Hz Ömer’in şu sözü ne kadar manidardır:
“ Kalbinizin tiksindiği insanlardan sakının!”
Cins cinsini çeker derler ya, sizin ruh köklerinize ters düşen insanlardan uzaklaştığınız gibi, insanlık mayasını kaybetmiş kişiler de insana tiksinti verir. Bu tiksinti başka şeye de benzemez, mide bulandırır, ruhunuza ızdırap verir.
Geçenlerde bir düğüne katılmıştım; orta yaşlarında bir adam, birkaç kişiyi etrafına toplamış adeta nutuk atıyordu. Kimi siyasetten, kimi geçimden; şundan bundan dikişsiz konuşmaları dikkatimi çekti ve biraz kulak verdim. Keşke vermez olaydım, tiksinti işte bu, ruhum adeta sıkıştı ve yanından hızla uzaklaştım.
Detaylara girmek istemiyorum, çevremizde o kadar tiksinti veren insanlar var ki, toplumun mayasını bozup duruyorlar.
Son günlerde olup bitenlere baktıkça, dünyada da bu mahlûkların sayısı çok, üstelik dünyayı da bunlar yönetmeye kalkıyor. Bu firavun soyu kıyamete kadar sürecek de, şahsen bana en çok tiksinti verenler, bu firavun soylarına yalakalık yapan yerli zavallılar! Hiçbir şeyleriyle bu ülkenin insanı olamamış; fakat ülkenin kaymağını yemekten geri kalmayan bu tiksinti merkezleri, artık halkımız tarafından da tanınıyorlar. İşte bu hayra alamettir ve aydınlık yarınların habercisidir.
Ben gelecek açısından çok umutluyum; özellikle 1970’ten beridir halkımızın üzerine ne kadar geldilerse hep geri püskürtüldü ve niyetlerinin aksine gelişmeler oldu. Rahmetli Erbakan Hoca, Refah Partisi kapatılınca; “ Bu olay, tarihin akışı içinde nokta kadar bile değildir!” diyerek müthiş bir öngörüde bulunmuştu.
Üzerimize ne kadar gelirlerse, bizler o kadar çok aydınlanacak ve saklı tarihimizi yerinden ve en doğru şekilde öğrenmiş olacağız. Tiksinti veren insanları görmenize gerek yoktur, onların yazmış oldukları satırları okuduğunuz zaman da ruhunuz kararıyor. Bu insanlardan ve onların yazdıklarından uzaklaştıkça, ruhumuzun fecri doğuyor, aydınlığa kavuşuyoruz.
“ABD stratejik müttefik”miş! Kim demiş? Bu ittifak yapılırken halka sorulmuş mudur? Hakk’a ve halka sormadığınız bir şey veya durum, işte böyle tiksindirici sonuç doğurabiliyor.
Sadece tiksinti veren kişilerden değil, tiksinti veren devletlerden de uzak durulmalıdır. “Çağdaş uygarlık düzeyi”nin içinde olan hangi devlet tiksinti vermiyor ki?
Kendi medeniyetimizin ruh köklerine dönmedikçe daha çok midelerimiz bulanacak ve zaman zaman da kan kusacağız! Sadece bilgiyle donatılmış değil, bilgisini irfana dönüştürmüş nesiller yetiştirmek zorundayız. İrfan; yirmili yaşlarda, kırklı, ellili yaşların duygu ve düşüncelerini hissedebilme yetisidir. Bunu kim verecek? İşte bütün mesele budur!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci