Sevgili öğretmenim, hocam; aklımın ışığı, gönlümün nûru; yol göstericim, istikbalimin mimarı!.. Yoo, Öğretmenler Günüdür diye değil, ama nicedir sana mektup yazmak istiyordum, bugüne nasipmiş.
Sevgili öğretmenim, senin en çok neyini seviyorum biliyor musun? Bana ürperti verişini!.. Seni gördüğüm zaman heyecanlanıyorum!.. Bir insan bir suç işler, suçuna tanık olan birini görünce heyecanlanır; çünkü sırrı açığa çıkabilir. Ya da hazine, define saklar, onu çıkarırken elleri titrer; ya birileri görmüşse!..
Suçumun da mimarı sensin, hazinelerimin yerini bilen de. Bunun için sen bana ürperti veriyorsun.
Varlığımın temsilcisi sensin, ülkemin de. Memnunsan eserinden, mesele yok; fakat memnun değilsen, çözüm üretecek olan da sensin. Deme bana: Bana verilen şey buydu, bunlarla böyle yapabildim. Sakın bana şunu da deme: Emir kuluydum! Allahın kulu olmayı denedin de mi başaramadın? Sen bir aydınsın, olmak zorundasın. Aydın, ötekinin temsilcisidir, öğretmenim. Şikâyetim boşuna değildir; ben ötekiydim, bana el uzatmadın. Ben Anadoluydum, benden yüzünü çevirdin. Döndükçe yüzünü işgalcilerime, senin de yüzün karardı, gönlünü küller kapattı. Nicedir sen yorgunsun, ben bitkin ve hedefsiz. Hedef bellettiklerinin birer seraptan başka bir şey olmadığını, babamın hâline bakıp görebiliyorum. Babamı da sen eğitmiştin, o da çöllerde yitip gitti serabın ardından. Şimdi ben de aynı yoldan mı gideyim? Ne dersin?
Sevgili öğretmenim;
Seni seviyorum. Ve ben sevgide öyle bir güç görüyorum ki, hayalimdeki bu sevgi gökyüzünde olsaydı, gökyüzü çatır çatır yeryüzüne inerdi. Yıldızlarda olsaydı bu sevgi, parça parça düşerdi. Dağlarda olsaydı bu sevgi, dağlar yerinden kalkar yürürdü. Ama öğretmenim, ne sen düşüyorsun öğrencin adına yere, ne ben yürütebiliyorum dağları sevgimle. Burada bir şey var, ama çözemiyorum.
Öğretmenim, fedakârlığını inkâr mı ediyorum? Çarpılırım! Sınıfta koyvermiştim, altımı değiştirdin. Ağlıyordum, gözyaşlarımı sildin. Başım düşmüştü yere, onu sen kaldırdın. Arada bir kulaklarımı çekmedin de değil, ama babaydın, anaydın, sana yakışıyordu, kimsenin de bir diyeceği yoktu. Ve fakat öğretmenim, bir gün beynim yanıyordu. Yüreğim tutuşmuştu! Kıvranıyordum! Kendimi sorguluyordum; evreni, Tanrıyı sorguluyordum! Gözlerim ateş ateşti, sesim titrekti, korkaktı. Ürküyordum. Ürktüğüm için de isyan ediyordum. İsyanımda sen yoktun, ama yolun vardı. Bir yere gelmiştim ki senin bilgilerin bana yetmiyordu. Seni de aşamıyordum. Boşluktaydım, paraşütsüz düşüyordum yere! Sense, görevini yapmış olmanın vermiş olduğu huzurla, yüzünü benden çeviriyordun. Bilmiyordun öğretmenim, nerden geldiğimi, nereye gideceğimi, ne olacağımı... Ama hiçbirinden haberin yoktu. Bense boğuluyordum. Asyada, Avrupada, Amerikada; dünyadaydım. Zenciydim, beyazdım, sarıydım ne fark eder? Türktüm, Araptım, Fransızdım, İngilizdim değişir mi? İnsandım öğretmenim, insan! Ben yalnızca beş duyunun çocuğu değildim, sonsuzdan da süt emmiştim. Bana meme veremedin öğretmenim, yüzümün renginin soluk oluşu bundan, vitaminsiz kalışım da.
İsyanımla baş başaydım, yumruklarım sinir damarlarımı zorluyordu. Sen bana öteyi, sen bana ruhumun vatanını gösteremeyince ben hayattan boşaldım, eroine, esrara, uyuşturucuya, cinselliğe kaçtım. Ben, sana inat olsun diye yapmadım bunları, ben beni arıyordum. Onun için uğradım bu çağdaş mabetlere. Yazık! Oralarda da yoktum. Adressizdim; bana bir adres veremedin; yitik oluşum bundan, sevgili öğretmenim.
Şimdi modern bir insanım. Eserinim. En hızlı arabalara sahibim. Gökdelenlerden bakıyorum yeryüzüne. Gazetelerim, televizyonlarım, bankalarım var. Pariste, Londrada, New Yorkta sevgililerim var. Şimdi bir ülke değil, ülkeler yönetiyorum dünyada. İstediğim her şey yanı başımda. Arada bir de senin elini öpmeye geliyorum.
Ama öğretmenim, beni hâlâ bulabilmiş değilim. Bu arayışım esnasında Yunus Emre adında bir amcaya rastladım, bana bir şey söyledi; yıllar boyu ne senden duymuştum bunları, ne sen duymuştun birilerinden. Öğretmenim, biliyor musun senin öğrettiğin bütün bilgileri, bir bilgisayar tuşu gibi, sildi götürdü beynimden. Unuttum her şeyi. Yunus Emre amcamın söylediklerini merak ediyorsun. (Sana da tavsiye ederim)
Beynimin içindeki gönlümü açan, beni yeniden doğuran o sözler şunlardı öğretmenim:
Beni bende demen, bende değilem,
Bir ben vardır bende, benden içerû
Ellerinden öperim, sevgili öğretmenim...