Toplum psikolojisi dersinden sınıfta kalanlar

Seyfullah FIRAT

 

           Toplum psikolojisi bir kere bozulmasın. En sade insanlar bile sağduyusunu kaybedebilir. Hiç beklenmeyen çevrelerde bile, hiçte istenmeyen tepki katmanları kontrolsüz bir şekilde gelişir ve kaos toplumu ortaya çıkar. Böylesi durumlarda kriz yönetim tarzında ki hassasiyetler ve kriz yöneticilerin takınacakları tavır bir hayli önem kazanır.

           Son zamanlarda ülkemizin hemen, hemen her ilinde ve ilçesinde ortaya çıkan sokak eylemlerinin arka planın da ister dış güçler veya iç odaklar olsun hiç fark etmez, ortaya çıkan faturanın en büyük payı krizi kışkırtanlardan daha çok, krizi yönetemeyen kriz yönetimine çıkar.

             Böylesi durumlarda illegal örgütlerin kurguladıkları oyunları boşa çıkarmanın en kestirme yolu, söz konusu radikal gurupların hedefi olan sessiz kitleleri illegal yapıların kucağına itmemektir. Bu noktada krizi yönetenlerin kullanacakları dil çok önemlidir. Tahrik edici, karşı tavır koyucu yaklaşımlar maalesef illegal yapıların ekmeğine yağ sürmek olur. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, durum aynen böyle olmuş ve karşılıklı restleşmeler cepheleri büyütmüş ve beslemiştir.

              Bir süre önce başlayan sokak hareketlerinin geniş kitlelerle buluşmaya doğru hızla kaymasının sebebi iktidarın takındığı karşı tutumdur. İlk günler de polisin acele davranması, orantısız güç kullanmayı seçmesi meseleyi kurgulayan çevrelerin işine yaramış ve daha sonra da kitlesel tepkilerin dalgası günden güne büyümüş ve olaylar bugün ülke barışını ciddi boyutlar da tehdit edecek doza ulaşmıştır.

          Sokaklara çıkan marjinal gurupların en çok arzuladıkları mezhep çatışmasını, kriz yönetiminin seslendirmesi bir uyarı işareti olsa da maalesef ülkede kaos ortamı yaratmak isteyenlerin motoruna benzin takviyesi yapmaktan başka hiçbir fayda sağlamamıştır. Biz bundan dolayı diyoruz ki, bütün olup bitenlerin arkasında olan odakların kötü niyetlerinden daha çok kriz yönetiminin meseleyi millete havale etme veya taşıma yanlışıyla tutuşturulan ateşin daha geniş tabanlara yayılmasından başka hiçbir netice getirmediği veya getirmeyeceği açıkça görülmüştür.
1

          Meydanlarda kaç kişi var, hele siz bizim mitinglerimize bakın; milli irade işte buradadır şeklinde havalanmalar asla demokratik bir anlayışın ürünü olamaz. Milli irade yalnız iktidar partisinin mitinglerinde toplanan sayısal çoklukla asla ifade edilemez. Sokakta olan, doğru veya haksiz tepkiler içerisinde bulunan insanlarda milli iradenin bir parçasıdır. Bunun aksını düşünmek, öteleyici bir anlayıştır ki, kriz dönemlerinde böylesi zıtlaşmalar veya mukayeseler toplumların intiharı anlamına gelir.

          Biz iktidar partisinin bu memlekette yapmış olduğu faydalı işleri görmezden gelecek kadar vicdan kör olanlardan değiliz. Aynı şekilde yanlış yaptığında da, yapılan yanlışları alkışlayacak kadar da teslimiyet psikolojisine tutsak düşmüş, vicdanı kör insanlardan değiliz. Demokratik toplumlarda iktidara muhalif olmak, ebucehillik olarak asla değerlendirilemez. Eğer böylesi bir anlayış zirvelerde maratona çıkmış ise,  durum çok ciddidir demektir.

           Bu ülkede yaşamakta olan bütün insan renkleri bizimdir ve bizim insanımızdır. İkilemlere taşımak, değişik yakıştırmalarla iki ortak renk etrafında toplama gayretleri toplum psikolojisi dersinden sınıfta kalanların düşünebilecekleri bir seviyedir. Kriz yönetimi yanan ateşe odun olacak türden söylemlerden kurtulmadıkça, akli selimin hakim olacağını düşünmekte hayalden öteye geçemez. Bu toplumun her bireyi yasalar karşısında nasıl ki eşit ise, kriz yönetimlerinin gözünde de eşit kabul görmek işin ateşini düşürücü bir serum vazifesi yapar. Siz bu serumun hortumunu sert bir dile kesmeye kalkarsanız, tedavi etmek zorunda olduğunuz hastayı ölüme terk edersiniz. Kitle psikolojisi yumuşak yöntemlerle kontrol altına alınabilir. Baskıyla, orantısız güç kullanımıyla kitlesel hareketlerin önü kesilemez. Bozulan psikoloji yine ancak psikolojik taktiklerle kontrol altına alınabilir.

          Meselenin dünya kamuoyundaki yansıması da çok önemli bir husustur. Dünya kamuoyundaki görüntümüz bugün en üst derecede kayıptadır. Batı insanının veya batılı ülkelerin yönetim mekanizmalarının Türkiye ye bakışları doksan derce değişmiş, elli senede kazılan mevziler bir iki günde terk edilmiştir. Diplomasi de siyaset dilinin en barız ortak paydası mütevazılıktır. Ben merkezli bir diploması anlayışı günümüz de kabul edilebilir doğru bir tarz değildir.

         Maalesef bütün bu yanlışlar yapılmış ve ülke olarak hem içte ve hem de dış kamuoyunda telafisi çok zor yaralar almıştır. Hepsinin sebebi, iktidar sözcülerinin kullandıkları siyaset dilinde ki yanlışlıklardır. İnsanları çocuk yerine koyup azarlamak, bir takım yersiz yakıştırmalarla aşağılamak anlaşılabilir bir siyaset tarzı değildir. Ben istediğimi yaparım, güç bendedir ve ben hükmederim derseniz kaybedilen kitleleri kazanamazsınız. Mesel sizin etrafınızı saran veya size koşulsuz destek veren çevrelerin varlığı değildir. Mesele kötü niyetlilerin fitne kalkışmasına malzeme olabilecek kesimlerin kucaklanarak fırsatçıların önünü kesmektir.

            Maalesef bugüne kadar olup bitenler bizim düşüncelerimizin aksine seyretmiş ve ülke insanını bölmek isteyen karanlık odakları sevindirecek frekansta seyretmiştir. Ülkenin imajına da, iktidarın görüntüsüne de olumsuz etkileri olan yanlış yöntemlerin ısrarla devam ettirilmesi de kaygılarımızı arttırmaktadır. Böylesi bir siyaset diliyle, gövde gösterileriyle bu işlerin altından kalkmak, arzu edilen huzur ortamını tahsis etmek imkansızdır.

           Umarız ve temenni ederiz ki, iyi yönetilemeyen krizin yöneticileri kendilerini sorgulamaya alıp doğru olanı en kısa zamanda uygulamaya koyarlar. Siyasiler şu gerçeği kulaklarına küpe etmelidirler. Bu ülkenin hırsızının da, arsızının da bir onuru vardır ve yerine göre hak etmese de eşit insanlar gibi değerlendirilmesi krizlerin son bulmasına ciddi katkılar sağlar.