Hunharca katledilen Özgecan üzerinden birçok lakırdılar yapıldı.
Sözü kelam seviyesine yükseltemeyenlerin yapacağı şey politik bakışlarla günceli değerlendirmek olur sadece.
Giden can olduğuna göre bu ucuza geçiştirilecek bir olay değildir.
Birileri etek boyuyla olayı değerlendirirken diğer taraf “Mustafa Kemal’in ülkesi böyle olmamalıydı” açıklamasını getiriyor.
Kısaca bir kör dövüşüne kurban gidiyor yaşadığımız acılar.
Ben de bir ilahiyatçı olarak Hz. Muhammed’in ümmeti böyle yapmaz mı diyeyim?
Milliyetçi muhafazakâr camia da “Fatih’in nesli bunu yapar mı” hayıflanmalarını mı getirsin dile?
Bu kanayan yara kapanır mı böylece?
Bu açıklamalar işin doğrusu beyhude ve sadece aydın görüntüsü altında ideoloji pazarlamacılığıdır.
Kimse kusura bakmasın; siyasi partilerin açıklamalarını bir ölçüde anlayabilirim. İktidar kendi penceresinden, muhalefet kendi dünyasından bir açıklama yapabilir. Oy kaygısıyla hareket edenlerin bu yola başvurmaları ahlaki olmasa da süregelen bir tutumdur. Peki, aydın kisvesi altında bu olay üzerinden ideoloji pazarlamak ne derece doğru anlatsanıza?
Sokak jargonuyla aydın olunmaz. İdeolojik pencereden bakarak duygu sosunu eklemeyi unutmadan düşünceleri takipçilere servis etmek bence gayrı ahlakı bir davranıştır.
Özgecan özeline dönersek suçluyu diğer cephede aramayla ne elde edebiliriz ki?
O şunu dedi, sosyal medyada bu şunu paylaştı. Dinciler şöyle dedi, Kemalistler şöyle oynadı.
Ne oldu çözüldü mü mesele?
Geçin bunları “aydın namussuzluğunun” yaşandığı bir ülkede bu olayların tükenmesini beklemek sadece safdilliktir.
Kim milli ahlaktan, kültürel değerlerden bahsediyor?
Ta yıllar evveli kaleme aldığım yazımda bu ülkede ahlak hiçbir zaman birinci gündem olmamıştır serzenişini dile getirmiştim. O dönemler ayda bir toplanan MGK’nın gündemine gelmemiştir Ahlak. Millilik, ahlakilik ve bunların şemsiyesi olan İslamilik hiç tartışılmamıştır. Kimse kusura bakmasın çağdaşlık adına modern zamanların yobazlığını satanlara, kula kulluğu salık verenlere dur deme zamanı gelmiştir.
Nazım Hikmet’in mısraları tercümandır bizlere “yok edin inanın insana kulluğunu bu davet bizim” diyor şair.
Özgecan’a reva görülen muamele yurdumuzun birçok yerinde telin edildi. Açığı, kapalısı, muhafazakârı, liberali, sosyal demokratı hepsi meydanlara indi. Kimi göbek atarak kimi dua ederek tepkisini dile getirdi. Bu belki de bu vahametten çıkan en mutluluk verici gelişmedir. Toplumsal refleksin ideolojiye bürünmeden aksetmesidir.
Bizler bunu Gezinin fenomeni Nihat Doğan’a indirgeyerek tartışırsak ayıp ederiz.
Mustafa Kemal’in ülkesi diyerek ayrıştırırsak ayıp ederiz.
Bu ülke ta 1071’lerden başlayarak bütün kahramanlarımızın ülkesi. Alparslan’ın ülkesi, Fatih’in ülkesi aynı zamanda da Atatürk’ün ülkesi kısaca hepimizin ülkesi. Atatürk’ü sevenlerinde sevmeyenlerinde ülkesi. Fatihi, Alparslan’ı sevenlerin ve nefret edenlerinde ülkesi. Toplum önünde olan birileri olarak ayrıştırıcı dilden ziyade birleştirici dil kullanmalı değil miyiz?
Ben bir modern düşünce uç beyi olarak görev yapmıyorum. Belli sabitelerim kırmızı çizgilerim var. Ram olduğum güç var. Çağdaşlık masalı adı altında modern yobazlığı hazmedemediğimi itiraf etmeliyim. Atatürk’e düşman olacak bir düşünceye de sahip değilim, onu putlaştıracak basitliğe de. Olayları ferde indirgemek toplumu ve değerlerini yok saymak seküler düşüncenin ibadetidir. İlahi güçle donatılmamış hiçbir kişiye bu anlamda bir yücelik atfedilemez ve etmemde. Bu güçle donatılan yegâne insanlarsa peygamberlerdir.
Sevgili dostlar Ahlak birinci gündem maddemiz haline gelmedikten sonra, TV’ler, internet mecraları bomba tesiriyle yayınlarına devam ettiği müddetçe bu ülke bu haberleri duymaya devam edecektir.
Bu “Fatma Gülün Suçu” değil.
Merkeze Allah’ı ve ahlakı koymayanların suçudur.
Din maskesi altında din bezirganlığı yapanlarında çağdaşlık adı altında hayasızlık sergileyenlerin suçudur.
Bu suç yüz yıllık cumhuriyet eğitiminin suçudur.
Ucuz kahramanlık yapıp sadece son 12 yılın iktidarını suçlamak gerçekleri gölgelemektir.
O, bu, şu olarak değil genel olarak biz diye suçlamaya başlamalıyız bence.
Şu iktidar bu koalisyon değil sistemimizdir yanlış olan.
Ne olur bunları görelim. Bizi biz yapan değerlerimizi hatırlayalım ve hatırlatalım. Allah ve Ahlak temelinde bakalım olaylara.
İlla bir suçlu arıyorsanız bu ben olabilirim.
Suçluyu asmakla çözülecekse bu ahlaksızlar asılsın. Ama bilelim ki çözüm bu değil.
Toplum olarak anlık tepkiler veriyoruz. Sözüm ona bir din adamı “kısas uygulayıp suçluyu yakmak lazım” diyor.
Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi? Bir canlı diri diri yakılabilir mi? Yakarak veya o suçlu diyerek bu enkazın altından kalkabilir miyiz?
Tavan üstümüze çökmüştür.
Zaman suçlu arama zamanı değil tavanı üstümüzden kaldırma zamanı.
Bunu biz yapacağız ve yapmalıyız. Ta dedelerinin ve kendilerinin hatalarını izale makamında olanlar olarak.
Suçlu bizsek çözüm de biziz...
SEFER YAZICI KİMDİR?
1975 yılında dünyaya geldi. İlköğrenimini Derebaşı Köyü İlkokulunda orta öğrenimini ise Pazar İmam-Hatip lisesinde tamamladı. Erzurum ilahiyat Fakültesini bitirdi. Ardından Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler önlisans ve yine Anadolu Üniversitesi Sosyoloji lisans programlarını tamamladı. Halen Erzincan Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans programına devam etmektedir. Birçok bakanlığa bağlı kamu kuruluşlarında görevler yaptı. Eğitimci ve ilahiyatçı kişiliğiyle birçok yazı kaleme aldı. An itibariyle Pazar’ın eğitim ordusunun bir neferi olarak görev yapmaktadır. Evli, Necip Fazıl ve Mustafa adlı iki çocuk babasıdır.