Türkiye neden acaba her zaman batılıların saldırı ve düşmanlıklarına hedef olmuştur?
Neden acaba bütün dünya canavarları tarihin her döneminde gözlerini hep Türkiye üzerine çevirmiştir?
Bu sorulara doğru veya tatmin edici bir cevap verebilmemiz için önce Türkiye’nin adını doğru koymak ve Türkiye’yi doğru olarak tanımamızı gerekir. Bu toprakların kıymetini bilmeyenlerin bu sorulara doğru cevap verebilme şansları elbette yoktur.
Hepimiz bir nebze de olsa mutlaka Türkiye hakkında çeşitli bilgilere sahibiz. Türkiye’nin Asya kıtası ile Avrupa kıtası arasında bir köprü özelliğine sahip olduğunu ta ilkokul sıralarındayken öğrenmişiz.
Tarihi ipek yolunun bu bölgeden geçtiğini, geçmişte olduğu gibi gelecekte de kültürler ve milletlerarası ilişkilerde Anadolu coğrafyasının stratejik bir konuma ve öneme sahip olduğunu da yine hepimiz biliyoruz.
Türkler bu coğrafyayı vatan edindikten sonra dünya dengelerinin bir hayli değiştiğini, Türkler sayesinde haçlı ordularının bu coğrafyadan sökülüp atıldığını ve en son olarak da istiklal harbinde dünyanın en insafsız yamyamlarının bu coğrafyayı kendi aralarında paylaşmak istediklerini de biliyoruz.
Türk milletinin bu vatan üzerinde gözü olanların gözünü nasıl oyduğunu, hasta adam diye adlandırıldığımız bir dönemde bile zalimlere karşı nasıl bir kurtuluş destanı yazdığımızı da bilmeyenimiz yoktur.
Kısaca söylemek gerekirse; bu coğrafyanın geçmiş tarihini biliyor ve bu coğrafyanın Türk milletinin ayakta kalabilmiş en son kalesi olduğu noktasında da hepimiz hemfikiriz.
Peki; bunca düşmanlıkların, bunca şeytanı ve akıl oyunlarının hedefi olmamızın sebepleri yalnız bu bildiklerimiz midir acaba? Elbette değildir ve çok daha başka sebepler de vardır.
Batılıların bize düşmanlıklarının arka planında bazı sazanların zannettikleri gibi yalnız dini, tarihi sebepler veya bir takım kompleksler yoktur. Bize olan düşmanlıkların çok daha önemli sebepleri vardır.
Her şeyden önce Anadolu coğrafyası yeraltı veya yerüstü zenginlikleri bakımından çok zengin bir yerdir. Dünya’yı kuşatmaya niyetlenen emperyalist odakların en belirgin hedeflerinde zenginlik kaynakları bol olan topraklar vardır.
Ortadoğu, Anadolu ve Türk dünyasına açılan Hazar Havzası, sahip oldukları zenginlik kaynakları sebebiyle bütün canavarların iştahını kabartmakta ve bütün şeytanı planlar bu coğrafyalar üzerinde kurulmaktadır.
İstiklal harbi öncesinde Anadolu işgal edilmeden evvel, Anadolu coğrafyasının sahip olduğu zenginliklerin envanteri çıkarılmış ve ona göre vatan topraklarımız paylaşılarak işgal teşebbüsüne uğramıştı.
Türkiye topraklarını bağrında sakladığı ve bütün dünyanın gözünü kamaştırdığı zenginlik kaynaklarımız kan emici yamyamların gözlerini üzerimize çevirmelerine sebep teşkil etmektedir. Söz konusu zenginlik kaynaklarımız nelerdir diye sıralamaya kalkarsak şu şekilde bir tabloyla karşılaşıyoruz:
15.8 milyar ton Dolomit, 13,9 milyar ton mermer, 12,3 milyar ton Linyit, 5,7 ton kaya tuzu, 1,2 milyar ton taş kömürü, 3 milyar ton Bor madeni ve 1,9 ton Blister bulunmaktadır. Bunların dışında ciddi anlamda petrol potansiyelimiz de vardır.
Bahse konu olan madenler dünyanın gözünü kamaştırmakta ve ebucehillerin salyalarının akmasına sebep olmaktadır. İşte bunlardan dolayı bin bir çeşit şeytanı oyunlarla karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz.
Kürt meselesi diye ortalarda fink atanlar, dinler arası diyalogdan bahsederek İslam’ın içini boşaltmaya kalkanlar, inanan insanları değişik adlar altında bin bir çeşit parçaya bölüp zihinlerini kirletenler, Ergenekon operasyonu gölgesinde Ordumuza kin kusanlar, ikinci Cumhuriyetçiler diye millete çalım satanlar düşmanlarımızın kirli akıl oyunlarına yenik düşenlerdir.
İşte Türkiye bu gerçeklerden dolayı hedef tahtasına oturtulmaktadır. Amaç Türkiye’yi hırpalayarak geri bırakmak ve muhteşem geleceğimizi karartmaktan ibarettir. Bugünkü dünya ağalarının gelecekteki dünya ile ilgili ciddi bir şekilde endişe ve korkuları var.
Türkiye sahip olduğu zenginlik kaynakları, çok iyi yetişmiş olan genç nüfusu ve inkar edilemez stratejik şanslarından dolayı geleceğin süper gücü olma potansiyeline sahip olan tek ülkedir.
Bu ülkenin önünü tıkamazsanız gelecekte başımız sıkıntıya girer diye şimdi bizleri BOP projesi gibi tuzaklarla oyalamaya çalışıyorlar. Gün gelir Türkler yeniden cihana hakim olurlar ve eskiden olduğu gibi yine kainat sofrasına Türk-İslam mührünü vururlar diye korku ve sancılar var.
Cumhuriyet Bayramını kutladık. İkinci Cumhuriyetçi diye ortalarda dolaşanların, birinci Cumhuriyetin cenaze namazını kılmaya niyetlendiği bugünlerde, birinci Cumhuriyetten yana tavır koyanların çeşitli iftira ve çeşitli şantaj veya tehditlerle sindirilmeye çalışıldığına acı da olsa şahitlik ediyoruz.
Çok önemli günlerden geçiyoruz. Birileri bu ülkede ne varsa hepsini sil baş yapmaya çalışırken, biz de aklımız yettiğince ve dilimiz döndüğünce milletimize karşı kurulan tuzakları boşa çıkarmaya çalışıyoruz.
Orduyu değiştirelim, yeni bir ordu kuralım diyen ve başkalarının hoparlörü olan, haddini bilmez ve boyundan büyük laflar eden kiralık kalem sahiplerine de elbette ağızlarının payını vermek bize görev oluyor.
Bu ordu birilerine çok ama çok batıyor. Asker denilince bazı çevrelerin ödü kopuyor. Ellerinden gelse bu milleti Ordusunun karşısına dikecek bu hinoğlu hinler. Belki de böylesi bir senaryoyu oynuyorlar. Allah korusun ve Allah bu milleti bu satılmışlar sürüsünün şerrinden korusun.
İşte ebucehillerin ve onların değirmenine su taşıyan işbirlikçilerin bu millete ve bu milletin ordusuna saldırmalarının sebebi budur. Varsın birileri dilediği kadar esip gürlesin ve diledikleri kadar bu ülkede şeytan değirmeni döndürsün. Gelecek bizimdir ve bizim olacak. Çünkü tarih bu millete bunu vaat ediyor.
Bu vesileyle Cumhuriyet Bayramınızı kutluyor ve ebediyete göçmüş olan aziz şehitlerimizin aziz hatıraları önünde gözlerimden utanç gözyaşlarım akarken huşu ile eğiliyorum.