Yusuf Kurçenli’nin yazıp yönettiği “Sevdaya Durmak” adlı sinema filminde başrolü üstlenen Tuba Büyüküstün, rolün hakkını vermek için zorlu bir hazırlık süreci geçirdi.
Filmde Esma adlı Laz kızını canlandıran oyuncu, önce Hemşin şivesi için ders aldı, ardından horon öğrendi: “Rize’ye gelmeden önce, çalışmaya başladık. Rize’ye geldiğimizde de şive ve halk oyunları dersleri aldık. Horonu, Hemşince’yi öğrendik. Hemşince diyorum çünkü birçok Laz şivesi var. Horon denince artık yerimde duramıyorum.”
Röp: Sinem VURAL
Bu sizin bir sinema filminde ilk başrolünüz, öncelikle hayırlı olsun diyelim. Bize projeden biraz söz eder misiniz? Oyuncu kadrosunda kimler var? Ana hatlarıyla konu nedir?
- Osmanlı’nın son dönemlerinde Doğu Karadeniz’de yaşanan bir aşk hikayesi anlatılıyor bu filmde... Başrolleri Kenan Ece ve Hakan Eratik’le paylaşıyoruz. Ayrıca Ayla Algan’dan Civan Canova’ya, Hakan Karahan’dan Tomris Oğuzalp’e kadar pek çok usta da kadromuzda yer alıyor. Ben Esma’yı canlandırıyorum, Kenan Ece, Hıristiyan olduğunu gizleyen sevgilimi oynuyor. Hakan Eratik de Esma’ya aşık bir delikanlı rolünde...
Bu aşktaki engel ne? Esma’ya aşık olan ikinci genç mi?
- Hayır... Esma ile Mustafa, birbirini seviyor, ne var ki bu aşkın döneme ve yöreye özgü bir engeli var. Mustafa Hıristiyan, ama Esma dahil herkes onu Müslüman sanıyor.
Bu filmde sizi çeken neydi?
- Senaryonun yalınlığını çok beğendim. Fazlalıkları yok. Masal içinde masal gibi, masal dinlerken masala dönüşmek gibi... Öyle büyülü bir tarafı var.
Daha önce Karadeniz’e gelmiş miydiniz?
- Hayır, hiç gelmemiştim, Karadeniz insanını hiç bilmiyordum.
DİN FARKI AŞKA ENGEL DEĞİL
Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Zorlandınız mı peki?
- Kısa sürede yeni şeyler öğrenmek çok zor. Ben dans etmeyi severim ama hiç halk oyunu bilmiyordum mesela...
Esma karakteri filmde iki erkek arasında mı kalıyor?
- Esma ile Mustafa birbirini seviyor. Bu arada Mehmet de (Hakan Eratik) Esma’ya aşık olmuş ve onun kendisiyle beraber olmasını istiyor. Ama baktığın zaman Mehmet de suçlu değil. Herkes kendi hikayesini yaratmak istiyor. O da amacına ulaşmak için aramızı bozmaya uğraşıyor.
Zaten aranızda bir din engeli varmış...
- Aslında Mustafa farkında ama ben farkında değilim bunun. O kendi içinde büyük fırtınalar yaşıyor. Bu durum sonradan ortaya çıkıyor.
Din farkı, aşka engel mi sizce?
- Bana göre değil, ama insanlık tarihinin her evresinde aşkta engeller vardır. Din, aileler, töre ya da sınıf farkı yüzünden pek çok insan bir araya gelemedi. Gerçi o dönemde durum farklıydı, bu dönemde daha farklı.
HORON DENİNCE KENDİMİ TUTAMIYORUM
Bu sinemada ilk başrol deneyiminiz ve sonuçta bütün bir kariyer bunun üzerine kurulacak... Ne düşünüyorsunuz?
- Evet, bu benim için bir başlangıç... Hem de çok iyi bir başlangıç... Yusuf Kurçenli’ye ve kadrodaki diğer isimlere bakıp da bu teklifi nasıl geri çevirebilirdim ki!
Kadrodaki isimleri baktıkça dehşete kapılmıyor musunuz?
- Şanslıyım ki her set benim için bir okul gibi. “Çemberimde Gül Oya”dan bu yana iyi kadrolarla çalıştım. ılk zamanlar kadronun büyüklüğü gözümü korkutuyordu, ama artık endişe duymak ya da korkmak yerine bunun keyfini çıkarıyorum.
Çekimler nasıl geçiyor?
- İlk günden beri sorunlar yakamdan düşmedi. Önce dizimde problem çıktı, doğru dürüst yürüyemiyorum, çünkü dizim hâlâ şiş. Bir de kaldığımız yerde iki dakika horon oynayalım dedik, diz tamamen gitti. Sinekler de her yerimi ısırdı. Böyle aksiliklerle devam ediyorum çekimlere işte...
Horonu iyice öğrendiniz mi?
- Horon denince artık yerimde duramıyorum, hemen kalkıp oynuyorum.
DÜNYAYA AÇILDIĞIMI HİÇ DÜŞÜNMÜYORUM
Rol aldığınız diziler sayesinde Arap dünyasında da büyük ün kazanmıştınız. İlgi hâlâ devam ediyor mu?
- Evet, hâlâ devam ediyor. Yakında “Asi” de oralarda yayınlanmaya başlanacak.
Yurtdışına açılmak denince akla Amerika ya da Avrupa gelir. Arap dünyasında tanınmış olmak da dünyaya açılmak sayılabilir mi?
- Kendimi dünyaya açılmış gibi hissetmiyorum. Dünyaya açılmak başka bir şey...
Ocak ayında da yeni dizi çekiminiz başlıyormuş... Nasıl bir proje olacak?
- Evet, Tomris Giritlioğlu bana karşı koyamayacağım bir rol teklif etti. Audrey Hepburn’ün “My Fair Lady” filminin uyarlaması gibi bir dizi. Temeli bu olacak. Çok sağlam bir konusu var. Çok iyi bir iş olacağını düşünüyorum. ısmi ise “Benim Küçük Meleğim”...
Audrey Hepburn’ü sever miydiniz?
- Bayılırım. Ayrıca “My Fair Lady” de en sevdiğim filmlerden biridir...
İstanbul’da mı çekilecek dizi peki?
- Evet, İstanbul’da... Artık dizi için ıstanbul dışına taşınacağımı pek sanmıyorum. Çok zor çünkü... İstanbul’dayken tüm o yoğunluğa rağmen kendinize vakit ayırıyorsunuz ama şehir dışında bu pek mümkün değil. Setten otele, otelden sete gidip geliyorsunuz aylarca...