!
Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez.
(Bu kolaylıkları) sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”(Bakara: 2/185)
Binbir rahmet, bereket ve müjde yüklü mübarek Ramazan ayının saadet gölgesi üzerimize düşmek üzere, şükürler olsun…
“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı kıl ve bizi Ramazana ulaştır” peygamber duasına Rabbimiz bir kere daha bizi muhatap kıldı.
Rabbimizin bizlere ikram ettiği rahmet deryasından istifade edebileceğimiz miktar “Niyet ve Amelimiz” kadar olacaktır.
“Niyet” ve bu niyetin fiili olarak gerçekleştiği “Amel/İbadet…”
Peygamber Efendimiz (sav) bu gerçeği veciz bir şekilde bize şöyle ifade eder:
“Ameller niyetlere göredir. Herkes için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır.”(Buhari, Müslim)
İşte tam da bu sebeple biz Müslümanlar Ramazan ayına yaklaştığımız bugünlerden itibaren “Bu Ramazan ayında Oruç tutma” niyet ve kararlılığımızı ortaya koymalıyız.
“Düşünceni ister yüksek sesle dile getir (ister getirme); unutma ki O, gizli (düşünceleri) bildiği gibi, ondan daha gizli (duyguları) da bilir.”(Taha: 20/7)
Niyetin esas yeri olan “kalbimizi” Ramazan ayına hazır hale getirmeli ve “dilimizle de” bu düşüncemizi açık açık ifade etmeliyiz.
Ve niyetimizi öylesine geniş yapmalıyız ki, “Rabbimizin Ramazan ayı kulluk paketine” koyduğu tüm maddi manevi kazançların tamamına talip olmalıyız.
Farz ibadetler önemlidir. Sadece kalpten o ibadeti yapmayı niyet etmekle gerçekleşmiş olmaz.
“Hocam ben Oruç tutmayı, Hacca gitmeyi, Zekât vermeyi, Namaz kılmayı o kadar çok istiyorum ki, onları ifa etmek için yanıp tutuşuyorum” demek çok güzel bir duygudur.
Bu niyetinden dolayı Allah kendisine mükâfat da verir.
“Kim bir iyilik yapmaya niyet eder de bunu yapmazsa, Allah kendi katında ona tam bir iyilik sevabı yazar…”(Buhari, Rikak, 31)
Fakat zamanı geldiğinde, yani iş “kalpteki niyeti ispat etme, eyleme dönüştürme” aşamasına geldiğinde yan çizerse baştaki samimiyeti kaybetmiş olur.
Ramazan ayı geldiğinde mazereti olmadığı halde Orucunu tutmayan,
Zengin olduğu halde Zekâtını vermeyen, Hacca gitmeyen,
İmkânı olduğu halde Namaz kılmayan kimse, “kalbindeki niyetle o ibadeti ifa etmiş sayılmaz.”
Bilakis büyük günah işlemiş olur.
“Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar…”(Fetih: 48/11) durumuna düşer.
Devam edeceğiz inşallah…