SIR

D. Ali TAŞÇI

Allah’ın öyle sırları vardır ki, onlara kimsenin aklı sırrı ermedi.
Sır, susana verilir; sus ki bazı sırlara agâh olasın.
Gürültüde gönül muhabbeti yapılamaz.
Dünya gürültüsüyle dolan gönlüne, muhabbet ışığının doğacağını bekleme.
Bir gönle muhabbet ışığı selam vermemişse, o gönlün taştan ne farkı vardır?

Toprak su içer, ot bitirir. Her şey bir başka şeye dönüşmeden sırrını ifşa etmez. Sende aşk ifşa olmuşsa, bil ki gönlüne O gelmiştir. O, kalbe girdiğinde aşk, bütün organlardan feryat eder. Toprak gibi gökyüzüne açık olursan bir gün üzerine rahmet yağar; işte o zaman senden ne sırlar fışkırır, ne sırlar!

Medine’nin sırrı Sevr Mağarası’nda demlenmişti. O mağaradaki sırları kimse bilemedi, ondan başka. Medine’de Bilal ezan okuyunca, sırdan bir damla damladı insanların kalbine. Sırla tanış olanlar ezanın sesine gönül verdiler de sırdan uzak düşenler ezandan kaçtılar.

Ot bitince hayvana yem olur. Hayvan semirince insana ve insan da gün gelir toprağa yem olur.

Elma yedin, elma sende insanlaştı; et yedin, hayvan seninle insanlık basamağına yükseldi. Ya sen insan olamamışsan, tükettiğin her varlığa ihanet ettiğinin farkında mısın? İnsan olmak, zaten farkında olmak demektir, farkındaysan mesele yok.

Şimdi kestiğin kurbana bir de bu gözle bak!

Hayvan sende insanlaştı, seninle kemale ulaştı. İnsan olmak zirvedir; hayvan seninle zirveye ulaştı. Biliyor musun, kestiğin tüm kurbanlar senin sırrın ve yarın o sırrın insan olarak açığa çıktığı gün olacaktır. Peki, sen kimin sırrısın?

Gül bahçesine girdiğinde gülen bir yüz görmüyorsun, ama yüzün gülüyor. Gülün tebessümünü hissediyorsun. Karanlık bir ormanda da ormanın korkusu, yüzünde somutlaşıyor. Kimi gördüğünde konuşmadan için açılıyorsa, senin sırrın onun kalbinde saklıdır.

Toprağın esiri olursan, toprak olursun. Yârin esiri olursan yar olursun. Yar olan toprak olmaz.

Aşka merhale merhale varılır. Çocuk, anasının karnında kan ile beslenir; doğduktan sonra süt emerek büyür. Sütten kesilince lokma yemeye koyulur. Sırlarla tanışınca lokmadan da kesilir ve Lokman olur. Ömür boyu lokma ile beslenenler ne bilsin Lokman’ın sırrını?

Sen hâlâ lokma ile besleniyorsan, Lokman olman uzak. Aşk, dünyadan gıda alanlara sunulmaz. Aşk, sırlar coğrafyasıdır, kâşif olmayanlara ormanlarının derinliklerini açmaz. Ruhaniyetin sebilidir aşk. Bu sebilden bir kez içen, hep musluğun başında bekler.

Ötelerin sesini duymadan eserine beste yapma. Sonra bu beste, kulağını feci şekilde tırmalar. Bahar gelmeden, güller açmadan bülbül yok deme. Bahar gelir, güller açar, bülbüller şakır dallarda, utanırsın. Sır, bülbülün sesinden sonsuzun bestesini yapabilmektir, mirim. Kalbin hiç bahara mekân olmamışsa, bu sırrın sesini nasıl duyacaksın?

Beden karanlığına gönül güneşi doğmadan iftar yapma. Ölümsüzlüğün şarkısını duy içinde ve insan olmanın keyfini yaşa. Bu ihanetin niye? Kime mi ihanetin? Sen kendine ihanet ediyorsun. Bunun için dünya meydanında hep zıplıyorsun ya!

Firavun’un büyüklüğünden ve büyücülerinden korkma! Savaş zamanı Allah, Musa’yı üstün kılar. Sen Musa nefesine sahip olursan, Nil, sana gönlünü açar ve sen o kutlu yoldan geçerken ne sırlar devşirirsin.

Ne Musa öldü, ne Firavun. Onlar senin içinde ruh ve nefs olarak yaşıyorlar. Musa’dan yana olursan, dünyadayken sırlarınla tanışır, yüzleşirsin, Firavuni tarafın ağır basarsa, seni, ötede yüzleştirirler kendinle; fakat sırların deşifre olduğu bir zamanda sır, sır olmaktan çıkar ve sırrın olmadığı için insanlığın tehlikeye düşer. “İnsan benim sırrımdır, bense insanın sırrıyım.” diyen O. Senin sırrın O değilse yitiksin mirim, yitik.

Meyvenin içi olgunlaşınca kabuğu incelir. Senin kabuğun hâlâ kaba mı? İçini olgunlaştır. İçi, sır olgunlaştırır, sırrın yoksa nasıl olacak ki bu?

Herkes kendi merdiveninden gökyüzüne çıkar. Merdivenin yoksa gökyüzünün sırrını nasıl bileceksin ki?

Bitki ve hayvan sende insanlaştığı gibi, seninde hayvanlaşman mümkündür. Sır odur ki, insan olarak geldiğin yere insan olarak dönesin.