SİVİL BÜROKRATLAR

Sadık HÜR

Efendim bu da nereden çıktı şimdi demeyin. Artık Türkiye’de kamu bürokratların daha ötesinde sivil bürokratlar var.
Kim bunlar diye soracak olursanız, sivil toplum örgütlerinin başında bulunan hem de yıllarca o makamları kendi mülkleri gibi bilen, kanaat önderleri olarak çalışan ve çok yüksek maaş veya harcırah alan sivil ama bürokratlık yaparak ülke yönetiminde söz sahibi olan; oda başkanları, sendika başkanları, meslek kuruluşlarının başkanları, ticaret odası başkanları...
Adlarını çoğaltmak mümkün ama uzunca saymanın bir anlamı yok. Aklınıza gelen sivil toplum kuruluşlarının başında bulunan tüm sivil bürokratlar. Bu bürokratlar sadece odalarını idare etmezler. Aynı zamanda siyaseti, kamuda çalışan memurları ve yöneticileri, sevk ve idare ederler. Halkın devletle arasını bulurlar, tam anlamıyla aracılık yaparlar. Bunların siyaseti, oturdukları koltukları korumak, saltanatı sürdürmek ve yönetim kurul üyelerini ona göre ayarlamaktır. Her seçimde değişiklik olmaz, bu oda başkanları değişmez, başkan olarak kalmanın hesaplarını yaparlar. Ancak ölümü halinde yerine aynı familyadan vekiller atanmasını sağlarlar. Ölünce de başkanlık zihniyetleri devam eder gider.
Türkiye’nin böyle bir hastalığı var. Buna neşter atacak bir iradenin ortaya çıkması gerek. Bu halk tarafından olmalı veya iktidar tarafından gerçekleştirilmelidir. Çünkü bu sivil bürokratlar başarılı olsun veya olmasın, halka hizmet etsin veya etmesin, odanın amacına uygun çalışmalar yapsın veya yapmasın, hiç farketmez; onun tek hedefi vardır: “ömür boyu sivil ama bürokrat kalmak”
Eleştirmeye açık olmayan bu sivil bürokratlar kimseye hesap verme gibi bir düşünceyi de akıllarına getirmezler. Bu bürokratlar ülke genelinde olduğu gibi il ve ilçelerde de aynı zihniyetle devam eder giderler. Kuruluşlarında biriken ekonomik değerleri kendi kafalarına göre ve koltuklarını koruma adına sarf ederler. Tabi ki bu sivil bürokratlar içerisinde istisnaları da vardır. Lakin istisnalar kaideyi bozmaz. Genel anlamda kahir çoğunluğu hep aynı yönde yürür giderler. Gelen iktidarlarla hep işlerini yoluna koyarak koltuklarını koruma planları yaparlar. Özel sektör adına ve toplum adına kalkınmanın önünü açacak bu kuruluşlar, maalesef yeterli derecede sorumluluk almadığından ülke ekonomisine destek yerine köstek olmayı yeğlerler. Türkiye’de değişimin ve gelişimin öncüleri olma iddiasında bulunanlar bu sivil bürokratları ve kuruluşlarını yeniden dizayn etme cihetini göstermek zorundadırlar. Aksi halde bu kuruluşlar, bu hantal yapısı ile ülkenin muasır medeniyete ulaşma süresini uzatacaktır.
Son zamanlarda sivil toplum örgütlerinin öneminin ortaya çıkmasına rağmen yeterli katkı sağlanamamasının özünde bu örgütlerin yapılanmasındaki yanlış anlayış vardır. Bu kuruluşlar halka öncülük ve kolaylık yerine basit bürokratik külfetler getirmektedirler. İktidarın STK’ları baştan aşağı gözden geçirerek ehil olan, meslek erbabı olan zevata teslim etmek mecburiyeti hâsıl olmuştur. STK’lar olmadan hiçbir şeyin yerinde olmayacağı da göz önünde bulundurularak yapılanması gerekmektedir. Hiçbir sivil toplum örgütü halkın malını kendi malı gibi görme hakkına sahip değildir. İktidar kendi parti örgütlerinde gösterdiği özveri ve hassasiyeti STK’lar için de göstermedikçe diyalog ve işbirliği sağlanamaz. Birlik ve beraberlik sağlanamadığından merkezden gelecek olan hizmetlerin birebir halka ulaşması güçleşmektedir. Bu arpalıkların bir an önce kendi mecralarına çekilerek ehil ellere teslim edilme zamanı geçmektedir.